Yazar Funda Özdemir: Kadınlar tarihe not düşmeli

  • 09:04 21 Haziran 2025
  • Kültür Sanat
 
Nazlıcan Nujin Yıldız 
 
İZMİR – “Karanfil Kokulu Kadınlar” adlı öykü kitabının yazarı Funda Özdemir, bu kitabı kadına yönelik şiddete dikkat çekmek ve mücadelenin kadınları ne kadar güçlü kıldığını anlatmak amacıyla yazdığını söyledi. Funda Özdemir, “Bugün hayattaysam ve Karanfil Kokulu Kadınlar kitabımı elimde tutuyorsam bu güç birliğinin sonucudur” dedi.
 
Funda Özdemir’in yazdığı “Karanfil Kokulu Kadınlar” adlı öykü kitabı, Mayıs ayında Kekeme Yayınları’ndan çıktı. 22 öyküden oluşan kitapta kadına, çocuğa yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliamlara dikkat çekiliyor. Bunun yanı sıra kadın dayanışması ve kadın mücadelesinin vurgulandığı öykülerin çoğu, gerçek hayatta yaşanmış olayları anlatıyor. Kitabı yazma sürecine ve amacına dair konuşan Funda Özdemir, kadınların yaşadıklarının kaydedilmesinin çok kıymetli olduğunu belirterek kadınların tarihe not düşmelerinin çok önemli olduğunu vurguladı.
 
‘Kadının insan hakları eğitiminden sonra bakış açım değişti’
 
Kitabı yazma hikâyesini anlatan Funda Özdemir, kitabı yazma sürecinin çok keyifli bir yolculuk olduğunu ifade ederek toplumsal cinsiyet eşitsizliğini çok derinden hissederek büyüdüğünü söyledi. İzmir’e göç ettikten sonra ve burada kadının insan hakları eğitimini aldıktan sonra olaylara bakış açısının değiştiğini paylaşan Funda Özdemir, “Toplumda kadın vardı ve var olduğunu da hissettirmeliydi. Kadına yönelik şiddete gözümü kapatamaz oldum. Bu eğitimden sonra Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na üye oldum ve orada aktif bir şekilde çalışmaya, şiddete karşı sesimi duyurmaya çalıştım. 2017’de Karabağlar Kent Konseyi ve Kadın Yazarlar Derneği iş birliğiyle ‘Toplumsal cinsiyet penceresinden okumak, yazmak’ diye bir atölye açıldı ve ben severek atladım. Zaten Karabağlar Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde de aktif çalışan, eylemlere ve etkinliklere de katkı koyan biriydim. O atölyede, yazar Sevim Korkmaz Dinç ‘herkes bir anısını yazsın’ dedi. Ben de kanseri yaşayan biriyim, yaşadığım kanserle ilgili Tanı isminde bir anı yazdım. Hastalığımla yüzleşmemdi aslında, hatta o öyküyü de bu kitabın içine de koydum. O öyküyü yazdım, Sevim Hoca okuyunca ‘Şu anda çıkan bir yüzleşme kitabımız var’ dedi. Ayna Ayna Söyle Bana yüzleşme kitabı. ‘Ona koyalım mı?’ dedi. Ben de ‘Olur’ dedim. İlk öyküm orada çıktı” dedi.
 
‘Amacım kadına yönelik şiddete dikkat çekmek’
 
Yazmayı çok sevdiğini dile getiren Funda Özdemir, kadınların yaşadıkları her anı kaydetmelerinin çok kıymetli olduğunu belirtti. “Bir kuşak, iki kuşak sonra belki hiç izimiz kalmayacak” diyen Funda Özdemir, buna dair bir anısını şu sözlerle anlattı: “Biz konseyde bir proje düşünüyorduk. Karabağlar’ın Neneleri diye bir belgesel yapacaktık. Bunun ön hazırlıkları yapıldı, ben o heyecanla hemen sokağa fırladım. Benim yan komşum, çok sevdiğim bir teyze var. Onun hikâyesini kayda alıyorum, telefonla. Şarjım da çok azdı. ‘Teyze benimki ön görüşme, kısa bir çekim yapacağım ama asıl çekim sonra olacak. Tekrar geleceğim’ dedim. Beni çok beklemiş. Bir hafta sonra duydum, o teyzeyi kaybetmişiz. O kadar üzüldüm ki kadının siyah-beyaz fotoğrafından başka hiçbir şeyi yok. O günden sonra kendime dedim ki demek ki bizim tarihe bir not düşmemiz gerekiyor. En azından bir şeyler yazmamız, bunu kayda düşmemiz gerekiyor ki yok olup gitmeyelim dedim ve yazmaya başladım. Bu kitabı yazmamda en büyük amacım, kadına yönelik şiddete dikkat çekmek ve mücadelenin, şiddete uğrayan kadını nasıl ayakta tuttuğunu, ona nasıl bir güç kattığını da anlatmak istedim.”
 
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği vurgusu
 
Kitabında yazdığı öyküleri anlatan Funda Özdemir, çoğu öyküsünü yaşanmışlıklar üzerine yazdığını paylaştı. Bu kitabın ilk eseri olduğunu ve yeni bir kitap yazmak istediğini ifade eden Funda Özdemir, “Orada da yine mücadelemizi ve gülümsemesi yarım kalan kadınları, geride yıkık, dökük kalan, geç gelen adaletin pençesinde aynı travmaları defalarca yaşayan ailelerin de sesi olmak istiyorum. Eğer ailelerin de izni olursa onların sözüyle yazacağım bir kitap planlıyorum. Dediğim gibi amacım özellikle kadına yönelik şiddetin kaynağına inilmesi. Kadınlar şiddete uğruyor ama bunun nedeni ne? Toplumda bu kadar şiddet sarmalının, kadına yönelik şiddetin artmasındaki tek etken bence toplumsal cinsiyet eşitsizliği” diye belirtti.
 
Kitapta kadın dayanışması ön planda
 
Öykü kitabında daha çok kadın dayanışmasını ön plana çıkarmak istediğini dile getiren Funda Özdemir, dayanışmanın insanı diri tuttuğunu ve çok kıymetli olduğunu söyledi. Funda Özdemir, sorunları dile getirirken çözüm odaklı olmanın önemine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi: “Mesela sadece eğitimler yetmiyor. Evet, bir kadın, kadının insan hakları eğitimini alabilir, kadın sağlığı eğitimini alabilir, çeşitli eğitimler alabilir, kendini geliştirir ama bir de kadının imkân yaratabilmesi için devletin yapması gerekenler var. Hep söylüyoruz, en çok şiddete uğrayan, en çok öldürülen kadınlar evlerinde öldürülüyor, şiddete uğruyor. Bakım yükü, yani ücreti olmayan bütün işler kadının sırtına yükleniyor. O zaman her mahallede birer kreş olsa, yaşlı bakım merkezleri olsa en azından kadınlar kendine iş arar ve ekonomik özgürlüğünü kazanmış olur. Şiddete karşı aslında büyük bir etkendir bu. Çalışan kadın şiddete uğramıyor mu? Uğruyor ama en azından bir sosyal güvencesi oluyor. Ekonomik özgürlüğü olmayan, dört duvar arasında sıkışmış kadınlar şiddete boyun eğmek zorunda kalıyor.”
 
‘Geç de olsa bir hayalimi gerçekleştirmiş oldum’
 
Öykü kitabına dair duygularını paylaşan Funda Özdemir, yazma hevesinin çocukluğuna dayandığını dile getirerek küçük yaştan beri hikâyeler yazdığını, şimdi ise gerçek öykü kitabının elinde olduğu için çok heyecanlı olduğunu söyledi. “Geç de olsa bir hayalimi gerçekleştirmiş oldum” diyen Funda Özdemir, “Yazdığım öyküleri kitaba dönüştürmem konusunda beni heyecanlandıran, sıcacık duygularıyla yüreklendiren, çalışmalarıyla öykülerin basıma hazır hâle gelmesinde çok büyük emek harcayan sevgili arkadaşım Sülbiye Yıldırım’a, Bengü Demiray’a, Perşembe Grubu’na, mücadele arkadaşım Gülce Mutoğlu’na ve Karanfil Kokulu Kadınları yüreğinde hissederek bana yoldaşlık eden herkese teşekkür ediyorum. Ancak yazmak isteyip bir türlü yazamadığım, bu kitapta yer almayan o kadar çok kadın hikâyesi var ki… Hayatının baharında yaşam hakkı elinden alınan, gülümsemesi yarım kalan kadınlar, arkalarında yarım, yıkık kalan yakınları ve gelmekte geciken adalet. Kim bilir, bir gün bunları yazacak fırsatı ve gücü de kendimde bulurum. Bu kitabı; erken yaşta evlendirilen, eğitim hakkı elinden alınan, çocukluğu, gençliği, hayatı çalınan, her türlü şiddeti, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini iliklerine kadar hissederek yaşayan, ‘Öyle çok çektim ki anlatsam roman olur’ diyen karanfil kokulu kadınların can yakıcı hikâyelerinden esinlenerek yazdım” dedi.
 
Güç birliğinin sonucu
 
“Bugün hayattaysam ve Karanfil Kokulu Kadınlar kitabımı elimde tutuyorsam bu güç birliğinin sonucudur” diyen Funda Özdemir, son olarak yazdığı bazı öykülerin konusunu anlattı. Funda Özdemir, şu ifadelere yer verdi: “Karanlığın Yıkıntısı öyküsü, tecavüze uğrayan bir kadının içinde büyüyen korkusunu, değersizlik hissini, toplumsal bakış açısının kadında yarattığı çaresizliği anlatırken; aynı zamanda, aynı yarayı taşısın veya taşımasın, bir kadını en iyi anlayanın yine bir kadın olduğunu, zor zamanlarında uzanan bir kadın elinin verdiği gücün, cesaretin, dayanışmanın önemine de değinmek istedim. Serçe Yavrusu ve İki Güzel Dost öyküsündeki amacım ise toplumun kanayan bir yarası hâline gelen ve giderek daha da derinleşen çocuk istismarına dikkat çekmekti. İstismara maruz kalan bir çocuğun yaşadığı olayı korkmadan anlatabilmesi için çocukla nasıl bir iletişim içinde olmalı, o güven duygusunu nasıl vermeli, çocuğun o karanlığın içinden, psikolojik yıkıntıdan kurtulması için ne yapılabilir diye de akıllarda bir soru işareti bırakmak istedim. Kadife isimli öykü ise ‘Dayanışma yaşatır’ sözüne en güzel örnektir. Darda kaldığınızda sıkıntınızı paylaşıp imdadınıza yetişsin diye anahtarınızı güvenle bırakacağınız bir komşudan, candan bir dosttan daha kıymetli ne olabilir ki?”