Kutuplaştırıcı siyasetin korkusu: Kadın mücadelesi

  • 09:03 9 Şubat 2022
  • Kadının Kaleminden
“Cinsiyetçilikle mücadelede erkek egemen ittifaklar arasından birini tercih etme zorunluluğumuz olmadığı gibi cinsiyetçiliği besleyen politikaları ortadan kaldıracak bir siyaseti ve kadın mücadelesinin öznesi olduğu bir sistemi birlikte inşa etmek olacaktır.”
 
Halide Türkoğlu
 
Çoklu krizlerin çözümü çoklu mücadelelerin birliğine bağlıdır. İnşa edilecek demokrasi de çokluğun sesini ve eşitliğini barındırmak zorundadır. Bu yönüyle devletli erkek egemen sistemlerin en büyük korkusu da kadın özgürlük ve eşitliğine karşı duyulan korkudur. Sistemden rahatsız olan her kesime karşı kullandığı psikolojik savaşı kadınların birliğini engellemek üzerinden yürütmektedir. Kendi içinde kurumsal olarak yaşadığı çözülmeyi kadın düşmanlığını besleyecek şekilde tüm kurumlarını cinsiyetçiliğe hizmet etmesi için organize etmektedir. 
 
Erkek egemen zihniyetin binlerce yıl gasp ettiği kadın emeği ve değerleri sömürgeci sistemin ayakta kalmasını ve sürekliliğini sağlamak için sömürge kaynakları olarak görülmüştür. Kadınların politik bilinçle özne olduğu ve sistem karşıtı olarak değişim potansiyelinin politika ürettiği bir dönemdeyiz. Ve korkunun asıl kaynağını ve saldırıların boyutlarının her yönüyle çoklu olması bu sistemin zihniyeti ve yapısallığı ile ayakta kalma gayesidir.
Sömürgeci aklın kullandığı ideolojilerin dincilik ve milliyetçilik ekseninde cinsiyetçiliği referans alarak beslenmesihalktan çaldığı kadar kadınların yaşamlarından çaldığını biliyoruz. Tüm kurumlarıyla “politika” üretimi biz kadınların emeğinden, iradesinden, sağlığından, bilme hakkından ve yeri geldiğinde yaşam hakkından çalmaktadır. Evet, AKP-MHP ittifakı yaşadığı yönetim krizinden direniş potansiyeline sahip her kesimi hedef alarak saldırmaktadır. Ancak sistematik olarak hedefin kadınların birliğine dayalı eylem /değişim gücünü ortadan kaldırmaya çalıştığını da son 6 yılda çokça deneyimleyerek gördük. 
 
Toplumun maruz kaldığı her türlü sömürü politikasını hayata geçirirken krizleri yönetmede kadınların itirazlarını hedefine alarak demokratik siyaseti parçalamaya ve kutuplaştırıcı siyasetiderinleştirmeye çalışmaktadır. Bu politikanın etkisi erkek egemen ittifakların daha görünür olmasını sağladığı kadar toplumsal direnişlerin de kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesine dönük saldırılarda bir birliğe ulaşması gerçekliğini ortaya çıkarmaktadır. Kadın mücadelesi bu yönüyle cezaevlerinde hasta tutsaklardan, nafaka hakkına, kadına yönelik şiddetle mücadeleden yoksulluk meselesine dair temel gündemlerini ve itirazlarını alanlarda protesto ve eylemlerle örgütlemektedir. Her geçen gün birlikte mücadelede dayanışma alanlarını çoğaltmaktadır.
Değişim iddiasında bulunan ana akım muhalefet partileri iktidara karşı oluşturdukları ittifak tartışmaları hala kadın mücadelesini referans almaktan çok uzakta. Ve iktidarın kadın düşmanı söylem ve politikalarının muhalefeti parçalama hali bu bağlamda sürmeye devam etmektedir. Kadınlar üzerinden gericilik-ilericilik, laiklik -dincilik, milliyetçilik, HDP karşıtlığı, temel haklar ve korku bağlamlarında erkeklik beslendiği kadar kurumsal yozlaşmaların önünde toplumun faydasına dönük bir mücadelede gündeme alınamamaktadır. Kadınlar siyasetin erkek egemen krizine karşı son günlerde kadın ittifakı tartışmalarıyla mevcut muhalif partilere, ittifaklara ve demokratik siyasete yön verebilecek açıklamalar yapmaya başladı. Bunun örgütlenmesi biz kadınlar için önemli çünkü bu haliyle gidişatın biz kadınlar açısından bir değişimi görünür kılmadığı gibi iktidarın krizlere dayalı yönetimi biz kadınların yaşamlarına saldırı olarak dönmektedir.
 
Nasıl ki bu iktidar savaş politikalarıyla halkı açlık içinde bırakmışsa, halkın temel ihtiyaçlarından çalarak savaşı sürdürüyorsa buna karşı mücadele meselemiz yoksulluğu yönetmek değil yoksulluğu besleyen politikaları ortadan kaldırmaktır. Cinsiyetçilikle mücadelede erkek egemen ittifaklar arasından birini tercih etme zorunluluğumuz olmadığı gibi cinsiyetçiliği besleyen politikaları ortadan kaldıracak bir siyaseti ve kadın mücadelesinin öznesi olduğu bir sistemi birlikte inşa etmek olacaktır.
 
21. yüzyılda toplumsal direnişler ve sistem karşıtı güçler kadın mücadelesini referans almadan alternatif bir yaşamı öremediler. Ancak kadın mücadelesini referans alıp yeni yaşamı örmek isteyenler bu yüzyılda öznel ve evrensel değerler bazında ele alabileceğimiz bir örnek olarak Ortadoğu coğrafyasında Rojava’da tüm ikiciliklere, mezhepçiliğe, milliyetçiliklere ve cinsiyetçiliği besleyen tüm düşünce yapılarına karşı bir yaşam modelini kadınlarla birlikte toplumsallaştırmaktadır. 
 
Kadın mücadelesini savunmak her yönüyle aslında toplumu savunmaktır. Türkiye’de toplumsal hareketlerin, direnişlerin ve örgütlenmelerin bu eksende mücadele yürütmeleri ve demokratik siyasetin bu bağlamda daha çok söz kurması gerekmektedir. Kadınlara dönük saldırılar rejimin krizlerinin gerilim hattı gibidir. İnşa etmeye çalıştığı ama başarı olamadığı, başarılı olamadıkça daha çok saldırdığı aşikardır. Kadın düşmanı rejimlere karşı mücadele vermekteyiz ve neyi değiştireceğimizi bilmekteyiz. Değiştirmek için direnişimizle inşa etmekte olduğumuzun da farkındayız. Evet, direnerek, birleşerek, çoğalarak kazanacağız, DEĞİŞTİRECEĞİZ.