'Rojava bütün dünyaya örnek oldu'
- 09:06 21 Aralık 2024
- Güncel
Neslihan Kardaş
MÊRDÎN - TJA aktivisti Hatice Öncü, Rojava Devrimi’nin tüm dünyaya örnek olduğunu belirtti. Türkiye’nin Rojava’yı hedef almasının nedenlerinden birinin Türkiye’nin kendi ulus devletini güçlendirme çabası olduğunu ifade eden Hatice Öncü, Rojava’daki modelin ulus devletler için tehdit olarak görüldüğünü kaydetti.
Türkiye destekli çetelerin, Kuzey ve Doğu Suriye halkına yönelik saldırıları her geçen gün artıyor. Daha önce Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla bilinen, şimdi ise Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak adlandırılan gruplar, sivil halka yönelik katliam ve şiddet uygulamalarını sürdürürken, ateşkes kararlarına rağmen saldırılar son bulmuyor. Bu saldırılara maruz kalan insanlar göç etmek zorunda kalıyor. Kürdistan, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde saldırılara karşı çeşitli eylem ve etkinlikler düzenleniyor. Nisêbîn’deki Qamişlo sınırında gerçekleştirilen nöbet eylemi de SMO’nun Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına karşı aralıksız devam eden bu eylemlerden biri.
TJA aktivisti Hatice Öncü, Rojava’ya yönelik saldırılar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
‘Rojava’daki paradigma Türk ulus devletini zora sokuyor’
27 Kasım’dan bu yana Türkiye ve diğer birçok ulus devletin Rojava’ya yönelik ciddi saldırılar gerçekleştirdiğini belirten Hatice Öncü, bu saldırıların beraberinde katliamları da getirdiğini ifade etti. Saldırıların yalnızca bir coğrafyayı istila etme ya da Suriye’ye hakim olma amacı taşımadığını vurguladı. Hatice Öncü, “Türk devletinin yüzyıllardır kendi varlığını diğer halkların yokluğu üzerine kurduğu bir gerçektir. Ancak bu durumu yalnızca bu şekilde ele almak, Rojava’da oluşan sistemi anlamamak anlamına gelir. 2014’te Kobanê’de gerçekleşen devrimin bir kadın devrimi olduğunu biliyoruz. Bu devrim, kadınların öncülüğünde gerçekleşmiş ve tüm dünyaya örnek olmuştur. Ancak devrim, sadece bir olay olarak görülmemelidir. Daha sonra burada oluşan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma, ulus devletleri zor durumda bırakmıştır. Türkiye gibi devletler, yüzyıldır ulus devlet anlayışıyla varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Ancak Türkiye gibi heterojen yapıya sahip bir coğrafyada Türk, Kürt, Alevi, Süryani ve Arapların ulus devlet sistemiyle bir arada yaşaması mümkün değildir. Tek dil, din, millet ve eğitim sistemi dayatması, halkların ortak bir yaşam sürdüremeyeceğinin göstergesidir. Dolayısıyla bugün Rojava’da ortaya çıkan paradigma, Türk ulus devletini ciddi bir sıkıntıya sokmaktadır ve bunu kendileri de biliyorlar” dedi.
‘Katliamlarla Kürdistan’ı boşaltmaya çalıştılar’
Hatice Öncü, Türkiye’de kadın çalışmalarının ciddi savaş politikalarıyla karşı karşıya olduğunu, Rojava’da ise demografik yapının değiştirilmek istendiğini söyledi. Hatice Öncü, “Efrîn gibi Kürtlerin yoğun olduğu bir yerde halk, göçe zorlama politikalarıyla karşı karşıya bırakılıyor. Şu an burada tek bir ulus oluşturulmaya çalışılıyor. Türk devleti, bunu Bakur Kürdistan’da da gerçekleştirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında Dersim ve Zilan katliamlarıyla Kürdistan’ı boşaltmaya çalıştılar. Bundan sonuç alamayınca günümüzde göç ettirme politikalarını sürdürüyorlar. Özel savaş ve psikolojik baskılarla bunu yapıyorlar. İfade özgürlüğü nedeniyle onlarca yıl hapis cezası alan arkadaşlarımız var. Öz yönetimlerden bu yana Kürdistan’da ciddi bir göç ettirme politikasıyla karşı karşıyayız. Bugün birçok gencimiz Avrupa’ya ya da metropollere göç etmiş durumda. Bu şekilde Kürdistan’ı boşaltmaya çalışıyorlar. Ancak Rojava’da oluşan paradigma, oradaki halkların bu sistemi nasıl hayata geçirdiklerini gösteriyor. Bu durum, özel savaş politikalarını boşa çıkarıyor” diye belirtti.
‘Kendi varlıklarını sürdürme peşindeler’
Rojava’daki saldırıların asıl amacının paradigmayı yok etmek olduğunu ifade eden Hatice Öncü, şunları söyledi: “Amaç, bir ulus devlet oluşturma çabasıdır. Çünkü varlıklarını sürdürme peşindeler. Rojava’daki paradigma, onların varlıklarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Eğer Rojava’daki paradigma tüm dünyaya örnek olmuşsa ve halklar ulus devlet olmadan da demokratik bir çerçevede yaşayabiliyorsa, bu durum ulus devlet anlayışına karşı güçlü bir alternatiftir.”
‘İmralı’dan çıkan bir paradigma’
Kadın kazanımlarına yönelik saldırıların sürdüğünü vurgulayan Hatice Öncü, Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunun altını çizerek, “Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın somut bir şekilde hayata geçirilmiş halinden bahsediyoruz. İlk saldırılan şey kadın kazanımlarıdır. Çünkü kadın kazanımlarını yok ettiklerinde paradigmayı da yok edeceklerini biliyorlar. Bu paradigma, Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasıdır. İmralı’dan çıkan bir paradigmadır. Bugün İmralı’da uygulanan tecrit, hayatın her alanına yansıtılan bir tecrit sistemine dönüşmüştür. Bu durum, Kürt kadın hareketinin var olma mücadelesine de tecrit uygulanması anlamına gelir” sözlerini kullandı.
Kürt kadınların mücadele gerekçesi
Hatice Öncü, Rojava’daki kadın kazanımlarının Kürt halkına umut ve güç verdiğini dile getirerek, “Rojava’daki kadın özgürlükçü paradigma, Kürt kadınlarının mücadele gerekçesidir. Rojava’da gerçekleşen ve halklara umut olan bu paradigma, Bakur’daki Kürt kadın hareketine de mücadele gerekçesi oluşturuyor. Bunları birbirinden bağımsız düşünemeyiz. 2014’te Kobanê’de yaşanan savaşa rağmen ciddi bir direniş sergilendi. Bakur’da Kobanê için büyük bir sahiplenme ruhu vardı. Şiarımız, ‘Kobanê direniş ruhuyla Rojava’ya sahip çıkmak’ olmalıdır. Ancak bugün Kürt kadınları ciddi baskılarla karşı karşıya. Kürt kadınının mücadele alanları devlet tarafından daraltılmış durumda. Bunu çok net görebiliyoruz” şeklinde konuştu.
‘Mücadelemize çok yönlü devam edeceğiz’
Hatice Öncü son olarak şunları söyledi:“Rojava’daki devrim sadece Kürt halkını değil, tüm halkları bağlayan bir devrimdir. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızla daha güçlü mesajlar vererek çalışmalarımıza ve mücadelemize çok yönlü bir şekilde devam edeceğiz.”