İHD yöneticisi Wan protestolarında yaşananları anlattı

  • 09:02 13 Nisan 2024
  • Güncel
 
Elfazi Toral-Rojda Aydın
 
WAN - Wan halkının iradesinin gasp edilmesine karşı gösterdiği direnişe karşı yapılan saldırılara değinen İHD Wan Şube yöneticilerinden Ayten Kıran, “Kendi iradelerine sahip çıkan yüzlerce yurttaş eylem esnasında gasp edilen haklarını savunurken polis şiddetine maruz kaldı. Hukuksuzluğun hesabı sorulacak. Hiçbir hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz” dedi.
 
31 Mart tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde, Wan’da, 14 belediyenin tamamını alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) büyük bir başarı elde etti. Ancak halkın iradesine karşı iktidar, DEM Parti Belediye Eşbaşkanı olarak seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu haklarını geri alarak mazbatayı AKP adayı Abdullahar Arvas’a verdi. Buna karşı  Wan halkı iradesine sahip çıkarak direnişe geçti. Kürt halkı Wan’ın şehir merkezi başta olmak üzere tüm mahallelerde ve sokaklarda büyük bir direniş sergileyerek devrimsel bir çıkışa damga vurdu. 2 gün süren direniş boyunca iradesine sahip çıkan yüzlerce kişi polis şiddetine maruz kaldı, yüzlerce kişi de işkence ile gözaltına alındı.  Ancak tüm saldırılara rağmen Wan halkı iradesine sahip çıkarak zafere ulaştı.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şube yöneticilerinden Ayten Kıran, Wan’da gerçekleşen protestolarda yaşanan hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
31 Mart yerel seçimlerinin ardından DEM Parti’nin  kazandığını anımsatan Ayten, “Ama ne yazık ki pazartesi sabahı, Abdullah Zeydan’ın hakkı olan memnu hakları geri alınarak mazbata AKP’li Abdullahat Arvas’a verildi ancak Wan halkı bunu kabul etmedi” dedi. Wan halkı başta olmak üzere Kürt halkının 8 yıldır kayyımların yönetimine maruz kaldığını kaydeden Ayten, “Bu halk birçok zulme maruz kaldı. Bu zulmün karşısında ise bir direnç göstermesi gerektiğini düşündü ve çok iyi de bir direniş sergiledi. Ta ki geri adım attırana kadar” ifadelerini kullandı.
 
‘Orantısız güç kullanıldı’
 
Söz konusu direniş esnasında halkın büyük ve orantısız bir güçle karşı karşıya kaldığını ifade eden Ayten, “Biz İHD olarak bu anlamda gözlemlerimizi yaptık. Bu direnişler esnasında orantısız güç ve belki Türkiye’de kullanılmadığı kadar biber gazı kullanıldı, plastik mermiler kullanıldı, insanlar yaralandı.  Haksız hukuksuz bir şekilde gözaltılar oldu. Van Valiliği her zaman yaptığı gibi yine 15 gün eylem etkinlik yasağı kararı aldı. Onlar bunu şöyle düşündüler,  ‘Biz bu eylem etkinlik yasağı kararı alırsak bu halk artık dışarı çıkmaz biz de sessiz sedasız gasp ettiğimiz iradeyi kendi tekelimize alırız’  ama böyle olmadı”  dedi. 
 
‘Kürtler için büyük bir zaferdir’
 
 
AKP iktidarının tüm saldırılarına rağmen Wan halkının geri adım atmadığını paylaşan Ayten, “Kürt halkı bu yasaklara hiçbir şekilde aldırış etmedi” dedi. Wan halkının 3 gün boyunca gece gündüz demeden direndiğini anımsatan Ayten,  “Wan bu kararlılığı esas aldı ve zaferi kazandı. Bu Kürtler için büyük bir zaferdir. Türkiye’de Kürtlerin hakları sürekli gasp ediliyor. Ve buna karşı bir direnç gelişmedi bu güne kadar. Her seferinde kayyım atayarak halkın iradesini gasp ediyor. Yine aynı şeyi yapmak istediler. ‘Biz ne de olsa alırız bunlar da seslerini çıkartamaz’ hesabı yapıldı.  Ama bu defa durum öyle olmadı. Bu halkın artık kendi varlığını duyurması gerekiyor. Bu direniş hem Türkiye’de hem de dünya da çok büyük bir yankı uyandırdı” şeklinde konuştu.
 
‘Hukuksuzluğun hesabı sorulacak’
 
 
Yerel seçimlerde Wan halkının 14 ‘te 14 yaptığına işaret eden Ayten,  “Bu çok büyük bir başarıdır” diyerek, başta Kürt halkı olmak üzere tüm halklara ilham kaynağı olduğuna değindi. Eylemler sırasında polis şiddetine maruz kalan yurttaşlara dair konuşan Ayten, “Ben bir İHD’li olarak şunu söyleyebilirim, alanda gözlemlediğimiz durumlar vardı. Gözlem raporumuzu hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık. Ve bununla birlikte İHD’ye, ÖHD’ye ve Wan Barosu’na çok sayıda şikâyet başvuruları geldi. Kolu bacağı kırılanlar oldu. Çok sayıda yurttaş hak ihlaline uğradı” dedi. Ayten, polis şiddetine maruz kalan yurttaşlarla ilgileneceklerini ekleyerek  “İşimiz bununla bitmeyecek. Raporlarımızla birlikte tekrardan bir gözlem raporu yayınlayacağız. Gözlem raporlarından sonra da yasal süreçler başlayacak. Halka yapılan bu hukuksuzlukları elbette, hesabı sorulacak” diye kaydetti.
 
'Hukuki değil'
 
Eylem sırasında biber gazı sıkıldığını ve söz konusu gazların tarihinin geçmiş olduğunu ifade eden Ayten, sözlerine şöyle devam etti: “ Biz gözlem yapmaya gittiğimizde kapsüllerden biri maalesef bizim ayağımızın dibine düştü. O kapsüllerden bir tanesini aldık. Biz bütün bu hukuksuzluğu fotoğrafladık. Bunu da tabi ki de insan hakları örgütlerine vereceğiz. İlk kullanılan gaz kapsülleri vanilya kokuluydu. Benim aklıma gelen ilk şey oldu. Kürtlerin imhasında kullanılan elma kokulu gazı getirdi aklıma. Artık her çeşit gaz kullanılmaya başlandı ve bunun da hukuki olmadığını herkes biliyor.”
 
‘Çocuklar polis şiddetine maruz kaldı’
 
AKP iktidarının seçimlerde kaybettiğine işaret eden Ayten, “İktidarın kaybetmesi saldırganlaşmasını ve orantısız güç kullanmalarını beraberinde getirdi.  Tanık olduklarımdan bazıları, sözlü şiddet, küfür ve fiziksel şiddet oldu. Gözlemlediklerimden bazıları ise eylem günü 6 çocuğun okula giderken tartaklanmaları oldu. Ve çocuklar bizim derneğimize sığındılar. Yarım gün bizim derneğimizde kaldılar bu kız çocuklarının korkudan dilleri çekilmişti. Biz o çocukları evlerine götürüp teslim etmek zorunda kaldık. Yani bu çocuklarda yarattığı tahribatı düşünebiliyor musunuz? Yani bir çocuğun hiçbir suçu yokken polis şiddetine maruz kalıyor”  şeklinde konuştu. 
 
 
‘Yediden yetmişe şiddete maruz kaldılar’
 
Tazyikli suyun içinde de maddelerin bulunduğuna değinen Ayten, “Buna maruz kalanlardan biri de bendim. Sırtıma sanki yüzlerce iğne batırılmış gibi hissettim. Suda da gaz vardı. O da tam saf ve temiz bir su değildi” sözlerini kullandı.  Devlet şiddetine yediden yetmişe herkesin maruz kaldığını söyleyen Ayten,  son olarak şunları dile getirdi: “Hiçbir ayrım gözetmediler. Yoldan geçen yaşlı genç, çocuk, kadın herkes aynı şiddete maruz kaldı. Artık geri adım atmak zorunda kaldılar. Halk onlara cevaplarını verdi. Sandıklarda zaten vermişlerdi. Direnişlerde de bunu sergilediler. Bu demek oluyor ki Kürtler açısından yeni bir süreç olmazsa olmazdır. Başlaması gereken bir süreçti. Artık herkesin oturup düşünmesi gerekiyor. Yüzyıllardır buna hep maruz kalıyorduk ama bir yerden başlamak gerekiyordu. O gün, tam da bu gündür. Kürt halkı bu direnişini bu şekilde devam ettirecektir. Artık hiçbir haksızlığı ve hukuksuzluğu kabul edecek lüksümüz yok. O sebepten dolayı herkesin oturup düşünmesi gerekiyor.”