Kayıt dışı istihdam ile çocukların yaşamı risk altında

  • 09:08 20 Mart 2024
  • Hukuk
 
 
AMED - Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Huriye Hamidi, giderek artan çocuk yaşta çalıştırılma ve bunun sonucu olarak yaşanan ihlallere dikkat çekiyor. Huriye’ye göre, çocuk yaşta çalıştırma, işverenler için ekonomik koşullar altında daha avantajlı bir seçenek haline geliyor.
 
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Kurdistan ve Türkiye’de de her yıl artış gösteren çalıştırılırken hayatını kaybeden çocuk katliamlarından ötürü her sene yayımlandığı gibi bu sene de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), son 10 yılda hayatını kaybeden  ‘Çocuk İş Cinayetleri’ raporu yayımladı. İSİG, 2013-2023 yılları arasını kapsayan ‘Çocuk İş Cinayetleri’ raporunda son 10 yılda 14 yaş ve altı 234, 15-17 yaş arası ise 437 çocuk olmak üzere toplamda 671 çocuğun hayatını kaybettiği belirtiliyor. Raporda, en çok ölümün yüzde 28’lik oran ise trafik servis kazalarında yaşandığı kaydedildi. 
 
Eğitim hakkının etkilenmesi 
 
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, çocuk hak ihlalleri noktasında ve çalıştırılan çocuk noktasında çalışmalar yürüttüğünü belirten Huriye, “Çocuk işçiliğine karşı mücadele çalışmalarımızdan biri. Yaşanan ekonomik krizin çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğunu, her şeyden önce çocuk eğitiminin ağır bir ekonomik külfet olarak gören ailelerin çocukları okula göndermekten imtina ettiğini görüyoruz. Ekonomiden ötürü çocukların temel besin maddelerini sağlayamadıkları, eğitim araç ve gereçlerini edinemedikleri için çocukları okula göndermeme gibi bir zorunlulukla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz” diye ifade ediyor.  
 
Ekonomik kriz ve çocuklara etkisi 
 
Huriye bunun yanında ekonomik krizin çocukların sosyal dışlanmasına da sebep olduğunu, ailelerin çoğu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için çocukların arkadaş çevrelerinden de kopabildiğini, ancak ekonomik krizin çocuklar üzerindeki en büyük yansıması aile ekonomilerine katkı sunmak zorunda kalmaları ve çalıştırılmaları olarak karşımıza çıktığına dikkat çekiyor. 
 
‘Yoksulluk ve çocuk işçiliği’
 
Çalıştırılan çocuk sayısının yıldan yıla artış gösterdiğini dile getiren Huriye, çocukların çalışmasına neden olan bazı faktörler bulunduğunu, hatta yoksulluğun başta geldiğini, yoksulluğun ve çocuk yaşta çalıştırılma arasında karşılıklı bir neden sonuç ilişkisi olduğuna işaret ediyor. Yetişkinlerin istihdam edilmediği ailelerde çocukların ev içi ekonomiye destek olmak için çalışmak zorunda bırakıldıklarını ve eğitim hayatına devam edememesi nedeniyle çocuk yaşta çalıştırılmayı artıran bir diğer faktör olduğunu kaydeden Huriye, eğitim hayatına devam edemeyen çocukların ise  çalışmak zorunda bırakıldığını vurguluyor. 
 
Ekonomik çıkarlar devrede
 
Çocuk yaşta çalıştırmanın işverenlerin ekonomik çıkarları açısında da uygun olduğunu bu nedenle çocuk yaşta çalıştırılanların sayısının da giderek arttığını dile getiren Huriye, “Yetişkinlerden ziyade çocukları çocuk istihdamını önceleyen işverenler çocukları; daha az ücret verebilecekleri, kayıt dışı istihdam edebilecekleri, taleplere karşı boyun eğen, örgütlenemeyen kişiler olarak görebilmektedirler. Bu sorunlu bir bakış açısıdır. Çünkü çocuklar hak öznesi bireylerdir ve sahip oldukları hakların yerine getirilmesini talep edebilirler, maruz bırakıldıkları ihlaller noktasında da hak arama mekanizmalarına başvuru yapıp söz üretebilirler” ifadeleriyle çocuk haklarına değiniyor. 
 
Göçün etkisi 
 
Çalıştırılan çocuk sayısının artmasının bir diğer nedeni olarak göçe işaret eden Huriye, “Göçler de çocuk işçiliğini etkileyen sebepler arasındadır. Hem göç eden kişiler hem de göç alan yerler bakımından toplumsal, mekansal ve ekonomik değişimler meydana gelmektedir. Göç eden kişiler genelde gittikleri yerlerde ucuz iş gücü olarak görülür, işverenlerin ekonomik koşulları için daha uygundur. Bu sebeple de yine değişen şartlarla birlikte kitle içindeki çocukların çalıştırılması gündeme gelebilmektedir” diye ifade ediyor. 
 
‘Nitelikli eğitim yok’
 
Mevcut eğitim sisteminin çocukların nitelikli ve sağlıklı eğitim almalarına imkan vermediğinin altını çizen Huriye, “Son yıllarda ise özellikle Mesleki Eğitim Sistemleri (MESEM) kapsamında çocukların çocuk olmaları ile bağdaştırılamayacak ağır işlerde ve yeterli denetlenmeyen yerlerde çalıştırıldıklarını ve bu yerlerde farklı ihlallere maruz bırakıldıklarını, bu ihlallerden bazılarının yaşam hakkına dönük olduğunu biliyoruz. Bu haliyle MESEM’lerin çocuklar için sağlıklı bir prosedür olmadığını söylemek mümkündür. Eğitim sisteminin çocukların ilgili alanlarına ve yeteneklerine dönük eğitimler alabilecekleri şekilde dizayn edilmesi çocukların geleceklerini sağlıklı bir şekilde kurmalarına katkı sağlayacaktır”  sözlerine yer veriyor. 
 
Kayıt dışı çalıştırılan çocuklar
 
Kayıt dışı çalıştırılan çocuklara dair sağlıklı bir veriye ulaşamadıklarını kaydeden Huriye, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir sorunu doğru tespit edebilmek ve bu soruna kalıcı çözüm üretebilmek için sağlıklı veriye ulaşabilmemiz gerekir. Devletin resmi kurumları tarafından tutulan veriler kayıt altında çalışan çocukları kapsar. Buna dönük bilgi verir. Kayıt dışı çalışmalar, sokakta yapılan çalışmalar gibi bilinmeyen işler ve tespit edilemeyen bir alanı işaret etmektedir. Kayıt dışı istihdam düzenlemeden yoksun, yasal çerçevenin dışında kalmaktadır. Bağımsız bazı kuruluşların basına yansıyan haberleri ya da çalışma alanları kapsamında aldıkları başvuruları, yaptıkları çalışmaları derleyerek oluşturduğu veriler de bulunmaktadır. Kayıt altında ve kayıt dışı olan bu verileri bir araya getirdiğimizde evet çocuk işçiliği ile çocuk işçi ölüm sayılarının arttığını söylemek mümkündür.”
 
'Her türlü ihmal ve istismara maruz kalıyorlar'
 
Huriye, çalıştırılan çocukların ruh halleri ve psikolojilerine değinen Huriye, “Çalıştırılan çocukların hak ihlallerine maruz kalmalarına, her türlü ihmal ve istismara açık kalmalarına, akranları tarafından dışlanmalarına sebep olur. Yine çocuklar ağır veya ilgi ve yetenek alanlarında olmayan işlerde çalışmak zorunda kaldıklarında fiziksel ve ruhsal yönden olumsuz etkilenebilmektedirler. İşyerlerinin denetimsizliği, yetersiz çalışma ve güvenlik ekipmanları ile çalışma yapılmaması, işverenler açısından caydırıcı cezaların olmaması, çocukların kendilerinden beklenemeyecek derecede ağır işlerde çalıştırılması çocuk işçi ölüm sayılarının artmasının nedenlerindendir. Bu gibi ihlallerin meydana gelmesinde işverenlerin sorumluluğu bulunmaktadır” ifadelerini kullanıyor. 
 
Ebeveynlere ve devletlere sorumluluk 
 
Çocuk yaşta çalıştırılmaya ve bu çocukların yaşamını yitirmesine karşı mücadele yöntemlerinin çeşitliliğine dikkat çeken Huriye, bu çeşitliliği şu sözlerle özetliyor: “Çocuğun üstün yararı ilkesini çatı ilkelerinden biri olarak kabul eden Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların her türlü sömürüden korunması noktasında ebeveynlere ve devletlere sorumluluk yükler, bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirtir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi çocukların çalıştırılmasının önlenmesi açısından asgari yaşın 15 olmasını düzenlemiştir. Anayasa hükümleri uyarınca da çocukların bu gibi sömürülerden korunması, eğitim hakkının sağlanması için her türlü önlemin alınması gerekli görülmüştür. Mevzuat hükümlerini çoğaltmamız mümkün olup bunların ne kadar uygulandığı mevcut durumda ne kadar caydırıcı olduğu ise tartışma konusudur. 
 
Çok katmanlı bir sorun 
 
Çocuk işçiliğinin tek bir nedene dayanmadığını çok katmanlı bir sorun olduğunu söylemek mümkündür. Bu gibi çok katmanlı sorunların çözümü noktasında bütüncül politikaların oluşturulması gerekmektedir. Bu ihlallerin önlenebilmesi açısından caydırıcı yaptırımların uygulanması, yetişkin istihdamının artırılması, kayıt dışı çocuk işçiliğinin önlenmesi, çocukların eğitim hayatlarına devamlarının sağlanması önemlidir. Bu gibi çalışmaların çocuk hak temelli bakış açısıyla ve ilgili tüm kurumların ortaklığı ile yapılması gerektiğini ve bu sorunun çok katmanlı bir sorun olması sebebiyle bütüncül politikalara ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkündür” 
 
Çalıştırılan çocuk verilerini paylaşan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG)’in raporlarını karşılaştırdığımız zaman arasındaki farklılık gözler önüne seriliyor.
 
TÜİK verileri
 
“*Bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 720 bin kişidir.
 
* Çalışan çocuklar arasında 5 yaşında çocuk gözlenmemiştir.
 
* Çalışan çocukların yüzde 79,7’sini 15-17 yaş grubundakiler oluştururken 14 yaş ve altında bu oran yüzde 20,3’tür.
 
* Çalışan çocukların yüzde 34,3’ü eğitime devam etmemiştir.
 
* Çalışan çocukların yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi ve yüzde 45,5’i hizmet sektöründe yer almıştır.
 
* İşteki durumuna göre çalışan çocukların yüzde 63,3’ü ücretli veya yevmiyeli, yüzde 36,2’si ücretsiz aile işçisi, yüzde 0,5’i ise kendi hesabına olarak çalışmıştır.”
 
İSİG verileri;
 
“*TÜİK verileri (720 bin kişi) çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını perdeliyor. Çocuk işçiliğin azaldığına dayanak gösterilen istatistiklerde sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenci olmak üzere çocuk işçiliğin ana gövdeleri eksik. Öte yandan çocuk işgücü anketleri yaz aylarında değil, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ile Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor.
 
* 4 ve 5 yaşlarında çalışırken ölen 9 çocuk tespit etmiş durumdayız. Bu durum çocuk işçiliğin bu yaşlarda başladığı anlamına gelmektedir. Bu yaş grubunda ölüm varken ‘5 yaşında çalışan çocuk gözlenmemesi’ bu anketlerin kapsamını bir kez daha sorgulamamıza neden olmaktadır.
 
* Çocuk işçi ölümlerinin 65,7’sini 15-17 yaş grubundakiler oluştururken 14 yaş ve altında bu oran yüzde 34,3’tür.
 
 * Birinci maddede belirttiğimiz çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören 1,5 milyon çocuğun yok sayılması eğitime dair verilen bilgileri de gölgelemektedir. Bu süreçte önemli bir ivmeyi 4+4+4 eğitim sistemi oluşturmuştur. Eğitim Sen’in hazırladığı ‘Çatışmaların Eğitim-Öğretim ve Öğretmenler Üzerindeki Etkisi Anketi’ne göre bu uygulamanın başlatıldığı 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken son üç yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı yaklaşık 10 kat, özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise 17,5 kat gibi astronomik bir artış göstermiştir. Ayrıca MEB’in, okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak ‘ulaşamadığı’ çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladığını da belirtelim.
 
* İş cinayetlerinde ölen çocukların yüzde 57,3’ü tarım, yüzde 19,5’i sanayi, yüzde 12,8’i hizmet ve yüzde 10,4’ü inşaat sektöründe çalışmaktaydı.
 
* İş cinayetlerinde ölen çocukların yüzde 77,4’ü ücretli veya yevmiyeli, yüzde 32,6’sı ücretsiz aile işçisi/kendi hesabına (yüzde 20’si çiftçi ve yüzde 12,6’sı esnaf) çalışandır.”