Özel savaş politikaları: Batı’da farklı Kurdistan’da farklı işliyor!

  • 09:02 9 Mayıs 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Özel savaş politikalarının Kurdistan’da kolluk güçleri aracılığıyla “aşk” ve “romantizm” adı altında Kürt kadınları hedef aldığına dikkat çeken TJA aktivisti Didem Acabey, kadının toplumsal ve kolektif hafızadan koparılmaya çalışıldığını kaydederek,  “Batıda, kadınların şüpheli ölümü, intihar vakaları yine iktidarın özel savaş politikalarından bağımsız değil” dedi. 
 
Kurdistan’da hayata geçirilen özel savaş politikaları genele yayılarak kadınları hedef almaya devam ediyor. Kadına yönelik her türlü şiddetin, katliamın yaygınlaştığı; şiddetin yaşamın her alanına sirayet ettiği bu süreçte kadınların ve kadın örgütlerinin başlıca temel mücadele alanı da kadına yönelik şiddetin önlenmesi oluyor. Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Didem Acabey, iktidarın özel savaş argümanları ve politikalarına karşı yürüttükleri mücadeleye dair konuştu. 
 
‘İktidar kadını kolektif hafızadan koparmak istiyor’
AKP- MHP iktidarının 2015 yılından bu yana çok yönlü bir savaş pratiğini içerisinde olduğunu paylaşan Didem, topluma yönelik, “psikolojik savaşı” ve unutturma politikasını aynı anda hayata geçirdiğini vurguladı. İktidarın hem Kurdistan hem de Türkiye’de kadını toplumsal ve kolektif hafızadan koparmaya çalıştığını kaydeden Didem, “Bunun karşısında kadınların her dönemde sokakta olması, her dönemde haksızlığın karşısında durmasının önemli bir payı var. 100 yıllık Cumhuriyet tarihi ile birleşmiş 22 yıllık iktidarın, devlet eliyle erkek devlet şiddetini, çok yönlü ve kadınlar nezdinde gösterdiğini hep birlikte yaşıyoruz. Bunun yansımaları Kurdistan’a farklı, batıya farklı şekilde sirayet ediyor” diye konuştu. 
 
‘Aşk, romantizm adı altında Kürt kadınları hedef alınıyor’
 
Özel savaş politikaları ile birlikte kolluk güçlerinin özelikle Kürt kadınlarına yöneldiğine dikkat çeken Didem, “Aşk, romantizm ve evlilik adı altında kadınları hedef alıyor”  dedi. Kadın katliamları ve şüpheli kadın ölümlerinin giderek arttığına dikkat çeken Didem, “Özel savaş politikalarının bir diğer yansıması ise intihara sürüklenen genç kadınlar. İktidarın çok yönlü savaş politikalarından birisi olduğunu ifade etmek gerekiyor. Batıda kadınların şüpheli ölümü, intihar vakaları yine iktidarın özel savaş politikalarından biri. Bugüne kadar iktidarın tüm savaş politikalarına karşı kadınlar dimdik ayakta durdu. İktidar bu nedenle kadınları çöktürmeye çalışıyor. Ancak kadınlar mücadelelerini daha da yükseltiyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Direnen kadın gerçekliği var’
 
İktidarın kadını hedef alan politikaları karşısında mücadeleyi büyüttüklerini dile getiren Didem, tüm baskı, sindirme ve saldırı politikalarına karşı kadınların adil, eşit ve özgür yaşam arayışını sürdürdüğünü kaydetti. 31 Mart yerel seçim sonuçlarına işaret eden Didem,  sözlerine şöyle devam etti: “Yerel seçim sonuçları da gösterdi ki eşbaşkanlık sistemi kazandı.  Eşbaşkanlık sistemi, seçimin zafer meselesi değildi. Hizbulkontra’ya karşı da bir cevaptı aynı zamanda. Eşbaşkanlık sistemi kadınlar tarafından sahiplenildi. Kadınlar çok güçlü bir şekilde direniyor. Emine Şenyaşar hala direniyor. Gülistan Doku’nun annesi hala direniyor, Barış Anneleri hala direniyor, Cumartesi İnsanları hala direniyor. Bu anlamıyla toplumu sürekli tecrit altına almaya çalışan erkek devlet yapısının, erkek devlet şiddetinin, her alana sirayet eden savaş politikalarına karşı daha yüksek bir farkındalık ve daha güçlü bir örgütlülüğe ihtiyacımız var” diye konuştu.
 
‘Kadınlar Abdullah Öcalan’a sahip çıkıyor’
 
Tarih boyunca kadınların haksızlıklar karşısında isyan ettiğini ve direniş çizgisini benimsediğini söyleyen Didem, AKP’nin özellikle Kürt kadınlarını ve Kürt kadın kimliğini hedef aldığını vurguladı. Kadınlar nezdinde yürütülen özel savaş politikalarının en temel sebebinin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen ve genele yayılan tecrit politikaları olduğunu vurgulayan Didem, “Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit rejimi ve savaş politikalarının çok büyük bir yansımasıdır. İktidarın aslında Kürt kadınlarının Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan‘la kurduğu bağ ve o bağlılığını yok etmeye dönük, topyekün bir savaş hali var. Çünkü kadınlar Abdullah Öcalan’a sahip çıkıyor. İktidar psikolojik savaş açmış durumda ve o irade savaşının karşısında ise görebildiği ve gördüğü tek güç kadınlar oluyor. Bu anlamıyla bu bağı koparmak isteyen bir iktidarla karşı karşıyayız”  şeklinde konuştu.
 
'Kadın bedeni üzerindeki uygulamalar derinleştirilmiş savaş politikalarıdır'
 
Toplumda var olan şiddet olgusunun tecrit politikalarından bağımsız ele alınamayacağına dikkat çeken Didem, “Sayın Abdullah Öcalan‘la Kürt kadınlarının kurduğu ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü bağı kopartmak, zayıflatmak, yıpratmak istendiğini ve bu anlamda savaşın her boyutunu kadın bedeni üzerinden derinleştirmek istendiğini söyleyebiliriz. Kadın bedeni üzerinde gerçekleştirilen uygulamaların hepsi derinleştirilmiş savaş politikalarıdır. Bu savaş politikalarının son bulması için de Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmadan savaş politikalarının son bulmayacağını biliyoruz" dedi. 
 
‘Toplumla, doğayla öz ile buluşacağız’
 
Kadınlarla birlikte toplumda örgütlenerek mücadeleyi yükseltecekleri mesajını veren Didem, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Toplumla, doğayla öz ile buluşacağız ve yan yana gelerek mücadeleyi büyüteceğiz. Özgür, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadeleyi yükselteceğiz. Bunun için de farkındalığı arttırmak ve örgütlenmek gerekiyor. Sokak sokak örgütlülüğümüzü büyüterek, tüm kadınlara ulaşacağız. Kadınların özel savaş politikalarına teslim olmamaları için mücadele ederek, öz savunma mekanizmalarını geliştireceğiz. Bununla birlikte özgürlükte kendini var eden bir genç kadın mücadelesini yaratma noktasında kararlıyız.”