Zübeyde Zümrüt: Halk Önder Apo’nun çağrısını referanduma çevirdi

  • 09:01 13 Nisan 2025
  • Güncel
 
Melek Avcı 
 
ANKARA (DIŞ SERVİS) – KCKD-E Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli çağrısının halk nezdinde büyük karşılık bulduğunu belirterek, Newroz alanlarının bir halk referandumuna dönüştüğünü söyledi. Zübeyde Zümrüt, halkın iradesini beyan ettiğini ve mücadelenin Abdullah Öcalan özgürleşene kadar süreceğini vurguladı. 
 
Meclis açılışında, 1 Ekim günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmasıyla başlayan gelişmeleri takiben, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir dizi görüşme trafiği başladı. Aile ziyaretleri dışında 3 siyasi temasın yapıldığı İmralı’dan, 27 Şubat tarihinde dünya gündemine düşen Asrın Çağrısı geldi. Bu gelişmeleri takiben heyet, siyasi partilerle ve son olarak 10 Nisan tarihinde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Efkan Ala ile bir araya geldi. Çağrının üzerinden geçen süreçte iktidar tarafından henüz bir adım atılmadı. Hem PKK’nin kongresini toplamasına hem de Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının sağlanmasına dair bir adım gelişmezken, Avrupa’da başlayan ve dünya geneline yayılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” kampanyasından sonuç alınana kadar sürdürülüyor.
 
KCKD-E Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Newroz alanlarındaki halkın duruşunu, kampanyanın geldiği noktayı ve önlerindeki planlamaları değerlendirdi.
 
‘Bu yılın coşkusu tarihsel bir açıklamadan beslendi’
 
Zübeyde Zümrüt, Newroz’un dört parçada da kitlesel ve coşkulu geçtiğini, bu yılın halklar açısından tarihi bir sürece tanıklık ettiğini belirtti. Zübeyde Zümrüt, “Bu tarihi bir yıl ve tarihi bir süreç oldu. Kürtler ve halklar açısından çok özel bir dönem yaşandı. Elbette bir nedeni var. Newroz, 8 Mart, 4 Nisan gibi tarihler Kürt halkı için tarihi günlerdir. Her yıl baharı karşılarken bunların yıllık planlamaları da yapılır. Bu artık gelenek ve kültür haline gelmiş durumda. Ama bu sene yaşananlar bunu da aştı” dedi.
 
‘Manifesto dört parçayı birleştirdi’
 
Bu yılki coşkunun, halk katılımının ve çıkışın temelinde Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı olduğunu ifade eden Zübeyde Zümrüt, “Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yaptığı açıklama tarihi bir manifestoydu. Bu açıklama dört parçayı birleştirdi. Alanlarda bu çok net görüldü. Avrupa’da dostlarımızın ilgisi de büyüktü, bu tespiti yaptık. Rojava, Başûr, Rojhilat ve Bakur’dan gelen kitlelerin ilgisi büyüktü ama dört parça da Newroz’larda bir araya geldi. Bu da Önder Apo’nun yaptığı açıklamanın Kürtleri yeniden ulusal birlik ruhuyla birlikte hareket etmeye yönelttiğini; çözüm bulma noktasında da halkın Önder Apo’ya bağlı olduğunu gösterdi.
 
Açıklama öncesinde şu sorular çok tartışılıyordu: Gerek Türk kanalları, gerek muhalif, Kürt sorununun çözülmesini istemeyen, direnç gösteren kesimler: ‘Acaba Öcalan bir çağrı yapsa halk dinler mi, hareket ne der, kurumlar ne tepki verir?’ Ama tam tersi oldu. Önder Apo’nun yaptığı açıklama beş dakika içinde tüm dünya gündemini değiştirdi. Kürtlerin değil, dünyanın gündemi değişti. Herkes bu açıklamanın tarihsel olduğunu, bir manifesto olduğunu söyledi. Tüm Avrupa ülkeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, hatta Çin bile açıklamalar yaptı ve destek verdi. Dolayısıyla açıklama, sadece Kürtler açısından değil, tüm halklar açısından büyük bir moral ve heyecan yarattı. Ama Kürtler, bu mücadeleye ve Önderliğe ne kadar bağlı olduklarını, kendi iradelerine sahip çıktıklarını bu süreçte açığa çıkardı. Newroz'da tek slogan Önder Apo'nun fiziki özgürlüğüydü. Tek slogan, ‘Önder Apo’suz Kürt meselesi, Önder Apo’suz Ortadoğu sorunu çözülmez’ mesajıydı. Halk bu mesajı net verdi” sözlerini kullandı.
 
‘Newroz’da halk iradesini beyan etti’
 
“Katılım, sloganlar, duruşlar bunun ispatıydı” diyen Zübeyde Zümrüt, sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa’nın en küçük köylerinde bile halk salonlara sığmadı. Yıllardır merkezi Newroz’larda bile bazı yerlerde kutlamalar salonlarda yapılırdı ama bu yıl alanlara taştı. Salonlar mevcut kitleye yetmedi. Çünkü bu, sürece katılma ve süreç için hazır olunduğuna dair bir irade beyanıydı. Toplum, Önder Apo’nun açıklamasını bir referanduma çevirdi.
 
Bu açık bir irade beyanıdır. ‘İradeyi beyan eden Önder Apo’nun iradesini biz de kendi irademizi beyan ederek bu sürecin arkasındayız, içindeyiz. Yeniden sorumluluk almaya hazırız’ dedi. Ama açığa çıkan bu mesajın görülmesi gerekir. Önder Apo risk aldı, sorumluluk aldı. Kriz var, kaos var ve artık daha fazla bedel ödenmemesi için Kürtler, halklar, Ortadoğu açısından önemlidir. Türkiye'nin bu açıklamaya cevap vermesi gerekir. Adım atması gerekir. Bunun mücadelesini yükseltmek gerekir.”
 
‘Devlet adım atmalı, halk üzerine düşeni yaptı’
 
Zübeyde Zümrüt, Türkiye’nin sürece yönelik yaklaşımını ise eleştirerek şu sözleri kullandı: “Muhatap kimdir Türkiye'de devlet adına? Bahçeli, Erdoğan, AKP ve MHP'dir. Bahçeli’nin sürecin başlaması için yaptığı açıklamaların artık pratiğe ve hayata geçmesi gerekir. Önder Apo harekete çağrı yaptı. Hareket ateşkes ilan etti. Peki ateşkes yapıldı ama Türkiye ne yazık ki hâlâ operasyonlara, Güney'e saldırılara devam ediyor. Siyasi soykırımlar sürüyor.
 
Bunun için AKP bir an önce bu barış sürecine, Önder Apo'nun yaptığı bu tarihi manifestoya dair adım atmalı ki karşılıklı güven oluşsun, bu sürecin daha hızlı örülmesi konuşulabilsin. Bu durum, AKP ve MHP'nin, yani devletin atacağı adımlarla ilgilidir. Önder Apo'nun yıllardır barış ve demokrasi mücadelesi için yaptığı çağrılar var. Defalarca halk onun etrafında kenetlendi, mücadelesini büyüttü, büyütmeye devam ediyor. Bugün de aslında bunun meyvesi görülüyor, filizleniyor. Kürtler yalnız değil. Bu açıklamayla birlikte Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için dostların ve halkların kampanyaya nasıl heyecanla dahil olduğunu ve açıklamanın etrafında nasıl kenetlendiğini Avrupa’da bir kez daha gördük.”
 
‘Konferanslar, meclisler ve Rojava modeliyle ilerleyeceğiz’
 
Zübeyde Zümrüt, kampanyanın bu eksende devam ettiğini ve fiziki özgürlük sağlanana kadar mücadelenin süreceğini belirtti. Zübeyde Zümrüt, “Bu özgürlük hamlesi devam ediyor. Konferanslar, Önder Apo’nun kitaplarını okuma günleri, hukuki mücadele, sunulan dosyalar, yürütülen görüşmeler bu çabanın birer parçası. Bu süreç, Önder Apo fiziken özgürleşene kadar devam edecek çünkü Önder Apo hâlâ tecritte. Her ne kadar bu süreçte aile görüşü olduysa, heyetler gittiyse de bunlar sadece birer görüşmedir. Her tutuklunun hukuki olarak doğal hakkıdır. Önder Apo’nun bu süreci daha sağlıklı götürmesi ve ilerleyebilmesi için fiziki koşulların oluşturulması gerekiyor. Bu nedenle bu süreçte mücadeleyi daha da büyüteceğiz. Hamle komitesi olarak dostlarla birlikte önümüze koyduğumuz bir yol haritamız elbette var” dedi.
 
‘Roma semboliktir’
 
Roma’da yapılan iki günlük konferansa da değinen Zübeyde Zümrüt şunları dile getirdi: “Burası sembolik olarak çok önemli, çünkü Önder Apo, 1998’de ilk geldiği yer olan Roma’da demokratik toplum inşasını başlatmak, temel altyapısını oluşturmak için başvuruda bulunmuştu. Oradan demokratik mücadeleyi devam ettirecekti. Ama uluslararası komplo güçleri onu oradan çıkartarak Türkiye’ye teslim etti. O nedenle Roma’daki konferans çok anlamlıydı. Burada yapılan tartışmalar, önümüzdeki yol haritamızı ve mücadelemizi büyütme konusunda bize perspektif sunacaktır.”
 
Meclis ve komün eksenli örgütlülük hedefi
 
Zübeyde Zümrüt son olarak şöyle konuştu: “Önümüzdeki dönem daha büyük planlamalarla, farklı ve çeşitli eylem ile etkinliklerle kamuoyuyla, basınla paylaşacağımız süreçler olacak. Önderlik, yıllardır kendi savunmalarında şunu ifade ediyor: Yol haritası da, örgütleme biçimi de, bir toplumun ya da bir halkın kendisini örgütleme modeli de bellidir. Halkların nasıl örgütleneceğini Rojava modeli ile ortaya koydu. Bu modeli esas alarak ancak halkların kurtuluşu ve özgürleşmesi gerçekleşebilir. Bugün Rojava’daki paradigma, artık hayat buluyor, yaşam buluyor, yaşamsallaşıyor. Dünya da gidip bu modeli örnek alıyor.
 
Avrupa’da artık kongre süreçleri başladı. Bizim demokratik toplum inşası alanımız meclislerdir, komünlerdir. Kürt halkı da kendisini Avrupa’da bu çerçevede örgütleyen bir toplumdur. Halk, kendisini bu meclislerin içinde örgütlemelidir. Çünkü örgütlü halk, fiziki özgürlüğü gerçekleştirebilir.”