Göç ile başlayan bir hikaye

  • 09:04 27 Temmuz 2024
  • Yaşam
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Kendi topraklarından göç etmek zorunda kaldıktan sonra geldiği Tarlabaşı’nda 33 yıldır yaşayan Hamdiye Acar çocuk işçilik işçiliğini, midyeciliği ve göçü anlattı.
 
Devletin özel savaş politikalarının sonucunda binlerce Kürt topraklarından kopartılarak metropollere göç ettirildi. Göç ettirilme, çocuk yaşta işçiliği, yoksulluğu, sömürüyü de beraberinde getirdi, getirmeye devam ediyor. Binlerce Kürt'ün göç ettiği yerlerden biri de İstanbul’un Tarlabaşı semti. Buraya göç ettirilen halk, herşeye sıfırdan başlarken en yoğun çalıştıkları işlerden biri de midyecilik. 
 
Bugün hala kadınların büyük bir emeği ile midyecilik gelir kaynağı olarak yapılmaya devam ederken, bu işi yapan Hamdiye Acar, hem midyeciliği hem de yaşamına dair konuştu. 
 
Devlet baskıyla sürgün…
 
Mardin’de dünyaya geldiğini ancak 6 yaşlarındayken devletin şiddeti ve köy yakmalarından kaynaklı geçinemediklerini bundan kaynaklı İstanbul’a göç ettiklerini söyleyen Hamdiye, “Hayvancılık ve  tarımcılık yapıyorduk ama devlet bize destek vermiyordu ondan dolayı orada geçinemiyorduk. Devlet bizim orada kalmamızı istemedi bizi sürgün etmeye çalışıyordu, köyümüzü talan etti. Hayvanlarımız vardı ama onları dağa götürerek otlatmamıza izin vermiyordu. 1999 yılında İstanbul’a geldiğimizde burada Türkler vardı ve Kürt olduğumuzu söylediğimizde tahammül edemiyorlardı ondan dolayı iş bulamıyorduk. Biz kendi başımızın çaresine bakmak için midye işine başladık. Bende ortalama 7 yaşında midye işinde çalışmaya başladım şimdi 40 yaşındayım” dedi.
 
’17 yaşında evlendirildim’
 
10 yıl İstanbul’da midye işinde çalıştıktan sonra babasının isteği doğrultusunda 17 yaşında çocuk yaşta evlenmek zorunda kaldığını belirten Hamdiye, evlendiği için tekrardan Mardin’e döndüğünü söyledi. Hamdiye, “3 yıl orada kaldıktan sonra tekrardan İstanbul’a geldim yeniden midye işini yapmaya devam ettim. O zaman çocuktum ama şimdiki aklım olsaydı kendi gönlüm olmayan bir evliliği yapmazdım. 17 yaşında insan çocuktur çocuk ne bilsin evliliği. Çocuk yaşta evlilik çok zor” diye belirtti. 
 
Görülmeyen emek
 
Evde midye işinde çalıştığını bu durumun yorucu bir süreç olduğunu ancak buna rağmen emeklerinin görülmediğinin altını çizen Hamdiye, “Midye işini çoğunlukla kadınlar yapıyor. Bütün yük kadınların üstünde bizim çektiğimiz zorluğu erkekler çekmiyor. Midyecilik sağlık açısından da çok riskli. Enfeksiyon kapıyor insan, kokusu rahatsız ediyor kışın sürekli hasta oluyoruz. Bu kadar emek veriyoruz ama kimse emeğimizi görmüyor. Kadınlar kime ne yaparsa yapsın bir erkek kadar emeği görülmüyor. Sabah 6’da işe başlıyoruz ortalama 6-7 saat çalışıyoruz. Daha sonra evin işini yapıyoruz. Burada kazandığım parada zaten benim cebime girmiyor bütün hepsi evin harcamasına gidiyor. Çalışan kadın sayısı işe göre değişiyor.  İşimiz zor olsa da bizim burada kadınlar olarak bir araya gelmemiz bize güç veriyor. Birbirimize derdimizi anlatıyoruz, destek oluyoruz yani güç alıyoruz birbirimizden. Bunun için kadınların birbirine güç olması çok önemli” diyerek kadınların birbirine destek olması gerektiğini vurguladı.
 
6 aşamadan geçiliyor 
 
Mideye yapımının kaç aşamadan oluştuğunu ve ekonomik olarak gelirlerini anlatan Hamdiye, “Kazancımız az değil ama şimdiki ekonomiye göre yeterli değil. Ne kadar kazansak da geçinemiyoruz. Her gün çalışıyorum izin günümüz yok. Ekonomik kriz bizi çok etkiliyor, kırmız et almaya hasret kalmış durumdayız. Midyeyi ilk olarak erkekler denizden çıkartıyor. Bu aşama gece yapılıyor çünkü yasadışı olduğu söylenerek bize ceza kesiliyor aynı zamanda boğulma açısından çok tehlikeli bir aşama. İkinci aşamada ayıklıyoruz. Üçüncü aşama olarak makineye atıp yıkıyoruz, dördüncü aşama olarak ağızlarını açıyoruz yine yıkıyoruz. Beşinci aşama olarak içini dolduruyoruz, altıncı aşama olarak tekrardan kaynatıyoruz ve en son satıyoruz. Günde ortalama 2 bin-3 bin midye yapıyoruz. Biz yapıyoruz işletmelere satıyoruz” sözlerini kullandı.