İki farklı kimlik, ortak mücadele: UTAMARA

  • 10:26 31 Mayıs 2022
  • Portre
HABER MERKEZİ - Ekin Ceren Doğruak ve Uta Schneiderbanger, 17 yıl önce özgürlük mücadelesini yürütmek üzere bulundukları Süleymaniye’de yaşama veda eder. İki farklı kimlikten iki farklı kadın Nudem ve Amara, ortak mücadelede buluşarak sonsuzlaşır.
 
Kürt kadın özgürlük mücadelesi, doğduğu günden itibaren sayısız direniş ve mücadele örneği ile bugüne geldi. Her biri kendinden başlayarak bir toplumu değiştirip dönüştürme iddiasında olan binlerce kadın, hem özgürlük hareketine katkı sağladı hem de kadın hareketinin öğretileri ile kendini yarattı. Ekin Ceren Doğruak ve Uta Schneiderbanger da bu kadınlardan. Doğdukları toplumsal düzende itirazlarını büyüterek PKK’ye katılan Ekin ve Uta, yine bu yolda ansızın yaşamını yitirdi.
 
Kürt mücadelesiyle tanışma
 
Ailesinin tek çocuğu olan Ekin Ceren Doğruak (Amara), 8 Ocak 1981 yılında Ankara'da doğar. Ekin’in, 12 Eylül sonrası yaşıtlarından farklı olarak sisteme muhalif bir yanı vardır ve o daha çok bu yanıyla tanınır. Aslen İzmirli olan Ekin, Ankara Üniversitesi Sosyoloji bölümünü son sınıfta terk eder. Üniversite dönemi bol soruşturmalı, koşturmalı geçen Ekin, üniversitedeyken Kürtlerle ve Kürt ulusal mücadelesiyle tanışır. İki aylık bir cezaevi süreci de yaşayan Amara, daha sonra Avrupa'ya giderek 2005 baharına kadar kadın özgürlük hareketinin çalışmalarında yer alır.
 
'Umut dolu yüreği bütün sınırları aşıyordu'
 
Kadın özgürlük mücadelesinin ivme kazandığı bir dönemde bu çalışmanın içinde yer alma arzusu ile HADEP Kadın Kolları'nda aktif çalışmaya başlayan Ekin, kadın manifestosu yayınlandığı andan itibaren satır satır okur ve tartışmalara katılarak cins bilincini geliştirmek için çaba sarf eder. Parti kadın çalışmalarının temel dinamiği olan mahalle çalışmalarından geri durmayan halk gerçekliği ile yüzleşmek için bu çalışmalarda gönüllü olur Ekin. 8 Mart, Newroz kutlamaları, siyasi parti çalışmaları gibi gerekçelerle 2001 yılında tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'ne gönderilen Ekin, 2 aylık tutukluluğun ardından 8 Mart 2002’de Avrupa’ya geçmek zorunda kalır.
 
Ülkesinden uzaklaşınca anlıyor insan, yurtseverliği…
 
Yaşadığı süreçten kaynaklı Avrupa'ya ne kadar gitmek istemese de gitmek zorunda kalan Ekin, burada “Amara” ismini kullanmaya başlar. Avrupa'da kaldığı sürece, dağlara ve arkadaşlarına olan özlemi ile bir an önce onlara kavuşmak isteyen Amara, Avrupa'da kaldığı süreyi şu sözlerle anlatır: "Çok özledim her şeyi. Bu havası lanet beton yığını ülkeden nefret ediyorum. Yarı açık cezaevi... Cezaevinde gökyüzü dikdörtgendi. Buradan çokgen. Hiçbir şey ama hiçbir şey kokmuyor. Kendini sürekli nezle sanıyorsun. Dilimle satılan karpuzlardan, kolum kadar salatalıktan bıktım. Bu ülkeden çok sıkıldım. Gri gökyüzünden, asitli sulardan, gerçi hiç içmiyorum, sıkıldım. Ayağım toprağa hiç değmiyor. Bu yıl hiç deniz görmedim. Yağmurdan sonra deniz kokmuyor. Bırak toprağı, hiçbir şey kokmuyor. Yediğin o kırmızı şeylerin domates olduğunu ispatlamak imkansız bir şey. Ülkemi çok özledim. Yurtseverliğin ne olduğunu, ülkesinden uzaklaştıkça anlıyor insan..."
 
Dağlara sevdalı denizkızı... 
 
Amara, bu özlem ile daha fazla Avrupa’da dayanamayarak yüzünü dağlara döner. Kürt özgürlük mücadelesini tanıdığı ilk günden itibaren özlemini ve hayalini kurduğu dağlara gelen Amara, Federe Kürdistan’ın Süleymaniye kentine bağlı Qeladize kasabasında 31 Mayıs 2005 tarihinde meydana gelen bir kaza ile yaşama veda eder…
 
Ve Amara, çalışma yürüttüğü her alanda yarattığı güzellikler ve “dağlara sevdalı denizkızı” olarak hafızalarda, yüreklerde ve tarihte yer edinir.
 
Uta Schneiderbanger
 
Katolik bir işçi ailesinden gelen ve 20 Temmuz 1961 yılında doğan Uta Schneiderbanger, oligarşiye karşı papazların gerillaya katılmalarından etkilenir. Resmi kilise, kurtuluş teolojisini kabul etmeyince kiliseden ayrılarak komünist partiye katılan Uta, erkek egemen anlayışın burada da hakim olması nedeniyle büyük bir kadın kitlesiyle buradan ayrılarak anti emperyalist harekete katılır. Her zaman bağımsız kadın örgütlenmesini savunan Uta, ilk olarak 1977-78 yıllarında Kürtleri tanımaya başlar. Uta, bu tanıma sürecine dair "Yeni kurulan bir Kürt partisinden bahsettiler, benim de ilgimi çekti. Ben bir feminist olarak Kürtlerin bağımsız örgütlenme ihtiyacını normal ve doğru buldum. 1980'lerden sonra ilk PKK'lilerle tanıştım. Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği (YJWK) kurulduktan sonra kadın çalışmalarına dahil oldum" der.
 
Herkesin anadiliyle yemin etti, o Kürtçe…
 
PKK'ye katılmanın kendisi için kolay bir karar olmadığını ifade eden Uta, şunları söyler: "Bir Alman olarak hep Almanya'nın devrimci girişimlerinde kendimi sorumlu gördüm. Gitmek, yoldaşlarımı yalnız bırakmak, ihanet demekti. Almanya'ya ilişkin hala bir sorumluluk hissediyorum ama sadece Avrupa'dan çözüm gelmez.”
 
Kongra Gel toplantısında yemin edilirken, herkes anadilinde sözünü verir. Uta ise yeminini Kürtçe ederek Kürtlerin anadil hakkına enternasyonal yaklaşımını herkesi etkileyecek tarzda sergiler. Kendisinin Kürt ulusal mücadelesiyle tanışma sürecini ve şu ana kadarki katılım biçimini anlatırken, "Benim için en büyük hata 92'de Dersim'e gittiğimde gerillaya katılmamış olmaktır” der Uta.
 
Mezopotamya dağlarında Nudem
 
Kürt özgürlük mücadelesine katıldıktan sonra “Nudem” adını alır Uta. Nudem, Mezopotamya dağlarında tarih olmayı ne çok istediğini, seçtiği yolu anlatır: “Her birimiz bir yere gittik, ama aramızdaki ilişkileri yeterince devam ettiremedik. Oysa özellikle kadın hareketleri adına birlik sağlamada, tecrübe aktarımında etkili olabilirdik.” 
 
Nudem ve Amara, Süleymaniye'nin Qeladize kasabasında 31 Mayıs 2005 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaşama veda eder… Kazada 6 PKK'li de yaralanır.