Ayşegül Doğan: Tecrit kaldırılmadan yol almak zor

  • 09:06 10 Ocak 2025
  • Siyaset
Melek Avcı
 
ANKARA * DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin devam etmesi gerektiğini vurguladı. Ayşegü Doğan, İmralı’daki tecride dikkat çekerek, “Kapılar kapalı tutularak yol almak imkânsız” dedi ve ikinci bir görüşme beklediklerini sözlerine ekledi. 
 
Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan oluşan DEM Parti İmralı Heyeti, 28 Aralık’ta PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeden iletilen 7 maddeden oluşan mesajlar kamuoyuyla paylaşılmış, ardından Abdullah Öcalan’ın önerileri doğrultusunda 2 Ocak’ta Meclis’te siyasi temsiliyeti bulunan tüm siyasi partilerle bir görüşme trafiği başlatılmıştı. Bu siyasi temasların ilk turunun 7 Ocak’ta sonlanmasıyla beraber heyet, cezaevleriyle görüşmeler ve sivil toplum örgütleri ile temasları başlatıyor.
 
Yeni başlatılacak olan herhangi bir süreçte tüm toplumun katılımının önemsendiği her ziyaret sonrası vurgulanırken, atılacak olan herhangi bir adımın yasal güvence altına alınması gerektiği de belirtiliyor. Konuya dair DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kürt sorunun çözümü için yeniden konuşmaya başladık’
 
1 Ekim’den bugüne yaşananları aşama aşama değerlendirmek gerektiğini belirten Ayşegül Doğan, bu tokalaşmanın ardından DEM Parti olarak siyasi partilerle diyalog ve teması önemsediklerini defalarca dile getirdiklerini söyledi. Ayşegül Doğan, “Müzakere partisi olduğumuzu, bunun demokratik karakterini çok önemsediğimizi ve bunun için mücadele ettiğimizi, böyle bir geleneğin taşıyıcısı olduğumuzu hep anlata geldik. Dolayısıyla 1 Ekim’den bu yana baktığımızda şu önemlidir; Kürt meselesi ve bu sorunun çözümüne dair yeniden konuşmaya başladık. Çünkü onlarca yıldır reddedilen, inkâr edilen, yok sayılan, başka türlü adlandırılarak güvenlikçi politikalarla çözülebileceği zannedilen bir sorunla ilgili koşullar bugün artık sorunun çözümünü dayatıyor.
 
Hem Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar, hem de Türkiye’yi çevreleyen ülkelerin koşulları, hem Orta Doğu ve uluslararası gelişmeler dolayısıyla sorun artık çözüm için kendini dayatıyor. Bunun demokratik yol ve yöntemlerle olması gerektiğine dair koşulların bir dayatması çıkıyor ortaya. Niye? Yanı başımızda bazı rejimler ne sebeple devriliyor? Demokratik olmadığı için” sözlerini kullandı.
 
‘Neden süreç diyemiyoruz…’
 
Tartışıyor olabilmenin kıymetli olduğunu ifade eden Ayşegül Doğan, parti olarak öncelikli tespitlerini aktararak, “Kapsamı, mekanizması, içeriği, yöntemi belli olmasa dahi, tüm bunlar bilinmez pek çok soruyu barındırıyor olmasına rağmen biz bu çağrılara, Sayın Öcalan’ın adres gösterilmesine, Kürt sorununun çözümüne dönük tartışmalara değer veriyor ve anlam biçiyoruz. Yakından takip edip, ilgiyle izliyoruz ve bu konuda demokratik siyaset alanında en aktif öznelerden biri olarak üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız dedik.
 
Geçen bu süre içinde çok daha somut olarak bakalım ve niye bu tartışmalara süreç diyemediğimizi görelim. İki tane çok somut şeyden bahsedebiliriz; biri Urfa milletvekilimizin Sayın Öcalan’la İmralı’da yaptığı görüşme, diğeri de DEM Parti İmralı Heyeti Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in yeni yıl öncesi yaptıkları görüşme dışında ve o görüşmelerin akabinde başlayan siyasi partilerle temas dışında meselenin çözümüne dair yol haritası ve ipuçları içeren şu ana kadar bizimle paylaşılan herhangi bir şey yok” diye belirtti.
 
‘Toplum çelişkileri sorguluyor hukuki zemin gerek’
 
“Buna süreç diyebilmek istiyoruz, uzatılan eli çok değerli buluyoruz” diyen Ayşegül Doğan, toplumun güven duygusunun sarsılmış vaziyette olduğunu kaydetti. Ayşegül Doğan şöyle devam etti: “Güven duygusu sarsılmış bir toplumda o güveni yeniden onarabileceğiniz şeylerin en başında, bu güveni telkin edebilecek bir takım güvenceler yaratmaktır. Bir hukuki zemin oluşturmaktır. İnsanların konuşamadığı bir ortamdan bahsediyoruz. Bir yandan yüzyıllık bir sorunun çözümüne girişeceksiniz, öte yandan bu sorunun çözümüne dair fikirlerini açıklayan insanlara anti-demokratik uygulamaları sürdüreceksiniz. Toplum bu çelişkileri sorguluyor.
Toplumun bu çelişkileri daha az sorgulaması ve destek vermesi, ‘Türkiye barışı, Türkiye nihai barışa kavuşmak istiyor’ diyen herkesi burada söz söylemeye, sözünü söylerken kaygı duymamaya davet ettiğimizde bunun hukuki zeminin oluşturulmasıyla da sorumlu ve mükellef hissetmeliyiz. Bunun sürece evirilmesi için bir muhtevasının olması gerekir. O muhtevanın da bir yol haritası olması gerekir.
Düşünün bu görüşmelerden öncesine gidelim; çağrılar yapıyorsunuz, çağrı yaptığınız kişi tecritte, iletişim kurulamıyor.
 
‘Liderlik gücünün tecritte tutulması nasıl açıklanabilir’
 
Çağrı yaptığınız kişi mesajda diyor ki: ‘Benim bu çatışmayı hem teorik hem pratik anlamda sonlandırabilecek gücüm var.’ Böyle bir liderlik gücünü tecritte tutmanın nasıl açıklanabilir bir tarafı olabilir? Bu liderlik gücü açısından değerlendirdiğimizde, insan hakları açısından da değerlendirdiğimizde uygulanmayan AİHM kararları var. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin en son bu konuda yaptığı bir uyarı var. Bu ilk ve son uyarı değil, on yıldır bekleyen kararlar var. Bu bir insan hakları ihlali, bir işkence yöntemi. Bundan vazgeçmek gerekiyor.
 
Yine Sayın Öcalan mesajında diyor ki: Ömer Öcalan ile yaptığı görüşmede gelen mesajda, ki kimse buna üç satırmış gibi yaklaşmamalı, yaklaşmaması gerektiğini de son gelen 7 maddelik açıklamaya baktığımızda görmek mümkün. O günün daha genişletilmiş bir çerçevesini görüyoruz. Bu yöntemi bir kere sürdürmemek ve çalışma koşullarını oluşturmak gerekiyor. Bu süreci kalıcı hale getirecek bir demokratik ve çözüm sürecine dönüştürmek isteyen herkesin bir sorumluluk hissetmesi gerekiyor.”
 
Yeni dönem tespiti
 
Büyük bir özenle yaklaştıklarının altını çizen Ayşegül Doğan, aynı özeni ve ciddiyeti konunun muhataplarından ve taraflarından da beklediklerini kaydetti. Ayşegül Doğan, “Kürt meselesi Türkiye’nin en can yakıcı meselesidir. Bölgeseldir, uluslararası karakteri olan bir meseledir. Bu sebeple Kürt meselesinin çözümüne yaklaşım hem vebali büyük bir sorumluluk, dolayısıyla bir ciddiyet gerektirir, hem de aynı zamanda bu meseleye yaklaşırken yalnızca Kürtlerle ilgili bir meseleye yaklaşmış olmuyoruz. Türkiye’nin demokratikleşememe halinden çıkma hamlesi olarak değerlendirip buna göre bir çaba ve gayret gerektirir.
 
Süreç diyemiyoruz, evet, birtakım tartışmalar ve gelişmeler dedik ama biz bunun sürece evirilmesi için yeni bir dönem olduğu tespitini yapabiliriz. Sürece evirilmesi için DEM Parti dahil hem siyasal muhalefetin hem toplumsal muhalefetin hem de Türkiye’deki farklı kesimlerin, hak, hukuk, adalet arayışı olan herkesin bir şekilde kendilerine buradan pay çıkarıp bir sorumluluk hissi ve cesaretle bunu bir sürece evriltmek konusunda bir çaba göstermesi çağrısı yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘90’lardan bu yana barış arayışı olan bir liderlik’
 
“Koşulların oluşturulması” söylemine de açıklık getiren Ayşegül Doğan, DEM Parti’nin bu konuda son derece net olduğunu ifade etti. Ayşegül Doğan, “1999 yılından bu yana Türkiye’de eşit, özgür, bir arada yaşam için çabası olan bir insandan bahsediyoruz Sayın Öcalan’dan bahsettiğimizde. Barış arayışı 90’lı yıllardan bu yana süren bir liderlikten bahsediyoruz.
 
Tüm bu argümanlar göz önünde bulundurulduğunda şu görülecektir ki Sayın Öcalan’ın barış arayışı bugüne dayanmıyor. 1999 öncesinden bugüne değin ısrarlı, tutarlı ve halkların bir arada eşit koşullarda yaşam projesine ilişkin fikirleri, önerileri olan; fikirleri ve önerilerinden etkilenen birçok farklı kesim ve şahsın olduğu bir isimden bahsediyoruz.
 
Hal böyleyken böyle bir dönemin kalıcı ve nihai bir barışla sonuçlanabilmesi için yapılması gereken sır değil, ortadadır. Özgürce çalışabileceği koşulların sağlanması; bu koşulların nerede, nasıl sağlanacağına ilişkin çalışmalar yapılması gerekiyor. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Lideri Devlet Bahçeli ‘umut hakkından’ bahsetti. Şimdi pek çok yasal düzenleme halihazırda buna el veriyor. Nihayetinde koşulların oluşturulmasından kasıt gayet açık” diye konuştu.
 
‘Doğrudan halklarla temas edebileceği koşullar gerek’
 
Devamında ise Ayşegül Doğan şunları belirtti: “Hem tecrit koşullarında tutacaksınız hem de bu dönemde aktif bir rol oynamasını isteyeceksiniz. Sizce de bunda bir paradoksal durum yok mu? Biz bu tutarsızlıkların, çelişkilerin ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Doğrudan halklarla temas edebileceği koşullara kavuşması gerektiğini söylüyoruz. Bazı tabuları yıkmak, bazı ezberleri bozmak gerektiğinden bahsediyoruz.
 
Bakın, senelerdir Türkiye, Kürt meselesi ve Kürt meselesinin aktörleri esas muhataplarıyla ilgili bir kafes içerisinde yaşıyor adeta, tutuklu vaziyette yaşıyor. Bu tabular ve ezberlerden dolayı mevzu konuşulamaz halde, mevzuyla ilgisi olan aktörlerin de konuşması engelleniyor. Bu yüzden hapishaneler dolu, bu yüzden önceki dönem eş genel başkanlarımız içeride, pek çok seçilmiş siyasetçi içeride veya sürgünde. Bunları konuşmak dışında, siyaset yapma haklarını kullanmak dışında yaptıkları herhangi bir şey yok. O halde bu kalıplardan artık çıkmak gerekiyor, dili de buradan çıkarmak gerekiyor.
 
Size en aykırı gelebilecek şeyi benim söyleme hakkımı sizin de savunmanız gerekiyor ve tersinden benim de yapmam gerekiyor. Bizim yaratmak istediğimiz Türkiye modeli bu. Bu Türkiye modeline ilişkin bu kadar hayati önermeleri olan bir insanın daha özgür koşullarda bunu yaptığını düşünün. Neler değişir, bunu tahayyül ettiğimizde o özgürlüğün, koşulların neden önemli olduğunu ve bunun için neler yapılması gerektiğini çok daha rahat anlamak ve anlamlandırmak mümkün olur diye düşünüyorum.”
 
‘İkinci bir ziyaret bekliyoruz tarihi netleşmedi’
 
Tecridin kaldırılması için siyasi partilerle görüşmelerin kesintisiz biçimde devam etmesi gerektiğine vurgu yapan Ayşegül Doğan, bunun yalnızca DEM Parti’nin talebi olmadığını, birçok farklı kesimin de talebi olduğunu söyledi. Ayşegül Doğan, “Sayın Öcalan fikirleriyle çok geniş bir coğrafyayı etkiliyor; diasporadan Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerine kadar geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Elbette görüşmeler kesintisiz bir biçimde sürdürülmelidir ve görüşmeler yalnızca bu heyetle de sınırlı kalmamalıdır. Görüşmek isteyen, temas etmek isteyen gazeteciler var. Yıllardır gitmek isteyen gazeteciler biliyoruz. Hatırlayın, yine geçmiş dönemlerde bu süreç tartışmaları olduğunda pek çok gazeteci gitmek istediğini açıklamıştı. Bir gazeteci, ‘En çok söyleşi yapmak istediğim kişilerden biridir’ demişti.
 
Yol açılmalı. İmralı’nın kapıları artık açılmalıdır. Orada kapıları kapalı tutarak yol almak imkânsız denilebilecek kadar zor. Biz ikinci bir görüşme bekliyoruz. İmralı Heyetimiz de bunu açıkladı ama tarihine ve gününe ilişkin şu anda netleşmiş bir takvim yok.
 
Bu arada cezaevi ziyaretleri olacak. Zaten rutinde yaptığımız ziyaretlerdi ama İmralı Heyetimiz özel olarak önce Demirtaş ve Yüksekdağ’ı ve yine simge isimlerden biri olan, tecridin kaldırılması için günlerce açlık grevi yapan Leyla Güven’i de ziyaret edecek. Biz de DEM Parti olarak onların gidemediği yerlere bilgilendirme yapmak, bu döneme ilişkin katkılarını, eleştirilerini, önerilerini almak üzere ziyaretler planlamaktayız” sözlerini kullandı.