Çözüm için Meclis’i inisiyatif almaya çağırdı
- 13:03 10 Şubat 2025
- Siyaset
ANKARA – DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit: “Milyonlarca insanın nefesini tutmuş bir şekilde Sayın Öcalan’ın hazırladığı çağrıyı beklediğini bizzat gözlemlemiş olduk" dedi ve Meclis'i çözüm sürecinde inisiyatif almaya çağırdı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla güncel gelişmeleri değerlendirdi.
6 Şubat’a Mereş’te meydana gelen ve 11 ilde yıkıma neden olan depremi işaret ederek, sözlerine başlayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP iktidarı boyunca meydana gelen doğa olaylarının felakete dönüştüğünü ifade etti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Ne yaşamak nedir biliyorlar, ne önlem almak nedir biliyorlar. Ne yapı denetimlerinin şeffaf ve güvenilir olmasına dair bir adım atıyorlar ne de bütün bu sorunlar, felaketler açığa çıktığında sorumluluk almayı, utanmayı, toplumda özür dilemeyi, özeleştiri vermeyi ve istifa etmeyi biliyorlar. Tam bir pişkinlik haliyle karşı karşıyayız” dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye bütün bir cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar pişkin, utanmaz, sorumsuz bir iktidar gerçeğini hiçbir zaman görmedi. Tek bir dertleri var, felaketi ranta çevirmek, felaket üzerinden baskıyı ve otoriteriyi artırmak, gerçeği karartmak ve gerçeğin üzerinde algılarla oynamak, insanları biat etmeye itaat etmeye zorlamak.
Realitesi olmayan bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız
Bakın elimde dış ticaret açığıyla ilgili veriler var. Sizin de izninizle paylaşmak istiyorum. Ocak ayında ihracat yıllık yüzde 5.8 artışla 21.2 milyar dolar olmuş. Ticaret Bakanı bunu rekor bir ay olarak ifade etmiş. Peki, ithalat ne kadar artmış? Yüzde 10.2 artışla 28,8 milyar dolar seviyesine gelmiş. Bugün Türkiye patatesten tutalım soğana kadar, canlı hayvan her şeye kadar ithalata bağımlı bir ülke oldu. Üretimden düşen, çiftçinin üretmediği, sanayicinin üretmedi, küçük esnafın dükkanı kapattığı bir ülke gerçeği yarattılar. Tarımda üretimi yapmak için kullanılan yakıttan her başlığa kadar ithalata bağımlı bir ülke yarattılar. Üretmeyen sadece tüketen beton ekonomisiyle büyümeye çalışan bir Türkiye gerçeğini bizzat AKP iktidarı yarattı. Bugün kalkmışlar ihracat rakamlarının düştüğünden övünüyorlar. Oysa Ocak’ta dış ticaret açığı geçen yıla göre 24.2 artışla 7.7 milyar dolar olmuş. Hakikat bu. Bakın AKP 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuş, peki gerçek ne? Gerçek 255 milyar. Yani orada da karavana. Bu anlamıyla hedefini tutturamayan hiçbir realitesi olmayan bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız.
Bedelini kim ödüyor?
Merkez Bankası 2025 enflasyon rakamını revize etti. Yüzde 21’den yüzde 24’e çıkardı. Güncellenen enflasyon hedeflerini yakalamakta zorlanıyoruz. Neredeyse her toplantıda hedeflerini yeniliyorlar. Bu niye önemli emekli maaşından asgari ücrete kadar hedeflenen enflasyon üzerinden zam yapılması tartışıldı. Bugün revize ettiniz yüzde 24’e çıkardınız. Peki işçinin emeklinin asgari ücretlinin maaşını da revize edecek misiniz. Bu hedefi koyan siz, tutturmayan sizsiniz. Bedelini kim ödüyor; İşçi emekçi yoksul ödüyor.
Enflasyon hedefleri tutmadı
Merkez Bankası’nın revize etmesiyle bir hakikat açığa çıkmadı. Devlet alacaklarını yeniden değerlendirme oranlarını yüzde 44 üzerinden aldı. Enflasyon oranlarının düşmeyeceğini, enflasyonun hedeflerinin tutmayacağını biliyorlardı. Kendi alacaklarını yüzde 44 üzerinden aldı, işçiye emekçiye vermeye gelince yüzde 30, emekliye gelince yüzde 15.75. Soralım bu hak mı reva mı? Bu nasıl bir düzen, zulüm, talan iktidarıdır. Milyonlar açlık ve sefalet ile uğraşıyor ama umurlarında değil.
Tartışmaya devam edeceğiz
Gündemimizde Kürt sorunu çözümü ve barış da var. Bu meseleyi konuşmak üzere 42 merkezde halkımızla bir araya geldik, tartıştık. Bildiklerimizi halkımıza anlattık. Buluşmalarımızda halkımızın barışa olan özlemini çok diri olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Biz onlara söylediğimiz her şeyi büyük bir ilgi ve merakla dinleyip kafalarındaki her bir soruyu bizlere sordular. Bundan sonra sürece dair bütün gelişmeleri yeniden ilk elden en küçük ilçeden en büyük kent merkezine halkımızla bir araya gelip onlarla tartışmaya devam edeceğiz.
Barış olmadan demokrasi olmaz
Artık insanlar gerçek anlamda tam bir isyan aşamasındadır. İtiraf ediyorlar; çünkü sofralarındaki ekmeğin savaş nedeniyle çalındığını çok iyi biliyorlar. Bu anlamıyla da bir an önce bu sorunun bitmesi toplumsal refahın ve barışın olduğu bir iklimin yaratılması gerektiğini herkes söylüyor. Barış olmadan demokrasi olmaz. Bunu hem buluşmalarımızda hem de toplantılarımızda herkes ifade etti. Demokrasinin ilk şartının barış olduğunu, barışın Kürt sorunun demokratik çözümünden geçtiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bunu dilimiz döndüğünce anlatmaya devam ediyoruz.
Türkiye halkları kazanacak
Milyonlarca insanın nefesini tutmuş bir şekilde Sayın Öcalan’ın hazırladığı çağrıyı beklediğini bizzat gözlemlemiş olduk. İnsanlar bir taraftan barışa dair inancını korurken bir taraftan da kayyım uygulamalarını reddediyor. Amed ve Mersin halkı soruyor; ‘hem kayyım hem barış nasıl olacak?’ diye. Bu kadar baskıya zulme kayyım uygulamalarına rağmen halkımızın bu sürece inançlarının olduğunu, Sayın Öcalan'ın gerçekleştireceği sürecin arkasında durduğunu ve oradan gelecek tarihi çağrıyı dört gözle bekliyor. Onurlu bir barış tüm Türkiye halklarına, emekçilere, kadınlara ve yoksullara kazandıracaktır. İşte biz de bütün Türkiye halklarının kazanacağı o tarihi sürece emek vermeye halkımızla örmeye çalışıyor.
Meclis rolünü oynamalı
Burada sorumluluk sadece bizim değil. Barışın toplumsallaşması, çözüm sürecinin desteklenmesi de Meclis’in birinci derecede adres olduğunu, Meclis'in hızla inisiyatif alması gerektiği çağrısını bir kez daha buradan yapmak istiyorum. Sürekli bu çağrıyı yapıyoruz. Çünkü burası bu ülkede yaşayan halkların iradesinin tecelli ettiği bir mekan. Meclis burada rolünü oynamalı ve elini taşın altına koymalıdır.
Sorumluluk çağrısı
Bu ülkede bulunan bütün siyasi partilerin bu sürece sırtını dönmeye, tartışmalara seyirci kalmasını asla doğru bulmuyoruz. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere bugün çözüm tartışmalarının tarafı olmalı, kendi yol haritalarını kendi bakış açılarını ortaya koymalıdırlar. Hepimizin kazanacağı o büyük barışı inşa etmek için de hepimizin el ele vererek çalışması gerektiği bir süreçteyiz. Bu anlamıyla barışın taraftarlarını çoğaltmak barışı yaygınlaştırmak toplumsallaştırmak sadece Kürtlerin sadece DEM Parti’nin değil bu ülkede yaşayan herkesin özellikle siyasi partilerin birinci derece sorumluluğundadır. Herkesi, bu sorumluluğu yerine getirmeye bir kez daha davet ediyoruz.
Katledilen gazetecilere dikkat çekti
Sınırın öte tarafında Suriye’de ya da Kuzey Kürdistan’da gazetecileri katletmek üzerine de bir pratiğin olduğunu da biliyoruz. Bu anlamıyla en son hafta sonu Kürt gazeteci Aziz Köylüoğlu’nun SİHA saldırısı ile katledildiğini başına yansıdı. Yaşam hakkını yok sayan bu anlayışa karşı hep beraber durmamız gerekiyor. Bakın bir gazetecinin bir SİHA saldırıyla katledilmesini normal gören bir ülkenin sonucu; bugün her yerde muhalif olan gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması, televizyon kanallarının hedef göstermesine varan bir sürecin örülmesine neden oluyor.
Basın özgürlüğü en temel haklardan biri
Basın özgürlüğünün en temel haklardan biri. Halkın haber alma hakkını sağlayan biricik önemde olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Sadece bu da değil. BirGün gazetesinde çalışan gazeteci arkadaşlar gözaltına alındılar ve denetimli serbestlikle bırakıldılar. Hali hazırda Halk Tv genel yayın yönetmeni Suat Toptaş cezaevinde. Özgür başında en son Öznur Değer, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesini protesto eylemlerinde Mardin’de polis tarafından hedef gösterilmişti. Darp edilerek gözaltına alındı. Cezaevinde çıplak aramaya maruz kaldı. Yani bu anlamda her gün gazetecilere yönelik hal ihlallerini duyuyoruz.”