Endüstriyel tarıma karşı Tohum Kütüphanesi açılıyor
- 09:06 31 Aralık 2024
- Ekoloji
Pelşin Çetinkaya
AMED - Yerel tohumların üretilmesi, korunması ve üretimde kullanılarak çoğaltılması amacıyla Tohum Kütüphanesi açacak olan Büyükşehir Belediyesi, aynı zamanda bu kütüphane ile gelecek nesillere önemli bir miras bırakacağını belirtti.
Amed Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı, Agroekoloji İklim Okulu bünyesinde Tohum Kütüphanesi kuruyor. Açılacak kütüphane ile yerel tohumların toplanması, korunması ve yeniden üretimde değerlendirilmesi hedeflenirken aynı zamanda bu kütüphane ile hem toplanan tohumlarla kütüphane zenginleştirilecek hem de gelecek nesillere önemli bir miras bırakılacak. Ayrıca daire başkanlığının Peyas (Kayapınar) ilçesindeki yerleşkesinde kurulacak olan kütüphane, tamamen doğal malzemeler kullanılarak kerpiçten inşa edilecek.
Büyükşehir Belediyesi’nde İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Daire Başkanı Evin Dinar, kurulacak olan Tohum Kütüphanesine dair konuştu.
Endüstriyel tarımın yerel tohumlar, biyoçeşitlilik, doğal varlıklar ve ekosistem üzerinde ciddi bir baskısı olduğunu ve bunların giderek tükenmekte olduğunu belirten Evin Dindar, “Biz şunu biliyoruz ki endüstriyel tarım bugün toprağı, doğayı ve suyu kirleterek büyük bir talana sebep vermekte ve bizim bu kıymetli tohumlarımızı yok etmekte. Bunun önüne geçebilmek için, tohumları koruyup üretimini, çoğaltılması sağlamak için böyle bir böyle bir kampanya başlattık. Bulunduğunuz yerleşkede kerpiç yapılarımız var. Biz orayı da iklim okulu olarak planlıyoruz. 2025'in Mart ayında açmayı planladığımız bir alan. Bu geleneksel mimari ve tarihi mimari olan kerpiç yapılarda bu kütüphaneyi oluşturmuş olacağız. Burada kolektif bir dayanışma örneği olarak bir çalışma gerçekleştirmek istiyoruz. Çünkü tohum yaşamın kaynağı, yaşamın başlangıcı. Dolayısıyla büyük bir kimliği ve kültürel bir miras olan bir varlık, bir canlı” sözlerine yer verdi.
Kütüphanede bitkiler kimlikleriyle yerini alacak
Evin Dindar, yerleşkenin kayyım sürecinde tahrip edilmiş bir şekilde bırakıldığını ifade ederek, “Kütüphane, kerpiç yapılar içerisinde olacak. Kerpiç yapılar aslında 8 yıl öncesinden inşa edilmişti ama kayyum süreci boyunca hiç dokunulmadığı için artık bir şekilde bırakılmıştı. Önce onun bakım ve onarımını başlattık. Ardından da kerpiç evlerin bulunduğu yerleşkeye bir bostan, sera, meyve bahçesinin olduğu bir eğitim, atölye ve bir yaşam alanına dönüştürmeye planlıyoruz. Ayrıca kerpiç yapıların büyük oranda onarımı yapıldı. Şimdiden tohumlarımız da gelmeye başladı. Henüz yeni bir çağrı yapmamıza rağmen ilgili kişiler desteklerini hemen sundular. Oluşturacağımız kütüphanede tohumları yerleştirip hem tanıtımını hem kimliğini hem nereden miras kaldığını hem de bulunduğu coğrafyaya uyumunu, özelliğini vereceğiz. Bu, hem farkındalık oluşturacak hem de çoğaltılmasına yönelik bir çalışma olacak” ifadelerini kullandı.
‘Endüstriyel tarımda kullanılan zehirlerle her şey kirleniyor’
Sağlıklı gıdaya ulaşmak için yerel tohumların korunmasının çok önemli olduğuna dikkat çeken Evin Dindar, “Bugün yine endüstriyel tarımın şirketlerinin, endüstriyel tarımla toprağımızı kirlettiğini ve sağlıksız gıdaya mahkum ettiğini; kullandığı zehirlerle, pestislerle, kimyasallarla toprağı havayı, suyu ve yediğimiz gıdaları kirlettiğini biliyoruz. Bu noktada biz toplum olarak yerel tohumlara sahip çıkmak ve korumak durumundayız. Bu şirketlerin tekelinde olan tohumları korumak adına öyle bir kütüphane oluşturuyoruz. Bu noktada sivil toplum örgütleri, ekoloji dernekleri, çiftçiler, kurum-kuruluşlardan da desteklerini bekliyoruz” dedi.
İnsan-doğa ilişki
Yaşadığımız iklim değişikliği, eko kırımlar ve tahribatların temelde insanın kendini doğadan ayrı görmesiyle, ayrıştırmasıyla başladığını ifade eden Evin Dindar, “Biz doğanın bir parçasıyız, buna göre hareket etme durumundayız ama bu ne yazıktır ki değişen yaşamlarımız, tüketim alışkanlıklarımız, şu an içinde bulunduğumuz şehir yapılanmaları ile farklılaştı ve sekteye uğradı. Giderek doğadan kopuk bir yaşam şekline dönüştü. Biz bunun özellikle Diyarbakır için böyle tarihi zengin bir mirası olan, kültürel bir mirası olan bir şehir için bunun tekrar canlandırılması, o doğayla uyumlu bir yaşam modelinin tekrar inşası için bu tarz çalışmaları kolektif olarak dayanışarak hep beraber yapmanın anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Tüm bu sorunlar küresel boyutta ama çözümleri yerelde başlıyor. Yerelde de bunların öncüsü ve çağrıcısı hep birlikte bizler olmalıyız” şeklinde konuştu.