Üç kelime ile hafızalara kazındı: Koçgirili İpek’in hikayesi…

  • 09:02 17 Şubat 2022
  • Portre
 
Öznur Değer 
 
ANKARA - “Kamber Ateş nasılsın?” sözleriyle hafızalara kazınan İpek Elmas, dilinin yasaklanmasına, 86 yıllık yaşamı boyunca Türkçe öğrenmeyerek ve diline, toprağına sahip çıkarak cevap olur.   
 
“Kamber Ateş nasılsın?” Toplumun bir kesimi için yalnızca selamlaşma anlamı taşıyan bu 3 kelime, önemli bir kesim için ise acı, hüzün ve öfkenin manasıdır.  Bu cümle, 12 Eylül Askeri darbesiyle birlikte cezaevine giren Kamber Ateş’in tek kelime Türkçe bilmeyen annesi İpek Elmas’a ait. “Kamber Ateş nasılsın?” sorusu bir halk, bir toplum gerçekliğiyle birlikte iktidarın, devletin halklar üzerinde yarattığı baskı, işkencenin somut bir örneğidir. Hikayesi ise Kenan Evren’in 12 Eylül 1980’de gerçekleştirdiği askeri darbe sonucunda oluşan baskı ve işkence ortamının yaşandığı 1980-82 yıllarına dayanır.
 
Kürtlerin hikayesi
 
Bir halk hikayesine bürünen “Kamber Ateş nasılsın?” sözü, işkencenin ayyuka çıktığı 1980-82 yılları arasında Mamak Askeri Cezaevi’nde geçer. Hikayede 3 özne, İpek Elmas, Kamber Ateş ve Melek Doğru bulunsa da hikaye Kürt halkının günümüze kadar taşınan hikayesinin kısa bir özeti niteliğinde.  
 
Dili yasaklandı, oğlunu görmekten vazgeçmedi
 
İpek Elmas, kızı Melek Doğru ile 80’lerin, işkenceyi yoğun bir şekilde hissettirdiği dönemde Mamak Askeri Cezaevi’nde tutulan oğlu Kamber Ateş’i görmeye gider. Ancak ortada “ciddi” bir “sorun” vardır. Mamak Askeri Cezaevi koridorlarını “Alçak sesle konuşmak, işaretleşmek ve Türkçe’den başka dille konuşmak yasak” yazılı afişler kaplar. Oğlunu görme hasreti çeken İpek’in ise bildiği tek dil Kürtçe’dir. Buna rağmen Kamber’i görmek isteyen İpek, kızı Melek ile Sivas’tan çıkarak, Ankara’nın yolunu tutar ve dönemin işkenceyle bilinen Mamak Askeri Cezaevi’ne gelir. Oğluna sesini duyurabilmek isteyen İpek, görüş öncesi “Nasılsın?” kelimesini ezberler. Türkçe dışında başka dilin konuşulmasının yasak olduğu, hele Kürtçenin günümüzde de olduğu gibi en yasaklı diller arasında olduğu süreçte İpek, görüş boyunca yalnızca “Kamber Ateş nasılsın?” der. Dilinin yasaklanmasına karşı geri adım atmayarak Kamber’i gören İpek, görüş süresi boyunca yasaklanan dilini göz ve bakışlarıyla konuşur.           
 
“Kamber Ateş nasılsın?” sözleriyle hafızalara kazınan ve ülke ayıbını bu 3 kelimeyle gözler önüne seren İpek, 11 Şubat’ta İstanbul’da 86 yaşında yaşama gözlerini yumar.
 
Koçgirili bir İpek
 
İpek, Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Dereköy’de beş çocuklu ailenin ikinci çocuğu olarak doğar. Koçgiri aşiretinden olup Alevi inancıyla büyüyen İpek’in çocukluğu, dönemin koşulları dolayısıyla tarım ve hayvancılıkla geçer. Emekçi ve yardımsever kimliğiyle bilinen İpek, köyün en sevilen çocukları arasında yer alır. Kışın çalı, çırpı toplayan İpek, baharın kendini göstermesiyle birlikte çiğdemlere koşar.   
 
Evliliği reddetti
 
Genç yaşında akrabası olan Hüseyin Ateş ile evlenen İpek’in iki çocuğu olur. Yaklaşık 10 yıl evli kalan İpek, Hüseyin’in kendilerini terk etmesiyle evliliğini sonlandırır. Toplumun yeniden evlenmesi yönündeki dayatmalarına maruz kalan İpek, evliliği reddederek çocuklarıyla yaşamayı tercih eder. Tarım ve hayvancılıkla uğraşarak çocuklarını okutan ve büyüten İpek, emekçi kimliğiyle ön plana çıkar. Çocukları ise İpek’i herkese emeği dokunan bir “emektar” olarak yorumlar.
 
Güneş’e inanç: Ya Xızır!
 
İnancına, toprağına bağlı olan İpek sıklıkla, yüzünü inandığı Güneş’e dönerek, Kürtçe “Dileğim yerine gelsin Ya Xızır” şeklinde dua eder. Oğlu Kamber Ankara’da kızı Melek ise İstanbul’da yaşayan İpek, yaşının ilerlemesi ve sağlık sorunları neticesinde çocuklarının ısrarı üzerine yaklaşık 12 yıl önce İstanbul’a Melek’in yanına taşınır. Bedeni İstanbul’da olsa da ruhunu köyden çıkaramayan İpek, metropolde toprağına duyduğu özlemle yaşar. Dili, kültürü ve yaşam tarzı farklı olan şehir yaşamına yabancı olan İpek, çocuklarına kendi topraklarında ölmek istediğini söyler. İpek, toprağına duyduğu özlemi giderebilmek için ise yazları köyünü ziyarete gider.
 
Türkçe öğrenmeye çalışmadı
 
Diline, kültürüne, toprağına bağlılığıyla bilinen İpek, tüm dayatmalara rağmen Türkçe öğrenmeyerek, dilini korur. Oğlu Kamber annesi hakkında “Hiç Türkçe konuştuğunu görmedim. Türkçe öğrenme derdi olmadı. Kendi dilini, toprağını ve çevresini önemsiyordu. Doğal bir kadındı” der.
 
Cenaze törenine onlarca insan katıldı
 
“Kamber Ateş nasılsın?” sözleriyle bir bellek haline gelen İpek’in cenazesi, toprağına duyduğu özlem ve vasiyeti üzerine Dereköy’de toprağa verilir. İpek’in cenazesini onlarca insan omuzlarında taşır. Çok sayıda kişinin katıldığı cenaze töreni ise İpek’e duyulan sevgi ve saygının göstergesidir. 
 
30 yılda değişmeyen tek şey Kürtçe düşmanlığı
 
80’lerde afişlerle yasaklanan Kürtçe günümüzde ise çeşitli sansür, engelleme ve baskıyla karşı karşıya. 80’lerde Kürtçe konuşmak yasaklanırken, aradan geçen 30 yıla rağmen günümüzde ise Kürtçe şarkı söylemenin yasaklı hale getirilmesiyle, Kürt ve Kürtçeye yönelik düşmanlığın modern hali yaşanıyor. İpek ise Koçgirili bir kadın olarak, direniş tarihinden aldığı dil, kültür ve vatan bilinciyle dünden bugüne değişmeyen devlet zihniyetine tek kelime Türkçe öğrenmeyerek en büyük cevabı verir.