Havuz medya ve şiddetin pornografisi

  • 09:06 10 Ekim 2021
  • Medya Kritik
 
Kibriye Evren
 
HABER MERKEZİ - Askeri darbe olan 12 Eylül 1980 sonrasında süre gelen iktidarlar toplumu otoriter bir şekilde denetim altına almak için özellikle dinciliği kışkırtılarak dini, siyasal ve ideolojik bir aygıt olarak günümüze kadar kullandılar.
 
Dincilik toplumun tüm hücrelerine, yaşam şekline, ilişki biçimine kadar sirayet ederek, okul, kışla, cami, kuran kursu, tarikat, cemaatler ve vakıflar yoluyla yaygınlaştırıldı. Gençler, kadınlar, çocuklar bu ideoloji ile eğitilmiştir. Üstüne üslük laiklik kisvesi ile toplum ikna edilme yoluna gidilmiştir. Maalesef Aleviler, diğer din ve inançlar laiklik ismi ile yapılanları yaşamın her alanında büyük acıları yaşayarak deneyimlediler.
 
Toplumsal çözülmede 3 sacayağın rolü
 
Gelmiş geçmiş iktidarlar, “tek din, tek millet ve tek dil” nidaları ile toplumu tekleştirdiği ve kutuplaştırdığı gibi siyasal İslam’ı da iktidar olmanın aracı haline getirdi. Halklar, inançlar nefret söylemi, ötekileştirme, yerme, tehcir ve katliamlarla yüz yüze bırakılmış, 80 sonrası bu durum pik yaparak dinin siyasallaşarak toplumun çözülmesine tanıklık etmiş olduk.
 
Son 22 yıllık AKP iktidarında ise, “kinci ve dinci” ve üzülerek belirtmeliyim ki her anı ve her şeyiyle “tecavüze” uğrayan bir toplumla bu çözülmenin hızla devam ettiğini görüyoruz. Siyasal, sosyal, ahlaki ve kültürel olarak çözülen toplumun değer yargıları ile oynanarak düşürme ve yozlaştırma sürecine hızla girilmiş durumdadır. 
 
İktidar bu çözülmeyi bir taraftan dincilik adı altında cemaatler, tarikatlar, kuran kursu ve vakıflar marifeti ile yaparken, yargı ve medya da diğer sacayakları olmaktadır.
 
 Yozlaşmayı ödüllendirme ve cesaretlendirme
 
“90 yıllık enkaz Ensar vakfı ve 45 çocuğa tecavüz”, “ Süleymancıların yurdunda 9 çocuğa tecavüz eden din dersi görevlisi: Çocukların rızası vardı”,  “Kuran Kursunda 20’yi aşkın çocuğa cinsel istismar da bulunan imama iyi hal indirimi”,  “12 yaşındaki çocuğa tecavüz eden imamı kim koruyor”, “Çocuk istismarcısı Faruki Tarikatı şeyhi Süleyman Işık: ‘Mağdurların rızası var’ diyerek tahliye edilmiş!” Sanal medyada çeşitli tarihlerde “dini öğretme” adı altında açılan kurumlarda çıkan taciz, tecavüz, istismar olaylarına bakıldığında ne kadar pespaye bir durumun yaşandığını görmek ve göstermek mümkün.
 
AKP’nin arka bahçesi ve oy deposu olarak gördüğü bu yerleri affetme, koruma, kollama ve Ensar Vakfı benzeri daha birçok dini yerde olduğu gibi cesaretlendirip ödüllendiriyor…
 
Ve toplum insanlığından utanırken…
 
Ve toplum insanlığından utanırken... Yargının bağımsızlığı kalmamışken… Düşünün ki; yarınlarımız olan çocuklar işkence, taciz, tecavüz ve istismar edilirken…“ Çocukların rızası var” denildiğinde beynimiz dumura uğratılmıyor mu? Aklımızla dalga geçilmiyor mu? Bu anlamsız cümle bulunduğumuz mekandaki nesnelere çarpa çarpa keskin bir bıçak gibi yüreğimize saplanmıyor mu?
 
Torbalar hazır kaldır parmağını… Kabul edildi…
 
“Çocuğun rızası var” denildiğinde failler beraat veya tahliye ediliyor ya da “ İyi hal indirimi” ile bir ödülde yargı tarafından veriliyor. Zaten meclisteki “Torbalar” da hazır! Orada bol bol af çıkar nasıl olsa, kaldır parmağını indir parmağını… Kabul edildi.
 
İktidar ve yargı bir taraftan çocuğa, kadına ve topluma yönelik suçları meşrulaştırıp, tecavüzü devletin yasalarıyla koruma altına almış olurken diğer taraftan cezasızlık politikasıyla, “sen erkeksin, sen istediğini yap ben seni korurum merak etme” diyerek teşvik ediyor. İktidarın güdümündeki yargı ve mensuplarının bu pespaye durumdan rahatsızlık duymadığını yeni yargı yılı açılış töreninde  “Fatiha” okunurken bir kez daha anladık…
Havuz medya neyle meşgul…
 
Çözülmenin, çürümenin,  kadına ve çocuğa yönelik şiddetin tacizin, tecavüzün, istismarın, yoksulluğun,  yozlaşmanın ve kötü kokuların yayıldığı bu ortamda “bizim” havuz medya ne işle meşgul diye sormadan geçemeyeceğim…
 
Medyanın yüzde 90’nına yakını mevcut iktidarın kontrolü altında iken, bu mecrada faaliyet yürüten gazete, dergi, TV ve yazarların görevi iktidar ile toplum arasındaki iletişimi, algıyı yönetmek, davranış biçimlerini oluşturmak ve aslında toplumu iktidarın çizgisine ideolojik biçimine göre şekillendirmek.
 
İktidar… Para… Komutan… Medya…
 
Tüm bu algı yönetme ve toplumun zihinsel kodlarıyla oynama biçimi için kesenin değil, çuvalın ağzının yıllardır açıldığını biliyoruz. Medya da paranın komutan haline geldiği çağımızda maalesef en büyük yozlaşmada para ve medya aracılığı ile topluma sunulmaktadır.
 
Allah aşkına sorarım sizlere, iktidar medyasının yazılı ve görsel basınında tarikat, cemaat ve kuran kurslarındaki yozlaşmaya, çürümeye dair objektif ve eleştirisel bir yazı okuyanınız var mı? Ya da her akşam kelli felli adamların saatlerce muhatapsız ve muhalefetsiz tartıştıkları programlarda yargının düştüğü hali, çocuk ve kadının yaşadıklarını konuşan var mı? Çözüm yolu için kafa patlatan birlerini gördünüz mü? Olmaz olamaz çünkü zaten havuz medyasının kendisi yukarıda yazdıklarımın temel sorumlularından biridir… Çünkü medyanın kendisi yozlaşmıştır…
 
Şiddetin pornografisi 
 
TV’lerde gündüz kuşağı adı altında yapılan programlarda kadına, çocuğa, hayvana yönelik her türlü şiddet şeklini görmek mümkün. Adeta kanallar en fazla reytingi almak için töre, namus, kıskançlık, aşk vb. adı altında şiddete, tacize, tecavüze, kaçırılmaya maruz kalmış kadınları, çocukları toplumun gözünün içine koymak için yarışıyor. İddia ediyorum dünyada şiddetin pornografisini bu kadar kullanan bir medya daha yoktur olamaz… Çünkü toplumsal etik değerleri yozlaştırmanın ve yaptıkları dizi ve filmlerle kendisi toplumda şiddeti öğreten ve üreten kurumlar haline gelmişler…
 
O zaman yapılması gereken tez elden bu iktidardan ve onun oluşturduğu kirli düzen tarikatından, kurumlarına, eril yargısına ve eril medyasına son verme zamanı…
 
Zaten kendileri de gideceklerini anladıkları için nasıl yargılanacaklarını konuşmaya başladılar bile…