Çözüm barışta’ konferansı sona erdi: Tarihi biz yazacağız
- 18:38 9 Şubat 2025
- Güncel
İSTANBUL - HDK’nin gerçekleştirdiği "Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda çözüm barışta" konferansında, barışın halklar arasında gerçekleştirileceği belirtilerek “Tarihi biz yazacağız ve barışı mutlaka kazanacağız” vurgusu yapıldı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), İstanbul Bakırköy’de bulunan bir otelde "Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda çözüm barışta" konulu uluslararası konferansı 2'nci gününde sürdü. HDK bileşenleri, kadın örgütleri, sivil toplum örgütü ve siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişinin katıldığı konferans, 5’inci ve 6’ncı oturumunu gerçekleştirdi.
"Küresel kriz zemininde savaşlar ve halkların barış arayışları" başlıklı 5’inci oturumun moderatörlüğünü Dilek Gökçin yaptı. "Ortadoğu’da yıkılan ne, kurulan ne?: Suriye, Filistin, Lübnan ve İran’da olup bitenler savaşı uzaklaştırıyor mu, barışı yaklaştırıyor mu?” başlığını Prof. Dr. Hamit Bozarslan, “Dünyada Barışın Öncesi ve Sonrası: El Salvador, Guatemala, Meksika, Kolombiya, İrlanda, Baskı” başlığına dair ise Araştırmacı Yazar Metin Yeğin sunumlar düzenledi.
Orta Doğu'da yaşanan gelişmeleri işaret ederek, sözlerine başlayan Prof. Dr. Hamit Bozarslan, “Ortadoğu’da şiddet sarmalının çözüm yolu toplumları kabulü, milli meselelerin şiddet yoluyla çözülemeyeceğinin anlaşılması ve şiddetin bir seçenek olmaktan çıkmalı. Şiddete şiddetle cevap verilemez. Yeni siyaset yollarının, yeni aktörlerin geliştirilmesi gerek. Kadınların özellikle ön plana çıkması gerekiyor. Kürtler, Ermenilerle birlikte 1’inci Dünya Savaşı'nın en önemli kurbanlarından biri. 1’inci Dünya Savaşı'ndan kalan Kürt meselesini çözmeden Orta Doğu'da barışa ulaşmak mümkün değildir” dedi.
Ya barışı desteklersiniz….
Metin Yeğin, şöyle konuştu: “Kolombiya’daki barışı imzalayan devlet başkanı Santos bir önceki dönemde İçişleri Bakanı iken 2000 kişinin ölümünden doğrudan sorumluydu. Ama onunla masaya oturuyorsunuz çünkü çatışmanın tarafları o şekilde masaya oturanlarla yapıyorsunuz. Ve bu yüzden gene de çok önemli bir şey barışta iki türlü şansımız var. Ya barışı desteklerseniz ya da kenara çekilip oturursunuz. Barış dediğiniz hikaye karşılıklı güç meselesi duygusal bir hikaye değil. Biz onları seviyoruz, onlar bizi sevmiyor, iyi insan kötü, insan falan değil, barış karşılıklı olarak gücünüzü masaya koyuyorsunuz. Barış dediğiniz şey karşılıklı bir güç duygunun tamamen dışında karşılıklı bir şekilde gücünüzü ortaya koyuyorsunuz ve ona karşı çatışıyorsunuz. İlk defa Türkiye’de Gladio’nun parçalarından biri olan birisinin ağzından bir barış kelimesi çıktığında başka türlü önemsedik. Olayı farklı durumlarda ve dolayısıyla bütün bu barış sürecinin içerisinde esas olan en önemlisi esas barışı toplumsallaştırmadan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Biz barışı mutlaka bütün insanların lehine bir şey olduğunu savunmak zorundayız.”
Konferans, katılımcıların Kürt sorununun çözümüne dair fikir görüş ve önerileri üzerine tartışmalarla devam etti.
Ortak yaşam, kalıcı barış
Ardından konferansın kapanış konuşmasını yapan HDK Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu, tarihi bir süreçten geçtiklerini ve bu tarihi süreç için bir arada olduklarını söyledi. Ali Kenanoğlu, “Bu tarihi sürecin önemine denk düşen iki günlük konferansımızda, halkların barış, özgürlük ve eşitlik mücadelesine dair yürüttüğümüz tartışmalar, sadece mevcut sorunları görmek için değil, kalıcı barışın inşası için ortaklaşmanın yol ve yöntemlerini de konuştuk. İki gün boyunca yürüttüğümüz tartışmalarda da bir kez daha, savaşın ve çatışmaların gölgesinde geçen her gün, barış mücadelesinin ertelenemez bir görev olduğunu gördük. Kürt halkının çözümsüz bırakılan talepleri, Filistin’in kanayan yarası, Suriye’de halkların geleceğini karartan savaş politikaları, bize bir gerçeği yeniden gösterdi halkların bir arada yaşama iradesi, ortak bir mücadeleyle kalıcı bir onurlu barışın inşasıyla mümkündür” ifadelerine yer verdi.
Demokratik cumhuriyet vurgusu
Egemen güçler tarafından dayatılan savaş düzenine karşı alternatif oluşturmanın zorunlu olduğunu söyleyen Ali Kenanoğlu, “Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu ortak vatan, birlikte eşit yaşam ve Demokratik Cumhuriyet paradigması, işte tam da bu alternatifin tarifidir. Bugün Orta Doğu’da halkların, ulus devlet sınırları içine sıkıştırılarak yok edilme politikalarının nelere yol açtığına şahitlik ediyoruz. Tüm bu yok oluş karşısında Sayın Öcalan’ın Demokratik Cumhuriyet önermesi, halkların bir arada, eşit ve barış içinde yaşam hakkına dairdir. Bu, Kürt halkının özgürlüğü kadar, bu coğrafyada var olan tüm halkların da eşit yurttaşlık temelinde ortak bir yaşamda var olmasını sağlayacak bir çözüm modelidir. Halkların kardeşliği sadece bir söylem değil, anayasal ve yönetsel bir hakikat haline gelmelidir. Bir başka deyişle barış demokrasi içerisinde yasal güvenceyle kurumsallaştırıldığında savaşa sebep olan unsurlar da ortadan kalkar" dedi.
Meclis’e işaret etti
Ali Kenanoğlu, “Bu yüzden de cumhuriyetin ikinci yüz yılında Kürt sorununun barışçıl çözümü için sosyal ve siyasal olanın demokrasi ve eşitlik ekseninde dönüşümü temel ve acil olarak hayata geçirilmelidir. Barış, sadece iyi niyetle değil, somut adımlarla, yasal güvencelerle ve güçlü bir siyasal iradeyle mümkündür. Bunun ilk adımı da, ‘Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim' diyen Sayın Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının oluşturulmasıdır. Öcalan’ın konunun muhatabı olarak rol almasının önemi, kalıcı bir barış ve demokratik çözüm için temeldir. Tecrit politikalarının sona erdirilmesi, çalışma koşullarının oluşturulması, toplumsal barış umudunun büyütülmesi ve demokratik çözüm şansının somutluk kazanması için elzemdir ve tarihsel bir sorumluluktur. Sayın Öcalan için bu koşulların yaratılması yalnızca adil değil, aynı zamanda kaçınılmaz bir gerekliliktir. Diğer yandan adı konulmamış ancak çözüm arayışı için diyalogların sürdüğü bu süreç, yasal bir zemine oturtulmalı, müzakereleri güvence altına alacak hukuki düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Kürt sorununun çözüm adresi Meclis olmalı, bu süreç halkın iradesini yansıtan bir şekilde Meclis çatısı altında yürütülmelidir. Bu tartışmaların Meclis’e taşınması, çözümün halk tarafından şekillendirilmesini sağlayarak süreci daha meşru ve kalıcı hale getirecektir” ifadelerini kullandı.
Dünya örnekleri
Ali Kenanoğlu “Dünya tarihinden, Güney Afrika’dan, Kolombiya’dan, Kuzey İrlanda’dan öğrendik. Kürtler, Türkler, Araplar, Aleviler, Dürziler, Ezidiler, Ermeniler, Süryaniler…Barış ancak ve ancak halklar arasında demokratik toplumsal sözleşmeye dayalı eşit ve özgür birliktelikle mümkündür. Devletlerin ve egemenlerin çizdiği sınırları aşmak zorundayız. Devletler, uluslararası güçler, emperyalist müdahaleler halkların barışını engelleyemez. Halklar bunu ancak ortak mücadeleyle belirleyebilir. Kadınlar, gençler, işçiler, köylüler, göçmenler ve ezilen halklar… Barışın gerçek aktörleri bu kesimlerdir ve onların sesi olmadan barışı kazanamayız. Barış, sadece çatışmaların sona ermesi değil, aynı zamanda adaletin tesis edilmesiyle mümkündür. Kürt halkının hakları tanınmadan, Filistin halkının özgürlüğü sağlanmadan, kadınların ve emekçilerin eşit yurttaş olarak kabul edilmediği bir yerde barış mümkün değildir. Bu yüzden barış süreci, sadece silahların susması değil, aynı zamanda toplumsal adaletin tesis edildiği bir düzenle mümkündür. Türkiye’de ve Ortadoğu’da barışı toplumsallaştırmak istiyorsak, müzakere süreçlerini yalnızca devletlerin ve dar anlamda siyasilerin inisiyatifine bırakmamalıyız. Kadın hareketleri, sendikalar, gençlik örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve sanatçılar, kısacası halkın tüm kesimleri bu sürece dahil olmalı” dedi.
Tarihi biz yazacağız
Ali Kenanoğlu, son olarak “Sonuç olarak barış bir halk mücadelesidir. Barış bir halk hareketine dönüşürse, ona sahip çıkan milyonlarca insan olursa, işte o zaman barış kalıcı hale gelir. O yüzden diyoruz ki: Barış, sadece istemekle gelmez; onu inşa etmek, onu büyütmek, onu örgütlemek zorundayız. Biz burada, halkların kardeşliğine inananlar olarak barışın bir temenni değil, bir mücadele olduğunu biliyoruz. Bugün burada olan herkes, tarih boyunca savaşa direnenlerin, barış uğruna bedel ödeyenlerin, halkların ortak geleceğini savunanların mirasını taşıyor. Ve biz bu mirası sadece taşımıyoruz; büyütüyoruz, güçlendiriyoruz, yeni bir mücadele sayfası açıyoruz. Bu konferans bir bitiş değil, mücadelenin yeni bir eşiğidir. Buradan çıktığımızda, barışı sadece konuşmakla yetinmeyeceğiz; onu hayatın ta kendisi yapacağız. Barışı duvarların ardında değil, meydanlarda, sokaklarda, her yerde örgütleyeceğiz. Konferansımıza katılan, katkı sunan, emeği geçen herkese en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ve buradan bir kez daha sesleniyorum. Tarihi biz yazacağız. Ve barışı mutlaka kazanacağız” ifadelerini kullandı.
Konferans iki günün ardından sonuç bildirgesinin okunmasıyla son buldu.