
Munzur Festivali: Aleviler süreçte söz sahibi olmak istiyor
- 12:57 26 Temmuz 2025
- Kültür Sanat
DÊRSIM - Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında düzenlenen “Alevilik, asimilasyon ve mücadele yöntemleri” başlıklı panelde Alevilerin demokratik toplum sürecini destekledikleri ve bu süreçte söz sahibi olmak, taleplerini dile getirmek istedikleri mesajı vurgulandı.
“Dersim yaşamdır; doğama, irademe, dilime, inancıma dokunma” şiarıyla gerçekleştirilen 23’üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali, 3’üncü gününde panellerle sürdü. “Alevilik, asimilasyon ve mücadele yöntemleri” başlıklı ilk panel Sanat Sokağı’nda gerçekleştirildi. Panele, yerine kayyım atanan Dêrsim Belediye Eşbaşkanları Birsen Orhan ve Cevdet Konak’ın yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Özkan Tacar’ın moderatörlüğünde düzenlenen panele Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Cuma Erçe ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanı Hüseyin Mat konuşmacı olarak katıldı.
Hem kadın hem de Alevi olarak çok fazla ayrımcılığa maruz kaldıklarını, ötekileştirildiklerini dile getiren Seher Şengünlü Yılmaz Alevi inancını tehdit eden yapılaşmalara dikkat çekti. Bu yapılaşmalardan birinin Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı olduğunu belirten Şengünlü Yılmaz, “Bununla Alevilerin sorunlarını çözeceğini iddia ettiler. Bu yapının tek görevi var: Bir çerçeve çizmiş, onların istediği tanıma uyan makul Alevi yetiştirmek istiyorlar. Her yerde devletin bütün imkânlarını kullanarak çok ciddi asimilasyon politikaları yürütüyorlar. Bu yapının oluşumundan beri çok büyük mücadele veriyoruz. Biz burayı kabul etmeyeceğiz. Çünkü bizi tarif eden, bize çerçeve çizen, bize Aleviliği öğretmeye çalışan bir yapı” şeklinde konuştu.
‘İnancımızı resmi olarak kabul etmiyorlar’
Cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşması, anayasal garanti ve yasal düzenlemeler gibi talepleri olduğunu dile getiren Seher Şengünlü Yılmaz, “İnancı resmi olarak kabul etmiyorlar ama resmi bir daire kurmuşlar. Tanımadığınız bir inanç için nasıl daire kuruyorsunuz? Sizin kafanız bu kadar karışıkken nasıl size inanalım?” tepkisinde bulundu. Şengünlü Yılmaz devamında şöyle dedi: “Bizim sorunlarımız, taleplerimiz masadan ibaret değil. Bütün sorunlarımız maddi olarak ele alınıyor. Siz bizi tanımıyorsunuz; bizim bir inanç kimliğimiz yokmuşçasına davranıyorsunuz. Bu memlekette binlerce Cemevi var ama statüsü yok. Demokrasi talebimiz var. Tek derdimiz anayasa güvence. Şimdi bir barış süreci var. Bu sürecin Türkiye’deki tüm kimlikler için bir yüzleşme olacağına inanıyorum.”
‘İç asimilasyon var’
Cuma Erçe de devletin Aleviler üzerindeki politikalarına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Cemevi Başkanlığı’nın yürüttüğü faaliyetleri görüyoruz. Asimilasyon merkezi gibi çalışıyorlar ama yalnız değiller. Devletin imkânlarıyla hareket ediyorlar. Tekçi, imhacı, cinsiyetçi yönetim sistemiyle kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek için müfredat hazırlıyorlar. Bütün saldırılar karşısında Alevi kurumları inançlarından aldıkları güçle topyekun direniş gösteriyor. Bunu tek başına yapamayacakları aşikâr. Dostlarına, yoldaşlarına ihtiyaçları var. Diğer ötekilerle buluşmayı hedefleyen bir Alevi var. Hep birlikte mücadele edersek bunu aşabileceğimizi düşünüyoruz. Bu anlamda özellikle dostlarımızla verebileceğimiz mücadeleyle yol alabileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca devletin asimilasyonunun yanında bir de iç asimilasyonumuz var. Kendimiz silkeleneceğiz, biraz kendimize geleceğiz.”
‘Aleviler süreçte söz sahibi olmak istiyor’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası başlayan sürece dikkat çeken Hüseyin Mat şu ifadeleri kullandı: “Barış süreci önemli bir süreç. Türkiye’de barış sağlanmalı. İnanan, inanmayan demeden herkes kendi manevi değerlerine saygı duyarak eşit ve kardeşçe yaşamalı. Kardeş hukuku çok önemli bir hukuktur. Türkiye’de bu hukuku talep ediyoruz; demokratik şekilde her şeyin paylaşılmasını istiyoruz, hem maddi hem manevi anlamda. Alevilerin tüm haklardan faydalanmasını istiyoruz. Özel bir talebimiz yok; haksızlığa uğrayan tüm kimlikler için bunu talep ediyoruz. Bu süreç önemli; silaha, topa yatırım yapılması yerine insana, çocuğa, doğaya yatırım yapılmalı. O nedenle biz de onurlu barışın bir an önce bu topraklarda sağlanmasını istiyoruz. Aleviler olarak bu konuda sorumluluk almaya hazırız. Demokratik toplum sürecinde Aleviler de söz sahibi olmak istiyor. Aleviler bu masada kendilerini temsil eden kimlikleriyle olmalı. Taleplerini kendileri dile getirmeli. Türkiye'nin demokratikleşmesi sadece Amed’den geçmez; aynı zamanda Dêrsim’den de geçer. Bu anlaşılmadığı sürece, ortak paydada buluşulmadığı sürece barıştan bahsetmek mümkün değil. Umarım olumlu bir barış sağlanır.”
Panel soru-cevap kısmının ardından son buldu.
Festival, “KHK, ihraçlar ve siyasal gelişmeler” başlıklı panelle devam edecek.