‘KDP bu işbirliğinin hesabını Kürt halkına nasıl verecek?’

  • 09:01 24 Temmuz 2024
  • Siyaset
 
WAN - Türkiye’nin KDP ortaklığı ile Güney Kurdistan’a yönelik saldırılarını değerlendiren DEM Parti milletvekilleri, “Bütün Kürtlerin bu politikalara ‘dur’ demesi gerekiyor” vurgusunda bulundu.
 
Türkiye'nin 3 Haziran'dan itibaren Güney Kurdistan'a yönelik askeri sevkiyatları ve KDP ile olan işbirliği, bölgedeki gerginlikleri artırıyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Nejla Demir ve Sümeyye Boz, bu durumla ilgili sert eleştirilerde bulunarak, Kürt halkının bu politikalara karşı durması gerektiğini vurguladı. Milletvekilleri, KDP'nin AKP-MHP iktidarı ile olan ilişkilerini eleştirirken, bu işbirliğinin Kürt halkının kazanımlarını hedef almaya dönük olduğuna dikkat çekti. 
 
DEM Parti Agirî milletvekili Nejla Demir, Türkiye siyasi tarihinde köy boşaltmalar, köy yakmalar ve insanların yerlerinden zorla göç ettirilmelerinin yüzleşilmemiş, hesabı verilmemiş bir kara leke olduğunu belirtti. Nejla, “90'lı yıllarda sınır bölgelerinde köyler yakıldı, boşaltıldı, milyonlarca insan yerinden yurdundan edildi. Bakın Cumartesi Anneleri hala eylemde, hala hesap soruyor o yıllarda gerçekleşen karanlık olayların aydınlatılması ve kayıplarının akıbetini öğrenmek için. İçinde bulunduğumuz bu dönemde de AKP-MHP iktidarı eliyle sürdürülen aynı politikalar bugün de Kurdistan Federal Bölgesi’nde hakim kılınmaya çalışılıyor” dedi.
 
‘Kürt halkı bunu kabul etmiyor ve karşısında mücadele ediyor’
 
Nejla, KDP’nin yıllardır AKP-MHP iktidarıyla girdiği ilişkilerin tartışmalı, bulanık ilişkiler olduğunu ve bugün yapılanın ise bir savaş ve rant ittifakı kurma çabası olduğunu ifade etti. Nejla, “Kürt düşmanlığı üzerinden oluşturulan bir koalisyon söz konusu. Irak Kurdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına Türkiye’nin askeri operasyon yapabiliyor olması KDP’nin de içinde olduğu bu ittifak ile gerçekleşiyor. KDP, Kürt halkının topyekun varlığına yönelmiş olan bu askeri operasyonlara destek vererek AKP-MHP iktidarı için paramiliter bir hal aldığını göstermektedir. KDP’nin yıllardır AKP-MHP iktidarına bu denli yer açmasının sebebi içinde bulundukları ticari ve diplomatik ilişki ağıdır, ekonomik çıkarlardır. Başûr halkı başta olmak üzere tüm Kürtleri karşısına alma pahasına böylesi bir ilişki sürdürülüyor. Hewlêr, Duhok, Zaxo, Barzan ve Amediye bölgelerinde sürdürülen bu politikalar Kurdistan’ın statü meselesinin önündeki en büyük engellerden biri. Federe Kurdistan Bölgesi’nin, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim topraklarının işgal edilmesine dönük yeni girişimler, Kürtlere dönük katliamların zeminini daha da güçlendirecek, Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları bertaraf edecektir. KDP bu işbirliğinin hesabını Kürt halkına nasıl verecek, bunu soruyoruz. Kürt halkının hafızasında olan Birakujî’yi unutmadık ve aynısının tekrar yaşanmasına müsaade etmeyeceğiz. Kürt halkı bunu kabul etmiyor ve karşısında mücadele ediyor. Kürt halkının onurlu mücadelesi ile bu ilişkiler yıkılacaktır” şeklinde konuştu.
 
‘Mücadele yürütmek hepimizin sorumluluğudur’
 
“Ağrı’ya giderseniz sokak başı kimlik kontrolüne maruz kalırsınız” diyen Nejla, şehirlerarası yolculuklarda Riha’dan itibaren defalarca kimlik kontrolüne maruz bırakıldığına işaret etti. Yüzyıllık imha ve inkar politikalarının bayrağını günümüzde AKP-MHP iktidarının devraldığını dile getiren Nejla şu sözleri kullandı: “AKP-MHP iktidarı güvenlikçi politikalarla, savaş ve imha politikalarıyla Kürt halkını eşitlik, adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelesinden vazgeçirmeye, geri adım attırmaya çalışıyor. Suriye’de Rojava’ya girerek, Irak’ta Federe Kurdistan Bölgesi’ne girerek bölgedeki kaos iklimini alevlendirmeye, Kürt halkının varlığını yok etmeye, kazanımlarını gasp etmeye çalışıyor. Bu saldırıları örgütleyen güçler tarihin en büyük Kürt düşmanı blokunu oluşturmaktadır. Biz AKP-MHP iktidarının dış politikada yürüttüğü bu yayılmacı ve işgal girişimlerini kabul etmediğimizi belirtiyoruz. Buna karşı durmak, mücadele yürütmek bugün hepimizin sorumluluğu.”
 
‘Bunun hesabını Kürt halkına verecekler’
 
KDP ve iktidar işbirliğinin bir savaş ve rant ittifakı olduğunun altını çizen Nejla, “Şimdiye kadar Federe Kurdistan Bölgesi’nde 300’ü aşkın köy boşaltılmış, doğası talan edilmiş durumda. Orada yaşayan halk zorunlu göçe maruz bırakılmış ve yaşam alanları işgal edilmekte. Bölgede kontrol noktaları kurulmuş, karakollar inşa edilmiş. Kaynaklar Türk şirketlere peşkeş çekiliyor. Yeni bir savaş süreci başlatılmış. Bu savaş süreci sadece askeri operasyonlarla da değil, kültür kırımı ile de yapılıyor. Efrîn’de, Serêkaniyê’de, Girêspî’de yapmaya çalıştıkları gibi bugün de Başûr’a girerek yüz yıllık planlarını devam ettirmeye çalışıyorlar, demografik yapıyı değiştirmeye çalışıyorlar. KDP’nin bu kirli amaçlara dahil olması çok üzücü. Büyük bedellerle elde edilmiş Federe Kurdistan’ın statüsü bu şekilde küçük hesaplar uğruna heba ediliyor. Onca emekle, direnişle elde edilmiş kazanımların bir grubun rantsal ilişkileri uğruna hiçe sayılması nasıl kabul edilebilir? 
 
Biz DEM Parti olarak defalarca çağrı yaptık, ‘Kürt halkına yönelik gerçekleşen bu saldırılara engel olunması en başta KDP’nin sorumluluğundadır’ dedik. Ancak söz konusu süreçte ne yazık ki KDP, AKP-MHP ile bir ortaklaşma gerçekleştiriyor ve bunun hesabını Kürt halkına vereceklerdir. Bizler Kürt halkı olarak bu kirli savaşı boşa çıkaracağız, Kürt halkı birliğini oluşturup dün olduğu gibi bugün de tüm saldırılara karşı mücadele edecektir. Varlığımıza, kimliğimize, dilimize, yaşam alanlarımıza yönelmiş bu saldırıları mücadelemizle geri püskürteceğiz” diye konuştu.
 
‘Bu sistemi değiştireceğiz’
 
Tüm savaş süreçlerinden en çok etkilenenlerin kadınlar ve çocuklar olduğunu vurgulayan Nejla, “Savaş koşullarında ne yazık ki ölüm olağanlaşır, yoksulluk ve açlık artar, sağlığa erişim zorlaşır. Bu tür koşullarda emek ve özellikle kadın emeği daha da ucuzlaşır. Bugün Başûr’a yönelik saldırılarda kadınlar bu durumlarla karşı karşıya. Bunun yanı sıra kadınlar için daha fazla şiddet, taciz ve tecavüz anlamına gelmekte bu savaş koşulları. Ayrıca bu savaş hali kadınların sesinin daha da kısılmasını, emeğinin görünmezleşmesini, kaygılarının ve korkularının daha da büyümesini beraberinde getiriyor. Göç yollarında yaşanan sorunlar da kadınların maruz kaldığı saldırıları derinleştiriyor. Başûrlu kadınlara dayatılan bu saldırılara karşı bizler de onlarla beraber direniş halinde olacağız, sesimizi birleştirip mücadele edeceğiz. Savaş ve çatışma koşullarının en mağdurları olan kadınlar, bu yüzden de en çok barışı savunan, çatışmaların durması için mücadele edenlerdir. Bir grubun rantsal ve çetevari ilişkilerle yaşamlarımızı yok etmesine izin vermeyeceğiz. Türkiye’de de Federe Kurdistan’da da erkek egemen savaş bloklarının yönettiği bu sistemleri değiştireceğiz” ifadelerini kullandı.
 
Kürtlerin, KDP ve AKP-MHP iktidarıın işbirliğine karşı ulusal birlik etrafında kenetlenmesi gerektiğini vurgulayan Nejla, “Yaşamlarımızı çatışma ve savaşa sürükleyen tüm iktidarları değiştirmeliyiz. Kadınlar öncülüğünde Kürt halkı dünyanın dört bir yanında ulusal birlik için mücadele ediyor. Bunu büyütebilmemiz ve her ne pahasına olursa olsun savunmamız gerek. Tüm Kürt partiler ve kurumlar bu konuda sorumluluk almalı ve sesini yükseltmelidir. Başûr’da halk KDP’nin bu pratiklerinden rahatsız. Bu ilişki ağını bozmak, Kürt halkının kazanımlarını korumak sivil bir mücadeleyle mümkün olacaktır. Oradaki siyasi partiler ve kurumlar bu konuda sessiz kalmamalı ve direniş göstermelidir“ sözlerini kullandı. 
 
‘Ulus devlet aklının tahakkümü için KDP’yi kullanıyor’
 
DEM Parti Muş milletvekili Sümeyye Boz, KDP’nin Türkiye ile olan ilişkisine değinmeden önce Türkiye’nin kendini nerede konumlandırdığı, ne yapmak istediği ya da ne yapmaya çalıştığına bakılması gerektiğine dikkat çekti. Sümeyye, “Bu açıdan gerek içeride gerek dışarıda sürdürdüğü bu savaş rejimini, savaş politikalarına göz atmakta büyük fayda olduğu inancındayım. Kürtlerin içeride ve dışarıda elde ettikleri bütün kazanımlara dönük çok ciddi bir baskı politikası ve savaş politikası izlediğini görüyoruz. Bu, Bakur’da da Başûr’da da aynı şekilde örneklerini gösteriyor. Tıpkı Rojava’daki Kürtlerin kazanımlarına dönük müdahalelerin aslında Kurdistan’ın dört parçasında da hayata geçirilebilmesinin ve geçirebilme ihtimaline karşı ciddi bir savaş rejimi ve ulus devlet aklının tahakkümünü yine hayata geçirme çabası içinde olduğunu söyleyebilirim. Bu bakımdan da tabii ki kendine yeni ortaklar ve işbirlikçileri arama meselesi var ve burada da bunun için bir aparat olarak ne yazık ki Kuzey Irak yönetimini KDP’yi kullanmak durumunda” ifadelerini kullandı.
 
‘İnsansızlaştırma her iki tarafta da sürüyor’
 
Sümeyye, şu anda yürütülen politikaların, topraklarına yapılan saldırıların ve ekonomik çöküşün, KDP ile iktidar arasındaki ilişkileri birbirine bağımlı hale getirdiğini belirtti. Sümeyye ayrıca  bu politikaların, KDP’yi iktidara bağımlı kılan ve savaş ile ekonomi üzerinden rant elde etmeye yönelik bir şekil aldığını kaydetti. Sümeyye devamında şu sözleri kullandı: “Türkiye askeri ordusunun sınır dışında Irak’ta yaptığı müdahalelere baktığımızda, bunun Türkiye’de yapılan müdahalelerden çok farklı olmadığını görüyoruz. Bakur’da ormanlara yönelik saldırılar, yangınlar ve köylülerin müdahalesinin engellenmesi, yaşam alanlarının yok edilip göçe zorlanması gibi uygulamalar, Başûr’da da benzer şekilde görülüyor. Birçok köy yakıldı ve insanların yangınlara müdahalesi Türk askerleri tarafından engellendi.
 
İçeride ve dışarıda işgal politikasını sürdüren bu zihniyet, her iki tarafta da insansızlaştırmayı amaçlıyor. Misak-ı Millî’yi başka topraklarda, başka ülkelerde de işgal ve sömürgeci bir anlayışla uygulamaya çalışıyorlar. KDP ile olan ilişkiler sadece bir siyasi antlaşmadan çok daha öte. Ekonomik ve politik antlaşmalar, ulusal ve uluslararası pazarlıklar da söz konusu olabilir. Bunların sonuçlarını önümüzdeki günlerde daha açıkça göreceğiz.”
 
İçerisinde kadın yoksa devrim olarak değerlendirilemez
 
Rojava’da kadınların öncülüğünde gerçekleşen devrimi ve yakın zamanda yıldönümünün kutlandığını hatırlatan Sümeyye, “Rojava’daki devrim, IŞİD karanlığının barbarlığına karşı kadınların öncülüğünde hayata geçirilen bir devrimdi. Bir devrimin içerisinde kadın olmadan onun devrim olarak değerlendirilmeyeceğini her fırsatta ifade ediyoruz. Orada hayata geçirilmeye çalışılan seçim çalışmaları ve bu seçim çalışmalarının Türkiye işbirliğiyle engellenmesi, uluslararası bir müdahaleyle engellenmesi sadece Türkiye’de değil Kurdistan’ın bütün parçalarında Kürtlerin bütün kazanımlarına; varlık, kimlik, tarih bilincine dönük bir saldırı olarak okumak gerekiyor. Kürt’ün geleceğine dair herhangi bir umut bırakmamak için kolektif bir aklın ortaya çıkardığı bir şey. Bu anlamda bu saldırıları kadınlara ve kadınların kazanımlarına yönelik bir saldırı olarak da okumak mümkün” ifadelerine yer verdi.
 
‘Kürtler bu politikalara ‘dur’ demeli’
 
Irak yönetiminden gelen tepkilerin çok cılız olduğunu söyleyen Sümeyye bu konuyu şu sözlerle değerlendirdi: “Evet bir takım tepkiler var belki şimdiye kadar bunların sadece politik ya da siyasi gündemler, temaslar olarak değerlendiren bazı kesimler artık bundan daha öte bir şey olduğunu fark etti ve cılız da olsa tepkiler ortaya çıktı. Ancak bunun daha da büyümesi gerekiyor. Hatta dünyada bütün Kürtlerin bu politikaya ‘dur’ demesi gerekiyor. Bu yüzden Türkiye askerlerinin Irak topraklarında olması, kendi toprak parçaları arasında başka bir ülkenin askerlerinin varlığını kabul etmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bunun üzücü birçok örneğini Orta Doğu coğrafyasının her yerinde yaşadık. Biz de bu yüzden bütün Kürtlere bu çağrıyı büyütmeyi, Orta Doğu barışının sağlanması için, ulus devlet aklıyla hareket eden bütün yapılara demokratik bir yaşamı savunabilmenin çağrısının gücünün ve idrakının yükseltilmesi gerektiğini söyleyebilirim.”