İrade gaspına karşı açıklama: Barışı böyle mi sağlayacaksınız?
- 15:24 29 Ocak 2025
- Güncel
SÊRT – İrade gaspına karşın Sêrt Belediyesi önünde açıklama yapan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’ye, “Türkiye barışını böyle mi sağlayacaksınız” diye sorarken, HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, “Meşru değilsiniz” dedi.
Sêrt Belediyesi’ne kayyım atanmasına ilişkin belediye önünde başlayan direniş devam ediyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş ile DEM Partili milletvekilleri de direniş alanına geçti.
Demokrasi Parkı’ndan belediyeye doğru yürüyüşe geçen kitle, burada sık sık, “Hırsız kayyım hesap verecek” sloganları attı. Belediye önüne gelen kitle burada açıklama yaptı. Açıklamada, “Kayyım halk iradesine darbedir” pankartı açıldı. Burada ilk olarak DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan konuştu.
‘Hırsızlar yorulmak bilmiyor’
Yeniden hırsızların geldiğini, Allah’ın bu zulmü soracağını, Sêrt halkının iradesini kayyıma bırakmayacağını söyleyen Tuncer Bakırhan, “Bu belediyeyi Siirt halkı üç defa kazandı. Kime karşı kazandı? Yolsuzluk yapanlara, hırsızlık yapanlara karşı kazandı. Kürtlerin dilini, kimliğini yok edenlere karşı kazandı. Bu ülkenin kaynaklarını çarçur edenlere, kenti milyonlarca lira borçlandıranlara karşı kazandı. Ama bir türlü hırsızlar yorulmadı, yorulmak bilmiyorlar. Her seferinde havadan sudan gerekçelerle halkın iradesini gasp ediyorlar. Halkın iradesini çarçur ediyorlar, Siirt’in Kürtlerini, Araplarını ve diğer halkların oylarını yok sayıyorlar. ‘Oy atabilirsiniz ama biz kabul etmiyoruz’ diyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde, Türkiye’de Kürt coğrafyasında yaşanan bu talan ve zulüm yok. Sadece Türkiye’de yapıyorlar” dedi.
‘Yolsuzluklarınızı bayrakla örtemezsiniz’
Tuncer Bakırhan şöyle devam etti: “Siirt yoruldu, Siirt’te yaşayan insanlar yoruldu. Her seferinde sizi sandığa gömüyorlar, yüksek oylarla kendi iradesini seçiyorlar. Hiç utanmadan, arlanmadan kayyım atıyorlar. Daha mesai başlamadan cebinden isimlik çıkarıyor, badem bıyıklı hırsız. Badem bıyıklı rantçı utanmadan, sanki bu halk ona oy vermiş gibi gülerek o koltuğa oturuyor. Biraz arlanma, utanma olur. Biraz utan! Neye gülümsüyorsun? Halkın iradesini gasp etmişsin, mesai beklemeden bir de gülerek poz veriyorsun.
Beyefendi; Siirt sana oy vermedi, seni buraya atayan bu zulüm düzenine de oy vermedi. Aksine her seçimde bu zulüm iktidarını sandıkta gömdü. Sanki büyük bir zafer kazanmış gibi Türk bayrağını asıyor. Sizin yaptığınız zulümleri, yolsuzlukları, hırsızlıkları Türkiye’nin bütün bayraklarını assanız da saklayamazsınız. O kadar büyük hırsızlık yapıyorsunuz.”
Bahçeli’ye seslendi: Barışı böyle mi sağlayacaksınız?
Şimdi kayyım efendi ve onun patronlarına sesleniyorum; tam 46 yıl önce, hemen yanı başınızda Batman’da Edip Solmaz, Batman halkının iradesiyle belediye başkanı seçildi. Ne yaptılar? Bir ay sonra Edip Solmaz’ı katlettiler. Kürt halkı kırılmadı, kırılamayacak. 46 yıldır bu halk kırılmadı, vazgeçmedi, Kürt halkı 46 yıldır kendi yerel yönetimlerini kendi kazandı.
Biz aylardır diyalog diyoruz, müzakere diyoruz. Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü diyoruz. Beyefendiler ise kayyım diyor, badem bıyıklı diyor. Böyle barışa ulaşılmaz, böyle barış sağlanamaz. Kürdün iradesine kayyım atayarak, gazetecisini katlederek, iradesini hapsederek, belediye eş başkanlarını hukuksuzca yargılayıp ceza vererek barış olmaz.
Dünyadaki örneklere de mi bakmıyorsunuz? Bir taraftan kayyım, bir taraftan müzakere olmaz. Bir taraftan halkın iradesini gasp edip, diğer taraftan ‘Bu sorunu çözelim, Türkiye barışını sağlayalım’ diyemezsiniz. Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum; Türkiye barışını böyle mi sağlayacaksınız? Bu zulüm düzeniyle, bu gaspçı iktidarla mı? Ayıptır, biraz vicdanlı olun. Kendinize güveniyorsanız sandığı getirin, koyun. Siirt’in Arapları, Kürtleri kimi seçiyorsa ona saygı duyacaksınız.
Arap kardeşlerime sesleniyorum; böyle bir zulüm, böyle bir vahşet olabilir mi? Kayyım atamasına ne diyorsunuz? Dişlerini gösteren, gülümseyen kayyımcı anlayışı Siirt’ten silmek ve göndermek lazım. Bu sadece Kürtlere bir hakaret değil. Bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.”
‘Hukuk ülkesi olduğuna inandıramayacaksınız’
Ardından konuşan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, kayyımın talan ve işgal olduğunu belirtti. Türkiye’nin hukuksuz bir devlet olduğunu dile getiren Keskin Bayındır, “Bu işgalciler üçüncü defadır Kürt halkının iradesine el koyuyor. Siz hiç kimseye bu devletin bir hukuk devleti olduğuna inandıramazsınız. Siz sömürgeci bir devletsiniz. Üçüncü defadır halkın iradesini gasp etmeniz bunun göstergesidir. Kürt halkı bunu kabul etmez, biz kabul etmeyiz. Canımız olduğu sürece bunu kabul etmiyoruz, etmedik de” ifadelerini kullandı.
‘Kayyımın tek bir ismi var o da işgaldir’
Keskin Bayındır, “Ankara’da ‘barışacağız’ diyorlar ama pratikleri düşmanlıktır, Kürt halkına düşmanlıktır. Bu da bu işgalcilerin ikiyüzlülüğünü, düşmanlığını gösteriyor. Biz ikiyüzlülüğünüze karşı, düşmanlığınıza karşı tecrübeliyiz. Sayın Öcalan ‘Bu süreç önemli bir süreçtir. Bu, Türkiye için büyük bir fırsattır’ diyordu. Ama bu işgalciler bu fırsatı düşmanlıkla harcıyor.
Buradan uyarıyoruz: Bu çözüm fırsatını, kendi çıkarlarınıza göre harcamayın. Üç defadır belediyelerimize el koyuyorsunuz. Biliyoruz, hiçbir amacınız yok. Tek bir amacınız var: Kürt halkının iradesini gasp etmek. Kürt halkının iradesinin gasp edilmesini kabul etmiyoruz. Bu belediyeleri hukuki yollarla, halkın iradesiyle aldık, ama siz zorla bu belediyeleri alıyorsunuz. Bu, Kürt halkının iradesini gasp etmektir. İsmi bütün dünyada ve hukukta işgaldir, işgaldir, işgaldir! Kabul etmiyoruz!”
‘Sonuna kadar direneceğiz’
Kürt halkına, “kendimize inanalım” çağrısına bulunan Keskin Bayındır, şöyle devam etti: “Onlara hiçbir umut, yol, çare kalmamış ama bizim yolumuz açık. Hakkımızın davasını yapıyoruz. Demokratik siyasetin davasındayız. Bu direnişimiz her gün büyüyor. Çünkü biz halklıyız. Bu haklarımızın, hukukumuz için başarıya kadar mücadeleye devam edelim. Gün ele ele tutma günü, gün örgütlülüğümüzü büyütme günüdür. Başını öne eğmesi gerekenler bizler değiliz, işgalci, gaspçı onlardır. Bizim direnişimizle, mücadelemizle gidecekler. Başarıya kadar direniş, mücadele edeceğiz. Halkımız direnişine inansın. Sonuna kadar bu direneceğiz. Yaşasın özgürlük, yaşasın mücadele.”
‘Meşru değilsiniz’
Ardından söz alan HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, direnişi selamladı. Sêrt halkının her zaman direndiğini ifade eden Meral Danış Beştaş,
“Vekaletinizi beş yıl taşıdım. Siirt’te vekillik yaptığım dönemde yine böyle bir sabah kayyım atandı. Üçüncü defadır Siirt halkının iradesine darbe yapılıyor. Bunu kumpasla, darbeyle, hilelerle, utanmazlıkla yapıyorlar.
Zannediyorlar ki halkı aldatabiliyorlar. Aldatılan kendileridir. Aynaya baksalar asıl yüzlerini görecekler. Sofya Alağaş’a nasıl ceza verildiğini bilmiyor muyuz? Diğer eş başkanlara nasıl yol yapıldığını bilmiyor muyuz? Yargıyı nasıl bir aparat gibi kullandıklarını bilmiyor muyuz? Usulüne uydurulmuş, ısmarlama bir kumpasla soruşturma aç; sonra mahkemeye talimat ver, hangi tarihte ceza vereceğine karar ver. Basına açıklayacağın metni hazırla, sonra sabaha karşı atadığın kayyıma önceden bilgi ver. Kendisine isimlik yaptırsın, kameralar önünde sırıtsın ve sonra desin ki ‘ceza aldığı için kayyım atadım.’
Hadi oradan! Kim inanır size? Siz darbecisiniz, kumpasçısınız, meşru değilsiniz! Hukuku geçtim, hukukun kırıntısı bile kalmadı. Yargı bağımsız değil, tarafsız değil. Bunu yüksek sesle söylemekten ve direnmekten başka yol yok!”
‘Bayrağı işkence olarak siz kullanıyorsunuz’
Meral Danış Beştaş sözlerine şunları ekledi:
“Kürt halkının size teslim olmayacağını, size oy vermeyeceğini anlamanız için kaç yüzyıl geçmesi lazım? Benim vekillik yaptığım dönemde 6 binden fazla sahte seçmen getirildi. Yozgat’tan, Mersin’den kayyım seçmen taşıdınız, camilerde yatırdınız, sabah onlara oy verdirdiniz. Ama Siirtliler yeniden kazandı.
Bu yıl 10 bine dayandı kayyım seçmenler. Her yolu denediniz, yargı sizde, yönetim sizde, emniyet sizde, fütursuzluk sizde. Bayrağa en büyük hakareti siz yapıyorsunuz! Bayrağı işkence aracı olarak kullanarak, İstiklal Marşı’nı işkence yöntemi olarak kullanarak. Bizim bayrakla sorunumuz olmadığını dünya âlem biliyor.
Bütün halklarla sorunumuzun olmadığını herkes biliyor. Dünya, Ortadoğu öğrendi; siz hâlâ öğrenemediniz. Şark Islahat Planı’ndan bu yana Kürtlerin kimliğini unutturmayı hedeflediniz, her yere zorunlu göçler düzenlediniz. Bugün Kırşehir’de, Çorum’da Kürt mahalleleri var. Kürtleri birbirinden kopararak, Kürtlüklerinden vazgeçmelerini ve teslim olmalarını sağlamaya çalıştınız.
Ama Kürtler teslim olmadı. 'Biz bu ülkenin sahibiyiz, burası bizim ortak vatanımız. Biz Kürdüz, dilimiz Kürtçe, bir arada yaşayalım' diyor. Halklar, iktidara rağmen düşmanlaşmadı. Ama AKP iktidarı düşmanlık politikası yürütüyor. Bundan daha büyük bir düşmanlık olabilir mi?
Susmayalım dedik
Sandığa gidiyorsunuz, oy veriyorsunuz, iradenizi seçiyorsunuz. Ama bir bakan çıkıp diyor ki: 'Kürtlerin oyunu, seçimini kabul etmiyorum. İki satırlık yazıyla bunu iptal ettim.'
Türkiye’ye sesleniyorum: Ey Kayserililer, seçtiğiniz belediye başkanı, Siirt’te olduğu gibi kumpasla ceza verilerek sabah kayyım atanırsa ne hissedersiniz? Ey Yozgatlılar, İstanbullular, Ankaralılar, İzmirliler, tüm illere soruyorum!
Bu empatiyi yapalım ki Kürtlerin ne yaşadığını anlayalım. Susmayın dedik, susmayalım dedik. Sustukça hepimize sıra geliyor dedik. Birlikte direnmek, demokratik bir ulus olarak bu topraklarda özgürce yaşamak dışında bir seçeneğimiz yok dedik.
Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz, daha büyük direneceğiz! Bugün herkes bir saatliğine Siirtli olsun. Siirtli olarak düşünsün. Üçüncü defadır kayyım atamasına karşı ne düşünüyorlar, bunu sorgulasınlar.
O isimliği önüne koyan, masum değilsin! Masum olamazsın. Bu kararı bu kadar sahiplenmeseydin, belki 'görev gereği atanmış' diyebilirdik. Ama öyle değil! O kadar gönüllü oturmuş ki…
Kaymakamlar, valiler ceplerinde isimliklerle mi dolaşıyor? Kaç kişinin cebinde isimlik var? İçişleri Bakanı kimlere bilgi verdi? Bu kumpaslara ne kadar devam edeceksiniz?
Bunların cevabını biliyoruz! Ama bilmekle kalmayacağız. Sizlerin Türkiye halklarına hesap vermesi için elimizden geleni yapacağız!
En büyük suç darbeciliktir
Böyle yolları kapatarak, halkın gelişini engelleyerek bu yöntemleri sürdürmeyin. Sizden korkmuyoruz, korkmayacağız! Diz çökmeyeceğiz.
Biz direnmeye devam edeceğiz! En büyük suç darbeciliktir. Siyasi hilelerle ceza vermektir. Bu kararı alan, yöneten, inşa eden, kumpasları örgütleyen herkes suçludur!
Suçlar ilelebet gizli kalmayacak! Gün gelecek, devran dönecek ve bu ülkede adil bir yargıyla herkes suçunun bedelini ödeyecektir.
Siirt’i teslim alamadınız, alamayacaksınız!”