Rehine kamplarında televizyon programları
- 08:58 1 Ekim 2017
- Medya Kritik
Ayşe Gökkan
Rehine kamplarında televizyon izleyecek zaman yok ancak herhangi bir çalışma dolayısıyla seyretmek zorunda kalırsan- ki öyle zannediyorum ki bundan daha sıkıcı bir çalışma olamaz, sabahtan akşama kadar 'kadınlar erkeği nasıl mutlu edebilir' üzerine programlar hazırlanmış. 'Kadın hangi yemeği yaparsa ve öğrenirse erkek mutlu olur', 'nasıl giyinirse erkeğin hoşuna gider', 'eğer bu şartlara uyarsa nasıl biriyle evlenebilir…'.
Bu 'sinir' bitmez!
Yani sabah saatlerinde yemek programları, öğlen saatlerinde ne giyilecek programları akşam saatlerinde ise evlendirme programları ile karşılaşıyoruz. Daha bitmedi birde diziler var. Bir dizi tacizi romantikleştirir, bir diğeri çapkınlıkla aldatmayı ve metresi (çok eşliliği) komikleştirir, meşrulaştırır. Dizilere göre kadının rolü annedir, çocuğuna ve kocasına hizmet eder. Eğer kocası sinirlenmişse, başını eğer siniri yatışıncaya kadar… Ama bilmeli ki bu sinir bitmez.
Rehine kampında diziler
Birde "Söz", "İsimsizler" gibi siyasi diziler var. Tıpkı 'Anadolu'dan Görünüm' programları gibi… Hatırlarsanız geçmişte JITEM üyeleri program yapıyorlardı. Bir gün çıkıp "PKK kadınları kullanıyor", diğer gün "PKK sevmeye karşıdır ve birbirini sevenleri öldürüyor" derlerdi. Sonrasında 'teslim oldular', 'pişmanlar', 'devletin şefkatli ellerine sığındılar' gibi söylemlerde bulunuyorlardı. Bunların cinsiyetçiliğini hesaplamıyorum bile!
Şimdiki siyasi dizilerde ise direnen, mücadele eden kadınlar, yerel yönetim, belediyeler, çocuklar hain ilan ediliyor. Başka bir bölümde 'Kürt Kürt'ü öldürüyor' diyorlar. Bu dizilerde şehirleri Türk bayrağı eşliğinde nasıl yaktıklarını anlatıyorlar. Kadın, Kürt ve Kürdistan hain ilan ediliyor ve özsavunma, öz direniş, demokratik özerklik talebini suç olarak sahneliyorlar. Bu da yetmiyor demokratik özerklik talebini Kürtlerin Kürtlere ihanet etmek için talep ettiğini sahneliyor. Bu saplantıdan daha çıkmamışken yönetmen çıkış ve kurtuluş yolu arıyor: Ajanlık politikası ile 'teslim oldular' naraları atılmaya başlıyor.
Rehine kampında haberler
Recep Tayyip dışında kimseyi göstermezler. Cumhurbaşkanı (Recep) ne yemek yedi, Recep ne içti, Recep üstünü değiştirdi, Recep abdest aldı, namaz kıldı (sanki bir tek Recep namaz ve abdest bilir!) Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu, Asya, Avrupa, Afrika'da itibarsız olan ve her gün itibarsızlaşan benmişim gibi televizyonlar haber yapıyor. Haberlerde dizilerde, tartışma programlarında direnen dinamitler terörize ediliyor. Özgürlük, eşitlik, adalet isteyenler yani demokratik, ekolojik kadın özgürlükleri dinamikleri ve örgütleri terörize ediliyor.
40 yıldır sinema, dizi, özel programlar, reklam ve haberlerle tek konulu yayın yapılmakta. Farklı halklar (Kürt, Süryani, Ermeni…) ve farklı inançlar (Alevi, Êzidî…) 'terörist' ilan edilmişler. Ama kadınlar Recep Tayyip sisteminde düşman ve hem de baş düşman ilan edilmişler. Kadınlara sadece özel programlar yapmıyorlar. Kadını kadına karşı getirecek erkek imalatı kadınlar ortaya çıkarıyor. Bu da yetmiyor; kadınların kapatılan kurumların eşyalarını da erkek imalatı Sümeyye Erdoğan'ın kurumuna hibe ediyorlar. R.T.E. en sonunda eğitim müfredatında da gösterdi ki, bu sistem 'dinci', 'ırkçı', 'cinsiyetçidir' ve 'kadının erkeğe hizmet etmesi ibadettir'!
Adalet Bakanlığı'ndan 'sinema hizmeti'
Tabi tüm topluma zulüm ideolojisi zorla empoze edilirken rehine kamplarına özel uygulama olmaz mı? Haftada 3 gün Adalet Bakanlığı tarafından tüm rehine kamplarında sinema yayınlanır. Tek tip elbisenin gündeme girdiği gün Recep'in fermanı üzerine Adalet Bakanı harekete geçti. İlk eş zamanlı gösterim zengin bir borsacının cezaevinde tek tip elbiseyi itirazsız giymesi ve tek tip elbise doğal bir kıyafet olarak yansıtılır.
Bakanın filmleri kadınların fıkrası
Rehine kampında 50'ye yakın kadın bu filmi izledi ve filmin konusu günün fıkrası oldu. Recep ve bakan bu filmin tutsakları ikna edeceğini hayal ediyor. Nisêbinlilerin dediği gibi "tew, tew, tew pergal xwe bi çi xeyale dixapine" yani sistem kendilerini nasıl bir hayalle kandırıyor.
Adalet Bakanlığı'nın hafta da 3 gün eş zamanlı yayınladığı filmlerde kadın zayıf, güçsüz, tek başına, kendini savunamaz, eşine bağlı, erkeğe bağlı ve devlete bağlı ya da yoldan çıkmış iflah olmaz bir varlık. Bakanlığın filmlerin de asla mücadeleci kadın, direnişçi kadın rolüne rastlanamaz.
Sanırsın katliamları onlar yapmadı
Bazı filmler ise bilim-kurgudur. Devletin katliamlarını örtbas ederler. Bu çeşit filmlerde oryantalistler ile pozitivistler baş başa vermiş film yapmışlar. İyilik yapan gruplar ile kötülük yapan gruplar var. Kötülük yapan kentleri yıkacak ve insanları öldürecek olan grupta ve kadın karakterler erkekten daha da acımasız bir roldedir. Ama iyilik grubundaki kadınlar duygusaldır, düşüncelerini söyler ama ısrar etmez. Bu filmlerin mesajı ise: Devlet iyidir ama kötülükler çoktur; devlet eninde sonunda masumdur! Öyle sanırsın ki Halepçe, Nepal, Hiroşima katliamlarını devletler yapmadı, kentleri insansızlaştırıp yıkan onlar değildi!
Bu filmler oryantalist ve pozitivist iktidarcı, militarist, rantçı, cinsiyetçi, ırkçı ve dinci terör estiren devletin katil yüzünü saklarlar.
Tecride ve özel savaşa direneceğiz!
Ya İmralı tecridi? Hiç ve asla rehine kamplarındaki TV'lerde bahsedilmez. Kürt Halk Lideri Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Türkiye'nin ve dünyanın kara lekesidir. Ama bu tecrit T.C.'nin tek başına uygulayacağı bir tecrit değildir. (Tıpkı uluslararası komployla Sayın Öcalan'ın esir alınması gibi). Hegemonlar Öcalan felsefesi ve stratejisinin Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu'ya umut olduğunu biliyorlar. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü stratejinin kadın öncülüğünde olması ve Öcalan'ın dünyaya öncülük etmesini engellemek için uluslararası tecrit uygulanmaktadır. Öcalan tecritte; fikirleri hegemonyaların rahatsızlığıdır. Bir de bu kadınların, halklar ve inançların başkaldırı başarısının Sayın Öcalan'a mal olmaması için hegemonlar ağız birliğiyle tecrit uygulanmaktadır.
Biz kadınlar içerde ve dışarıda tecridi kırma mücadelesini bırakmayacak, rehine kamplarındaki özel savaş yöntemlerine karşı da direnmeyi sürdüreceğiz.