Wan’da iki gündür süren ‘Kürt dili’ çalıştayı son buldu

  • 17:16 16 Ekim 2025
  • Kültür Sanat
WAN – “Kürt dil mücadelesi için strateji ve politikalar çalıştayı”nın ikinci gününde “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Ekolojî, Perwerde û Qadên Din Ên Kedê”, “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Bîr û Baweriyê”, “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Çapemenî û Weşangeriyê”, “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Hiqûq û Dîplomasiyê” sunumlarının ardından sona erdi.
 
Kürt Dil Kurumları tarafından düzenlenen ve Demokratik Kurumlar Platformu (DEKUP) tarafından desteklenen “Kürt dil mücadelesi için strateji ve politikalar çalıştayı” ikinci gününde devam etti. Çalıştayın ilk sunumunda “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Ekolojî, Perwerde û Qadên Din Ên Kedê”, ikinci sunumunda “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Bîr û Baweriyê”, üçüncü oturumda “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Çapemenî û Weşangeriyê” sunumları yapılırken, son oturumda ise “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Hiqûq û Dîplomasiyê” sunumu yapıldı.
 
‘Kürtler asimilasyonla yüz yüze bırakıldılar’
 
Eğitim stratejisi konusunda sunum yapan Eğitim-Sen Wan Şubesi Yöneticisi Lokman Babat, “Biz Kürtler dilimiz ve kültürümüz için çok büyük bedeller verdik. Kürtlerin köyleri boşaltıldı ve Kürtler asimilasyonla yüz yüze bırakıldılar. Devlet bunu yaparken biz de dilimizi unutarak Türkçeyi hayatımızın tamamına yaydık. Herkesin bu konuda özeleştiri vermesi gerekiyor. Şu an çocuklarımız artık okulda değil, evlerde bile Türkçe konuşuyor. Dil ve eğitim insanın kişiliğinin oluşmasında temeldir. Bu temel neyin üzerine kurulursa öyle şekillenir. Dilimiz toplum dili olmalıdır. Tüm kurumlar bu konuda rol oynamalıdır” dedi.
 
‘Dilin bugüne gelmesinin en önemli taşıyıcılarından biri de medreselerdir’
 
İkinci oturumda gerçekleşen “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Bîr û Baweriyê” sunumunda konuşan DİK üyesi Lokman Özdemir şöyle konuştu: “Kürt halkı dili için büyük bedeller verdi. Kürtler dilleriyle varsa, o zaman Kürtçe konuşmamız gerekiyor. Bunca bedel Kürtçe özgür olsun diye verildi. Kürtçeyi ölümden kurtarmamız ve canlı tutmamız için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Medreseler Kürtçe için çok önemli bir rol oynadı. Ancak devletin dil yasakları nedeniyle medreseler bir süre sonra rolünü tam olarak oynayamadı. Kürtçe tarih boyunca medreselerin temelini oluşturdu. Burada toplumsal olan her şey öğretilir ve bunun yanında bilim de öğretilirdi. Bu medreseler çok önemli insanlar yetiştirdi. Dilin bugüne gelmesinin en önemli taşıyıcılarından biri de medreseler oldu. Devlet Kürtlerin medrese ilişkisini fark ettiği an, kanunlarla bunları kapattı. Bununla aynı zamanda dile de darbe vurulmak istendi. Bizler Kürtçe hutbe için yasal adımların atılmasını istiyoruz.”
 
‘İslam dininin tüm eserlerinin Kirmançkiye çevrilmesi gerekmektedir’
 
Amed Kürt Enstitüsü ve Kürt Dili Kadın Meclisi üyesi Nesrin Navdar ise tüm yaşam alanlarında olduğu gibi inanç alanında da Kirmançkinin eksikliğinin ortaya çıktığını söyleyerek, “Bilindiği üzere bin yılı aşkın süredir Kürtler kendi medreselerini kurmuşlardır. Bu medreselerde dini eğitimin yanı sıra bilimsel dersler de verilmiştir. Bu dersler; mantık, felsefe, astronomi, astroloji, tıp, hukuk, miras hukuku, edebiyat ve dilbilim olmuştur. Ne yazık ki ilkokuldan üniversiteye kadar yer tutan medreselerde hiç Kirmançki ile ders verilmemiş ve bu da Kirmançki yazının geri kalmasına, Zazaca eserlerin ise 1899'dan itibaren yayımlanmasına sebep olmuştur. İslam dininin tüm eserlerinin Kirmançkiye çevrilmesi gerekmektedir. Kirmançların yaşadığı şehir, ilçe ve köylerde hutbe ve vaazların Kirmançki ile verilmesi gerekmektedir. İslam yolunda yapılan her türlü ibadet ve uygulamaların Kirmançki ile yapılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
 
‘Yasaklı politikalar karşısında direnmemiz gerekiyor’
 
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) adına konuşan Sütiye Dapaklı, “Biz dilimizi çok ihmal ediyoruz. Evlerde dilimizi kullanmadığımız için dilimiz yok oluyor. Devletin bize dayattığı zulme karşı bizim de kendimizi savunmamız gerekiyor. Bu yasaklı politikalar karşısında direnmemiz ve her anımızı dilimize geçirmemiz gerekiyor” diye belirtti.
 
Kürt basın tarihi
 
Çalıştayın ikinci gününde gerçekleşen üçüncü oturumda “Di Têkoşîna Ji Bo Zimanê Kurdî de Rista Çapemenî û Weşangeriyê” konusunun sunumu yapıldı. Kürt basın tarihini anlatan DFG üyesi Hülya Baytur, şunları kaydetti: “Kürt basınının tarihi yalnızca gazetecilik tarihi değil; aynı zamanda dil, kimlik ve direniş tarihidir. 1898'de Kahire'de yayın hayatına başlayan deneyim, sömürge sınırlarını aşan bir bilincin yaratılmasıdır. Sürgünde yazılmış, matbaalarda gizlice basılmış, bazen bir mektubun kenar boşluklarında gizlenmiş olsa da her zaman direnmiştir. Gazeteciliğimiz yalnızca bir haber ifadesi değil, bir varoluş ifadesidir. Kürtçe yayın yapmak siyasi bir tercih ve kültürel bir sorumluluktur. Kürt kadınlarının basındaki rolü habercilik veya yazarlığın ötesindedir; ulusal kimlik ve toplumsal cinsiyet mücadelesini yürütürken aynı zamanda tarihsel bir misyon da üstlenirler. Kürt kadın gazeteci ve yazarlar, basını bir mücadele alanı ve seslerini duyurmak için bir platform olarak kullanıyorlar. Çatışmalara, baskılara, gözaltı ve tutuklamalara rağmen Kürt kadın gazeteciler sahadan çekilmemiş, gerçeği kaydetme, ortaya çıkarma ve kamuoyuna iletme görevini üstlenmişlerdir. Bugün de bu görevi yerine getirmeye devam ediyorlar.”
 
‘Basın dilin toplumsal varlığını güçlendirir’
 
Basının dil için rol ve misyonuna ilişkin konuşan Ajansa Welat muhabiri Önder Akbulut, “Bizim okullarımız olmayabilir ama bizim dilimizi öğreneceğimiz bir özgür basınımız var. Kürtçe yayın yapmak siyasi bir tercih ve kültürel bir sorumluluktur. Dil sadece bir iletişim aracı değildir, aynı zamanda bir halkın düşünce ve duygu tarzıdır. Kürt gazeteciler kendi dilleriyle bu geleceği inşa ederler. Basın dilin toplumsal varlığını güçlendirir. Özgür basın ayrıca dili toplumsal katılım için bir platform haline getirir. Özgür basın, egemen dil ve sisteme karşı alternatif bir bilinç yaratır. Medya sayesinde dil artık evin duvarları arasından çıkmış, politik ve kültürel bir dil haline gelmiştir. Kürtçe medya çalışmalarını sürdürmek, bir halkın dilini korur, geliştirir ve özgürleştirir” dedi.
 
‘Demokratik bir toplumun yaratılmasında yayıncılık önemli bir noktadır’
 
Ardından Kürtçe yayıncılık alanında İstanbul Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Remziye Alparslan sunum yaptı. Yayıncılığın en önemli noktasının dil konusu olduğunu söyleyen Remziye Alparslan, “Kürtçe yayıncılık aynı zamanda dile karşı toplumsal bir etki yaratır. Demokratik bir toplumun yaratılmasında yayıncılık önemli bir noktadır. Kürtçe yayıncılık için strateji belirlenmesi çok önemlidir. Bundan sonra yayınların bir araya gelerek bir politika oluşturulması gerekiyor. Ama bunun için Kürtçe yayıncılığın desteklenmesi çok hayatidir. Önemli konulardan biri de Kürtçe kitapların herkese ulaştırılmasıdır. Şu an bunun zorlukları var ama bunun aşılması için çalışmaya ihtiyaç var” diye belirtti.
 
Hukuk ve diplomasi tartışıldı
 
Çalıştayın son oturumunda ise “Kürtçede hukuk ve diplomasi” konusunda sunumlar yapıldı.
 
Hukuk alanında anlatım yapan Avukat Ali Şapkacı, “Hukuk her yerde insanların hak arama aracı iken, Kürdistan’da hukuk insanların tüm özgürlüklerini kısıtlama aracı olmuştur. Bizim artık hukuk alanında Kürtçe her türlü çalışmayı yapacak durumdayız” derken, Avukat Mustafa Oktay ise Kürtçe hukuk literatürü ile ilgili komisyonun önerilerini sundu. Yine İHD Wan Şubesi Eşbaşkanı Mehmet Salih Coşkun da insan hakları ve dil ilişkisini anlattı.
 
Son sunumun ardından iki gün boyunca devam eden çalıştay son buldu.