İlknur Akgül: Savaşa karşı birleşik mücadele verilmeli

  • 09:08 21 Aralık 2024
  • Güncel
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Orta Doğu’da giderek derinleşen savaş ve savaş sonucunda göç etmek zorunda bırakılan kadınlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi’nden İlknur Akgül, “Göçün en temel sebebi savaştır. Bunun için herkes kendi davasına düşmemeli; bu dava tek başına güdülecek bir dava değil ya da Kürtlerin üzerine yüklemememiz gerekiyor” sözleriyle savaşa karşı ortak birleşik bir mücadele verilmesi çağrısında bulundu.
 
Orta Doğu’da çatışma ve savaş süreçleri kadınların yaşamı üzerinde derin etkiler yaratırken, savaşın fiziksel ve psikolojik travmaları büyük yıkımlara sebep oluyor. Savaşın yarattığı tahribatlar sonucu göçmen kadınlar, zorla yerinden edilme süreçlerinde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Aynı zamanda direnişin ve mücadelenin önemli bir parçası hâline geliyorlar. Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi’nden İlknur Akgül, göçmen kadınların, savaş ve zorla yerinden edilme süreçlerinde yaşadıkları zorluklara dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Kadınlar bir kez daha göç yollarına düştü’
 
Son yıllarda Orta Doğu’da yoğunlaşan savaşın etkilerini en çok kadınların ve çocukların yaşadığını belirten İlknur Akgül, savaş sonucunda toplumların göçe zorlandığını ve göç yollarında karşı karşıya kaldıkları zorlukları dile getirdi. İlknur Akgül, “Göçmenlerin insanca yaşam hakları dahi yok. Göç yollarında hem GGM’de (Geri Gönderme Merkezleri’nde) hem de yerleştikleri ülkelerde her türlü hak ihlallerine maruz kalıyorlar. Özellikle Ortadoğu’da göçe zorlananları kendi içimizde de kabul etmedik. Türkiye Cumhuriyeti de onları kabul etmedi. Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan da kaçan kadınlar oldu; özellikle yaşlı kadınlar... Fakat onlara şöyle bir pay biçtiler: Onlar daha medeniler ama Ortadoğu’dan gelenlerin bir medeniyeti yok, denildi. Göçmen karşıtı, mülteci karşıtı kesimler için bu böyleydi. ‘Kendi ülkelerine de dönebiliyorlar çünkü savaş var.’ Suriye’de Esad rejiminin anlaşmalı kaçıp gitmesi, Amerika başta olmak üzere bütün sömürgeci ülkeler ve İsrail’in bu süreçte anlaşma hâlinde olması... Savaş bu kadar sıcakken kadınlar ve çocuklar yine bir kez daha göç yollarına düşmek zorunda kaldı” dedi.
 
‘Kürt kadınlar kendi kültürlerini tanıma ve tanıtma çabasında’
 
DAİŞ’in Êzidî kadınlara yönelik gerçekleştirdiği şiddet, taciz, tecavüz ve işkence uygulamalarına dikkat çeken İlknur Akgül, “DAİŞ’in eziyeti, Êzidî kadınlarıyla başladı ve daha sonra tüm kadınlara döndü bu işkence. Êzidî kadınlarıyla başlayan bu saldırılar cins kırımı hâline geldi. Bu cins kırımı HTŞ ile şimdi daha da katlanarak devam ediyor. Bu gruplar sürekli isim değiştirerek karşımıza çıkıyor. Amerika’nın emriyle o yapılanmaların isimleri sürekli değişiyor” diye belirtti. 
 
Savaşın etkisiyle birlikte zorla göç ettirilme politikalarının daha da arttığını ifade eden İlknur Akgül, özellikle 1990’lı yıllarda Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin köylerinin yakılarak batıya göçe zorlandığını hatırlattı. İlknur Akgül, şöyle devam etti: “Kürdistan coğrafyasında yaşayan kadınlar ve çocuklar yıllarca batıya göçe zorlanmıştır. Şimdi ise onların yerine Ortadoğu’dan gelen, özellikle Kürt kökenli kadınlar aynı şeyi yaşıyor. Batıya göç ettirilince kendi kültürlerinden de uzaklaşıyor ve asimile oluyorlar. Kendi topraklarına bir süre geri dönemediler. Ama son zamanlarda sosyoloji adı altında tekrar kendi kültürlerine geri dönen Kürt kadınları çocuklarıyla birlikte çok var. Göç ettirilen kadınlar özellikle kendi topraklarını çocuklarına tanıtma çabası içinde. Kürtler üzerinde uygulanan baskılardan dolayı kadınlar, kendi topraklarına geri dönüp kendi kültürlerini tanıma ve tanıtma çabasındalar. Keşke buna destek olabilecek bir devlet politikası olsa.”
 
‘Birleşik mücadele gerekli’
 
Orta Doğu’da sürdürülen savaşın devam edeceğini hatırlatan İlknur Akgül, savaş politikalarına karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Savaşta katledilen kadınların bedenlerinin teşhir edildiğine işaret eden İlknur Akgül şunları söyledi: “Bu, erkekler tarafından kadınları aşağılama yöntemlerinden bir tanesidir. Bu kabul edilecek bir şey değil. Savaşın da bir ahlakı var. Sadece göçmen ve mülteci kadınlara değil, genel olarak tüm kadınlar üzerinde uygulanan işkence yöntemleri var. Bunun için birleşik mücadele gerekli. Birleşmiş Milletler’in belirli insan hakları ve kadın hakları düzenlemeleri var. Fakat dünyada bu uygulanmadığı gibi, özellikle bizim ülkemizde bunlar hak ihlallerine dönüşüyor. Hak ihlalleri kapılar ardında yapılıyor. Hukuksuzluk yapılıyor. Bir ülke hukuksuzluk yapamaz. Bunların birleşik mücadele ile teşhir edilmesi gerekiyor. Tek bir ses olmak gerekiyor. Çoğunluğun olması gerekiyor. Çoğunluk olmadığı zaman herkes kendi davasına düşerse, bu dava tek başına güdülecek bir dava değil. Bu anlamıyla göçün en temel sebebi savaştır. Savaş, bunun en çıplak, en plansız, programsız, en hazırlıksız ve ne olacağını bilmeden, kendini bir yaşama atabilmek için bir yere atma hâlidir.”
 
‘Ortak hak mücadelesi’
 
Savaşın son bulması için halkların birleşik mücadelesinin önemine değinen İlknur Akgül, şu çağrıyı yaptı: “Halkların birleşmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, kim olursa olsun muhalif olsun olmasın, hak savunucuları hak açısından bakarak ortak hareket etmeli. Ve bunu devletlere baskı unsuru hâline getirmeliyiz. Devletlere yapılmayan baskılar, hukuken sana bir şey sağlamıyor çünkü zaten hukuksuz bir politika yürütülüyor. Çözümü şunda görüyorum: Ataerkil sistemden sıyrılmış, ortak birleşik bir mücadele verilirse bunu başaracağız. Bunu yaparken tamamen etnik kökenli, siyasi parti ya da Kürtlerin üzerine yüklemememiz gerekiyor. Hepimiz ortak hak mücadelesiyle bir dünya inşa edeceğimizin artık farkında olmamız gerekiyor.”