Roza Daxistan: Saldırılara karşı öz savunmayı kuşandılar!

  • 09:02 22 Aralık 2024
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırılarına karşı halkın sınır tanımaz bir direnişe sahip olduğuna dikkat çeken Gazeteci Roza Daxistan, “Ataerkil zihniyetin sınır tanımaz saldırılarına karşı tarih yazmaya devam eden bir kadın direnişi var. İşgal saldırılarına karşı kadın savunma birlikleri öncülüğünde tüm kadınlar her alanda her türlü saldırıya karşı direnmeye ve öz savunmasını kuşanmış durumda” dedi.
 
Suriye ve Rojava’da yeni bir süreç başlarken, Orta Doğu ve Suriye’de dengeler hızla değişiyor. Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları ise devam ediyor. Rojava, 2014 yılında Özerk Yönetim ilanıyla Orta Doğu’da tüm halklara yeni bir rol model oldu ve büyük bir umut aşıladı. Ancak bu Özerk Yönetim, ulus-devletlerin hedefi haline gelirken, tüm çatışma ve saldırılara rağmen kadınların öncülüğünde halk, direniş ve dayanışma ruhuyla mücadelede kenetlenmiş durumda.
 
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik süregelen savaş karşısında oradaki kadınların ve halkın tutumunu, direniş atmosferini, saldırılara karşı izlenecek mücadele yol haritasını ve yaşanan gelişmeleri Gazeteci Roza Daxistan değerlendirdi. 
 
'Evler ve iş yerleri yağmalandı'
 
DAİŞ’in 2014 yılındaki yenilgisinin ardından Türkiye’nin doğrudan Suriye ve Rojava sahasına inerek saldırılarını sürdürdüğünü belirten Roza Daxistan, 2018 yılında Efrin başta olmak üzere Girê Spî ve Serêkaniyê’nin işgal edildiğine dikkat çekti. Roza Daxistan, bu bölgelerin işgalinin ardından krizin daha da derinleştiğini vurgulayarak, “HTŞ’nin Halep, İdlib ve diğer Suriye kentlerine yönelik saldırıları, özellikle Türk devletinin Suriye’de Kürtlerin coğrafik yapısını değiştirme amacını güden işgal saldırılarıyla yoğunlaştı. Bu süreçte onlarca kadın, genç, çocuk ve yaşlı sivil işkenceyle katledildi, esir alındı ve kaçırıldı. Bu saldırılar, DAİŞ çetelerinden olan, sözde Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altındaki çete grupları aracılığıyla gerçekleştirildi. Efrin, binlerce yıllık bir Kürt yerleşimiydi ancak Türk devletinin işgali sonrası büyük bir demografik değişime maruz bırakıldı. Aynı durum Girê Spî ve Serêkaniyê için de geçerli. Bu demografik değişimler, kimi zaman çete gruplarıyla kimi zaman uluslararası yardım derneklerinin iş birliğiyle gerçekleştirildi. Bunun sonucunda yüzbinlerce insan zorla yerinden edildi. Evler ve iş yerleri yağmalandı, birçok yurttaşın evi askeri alanlara dönüştürüldü” şeklinde konuştu. 
 
‘Ataerkil zihniyetinin sınır tanımaz saldırılarına karşı kadınlar tarih yazıyor’
 
Türkiye’nin Suriye’deki mevcut durumdan yararlanarak Kürtsüzleştirme politikaları ve soykırım uygulamalarını hayata geçirmek istediğini belirten Roza Daxistan, tarih boyunca Kuzey Kürdistan’da da inkar ve imha planlarının uygulandığını hatırlattı. Türkiye’nin Kürtlere yönelik bu politikalarla Rojava’ya saldırdığını ifade eden Roza Daxıstan, bu saldırılara karşı Rojava’da güçlü bir direnişin sürdüğünü belirterek, “Ataerkil zihniyetin sınır tanımayan saldırılarına karşı tarih yazmaya devam eden bir kadın direnişi var. Kadınlar, mücadele ve örgütlülükleriyle bu direnişi büyütüyorlar. İşgal saldırılarına karşı kadın savunma birliklerinin öncülüğünde, her alanda tüm saldırılara karşı direnmeye devam ediyorlar” dedi.
 
Roza Daxistan, Kürtlerin 13-14 yıl süren savaşta 3'üncü Yol Stratejisini benimsediğini, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların birlikte özerkliğini ilan ettiğini hatırlatarak, “Kadın özgürlükçü, eşitlikçi, ekolojik ve demokratik ulus paradigması, tüm halklar için bir umut oldu. Ancak bu paradigma, başından beri özerk yönetime ve ortak yaşama tahammül edemeyen işgalci Türk devletinin saldırılarının hedefi haline geldi” ifadelerine yer verdi. 
 
‘Halk,  çetelerin tüm saldırı girişimlerini boşa çıkartıyor’
 
HTŞ ve SMO çetelerinin en büyük tehlikesinin kadın düşmanı bir bakış açısına sahip olmaları olduğunu vurgulayan Roza Daxistan, “Bölgede, en ağır süreçlerde topluma öncülük eden, ön saflarda yer alan kadınların kazanımlarıyla karşı karşıyayız. Ancak bu kazanımları ve kadın özgürlüğünü yok sayan çete gruplarıyla mücadele ediyoruz. Bölge hem kazanımlarıyla hem de ciddi tehlikelerle karşı karşıya. Özellikle özerk yönetime bağlı çalışan insanları bilinçli bir şekilde hedef alarak korku yaymaya çalışıyorlar. İnsanları katlederek, sosyal medya üzerinden özel savaş yöntemleriyle halkın umudunu ve iradesini kırmayı amaçlıyorlar. Ancak halkın duyarlılığı, bu çabaları boşa çıkarıyor. Zaman zaman endişe yaratsalar da halk, çetelerin girişimlerini bertaraf etmeyi başarıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Bu bir varlık yokluk savaşıdır’
 
Kobanê direnişinde DAİŞ’in, Kürtlerin ve bölgedeki halkların kolektif ve öz gücüyle yenilgiye uğratıldığını hatırlatan Roza Daxistan, bu direnişin tarihe geçtiğini vurguladı. Roza Daxıstan, “Yediden yetmişe her kesimden insan direnişe katıldı. Bu ruh hala canlılığını koruyor. Halk, artık bunun farkında ve kendi öz savunmasını kendisi sağlayacak. Kimseye bir beklenti duymadan, kendi askeri güçleri etrafında kenetleniyor” dedi.
 
Rojava Devrimi’nin başlangıcından bu yana halkın, YPG ve YPJ’nin önemli bir rol oynadığını belirten Roza Daxistan, 2014 yılında ilan edilen Özerk Yönetim’in demokratik ulus projesini hayata geçirdiğini söyleyerek, “Bu proje, Ortadoğu için bir model niteliğinde. Arap, Kürt, Çerkes, Süryani, Asuri ve diğer tüm halklar bu çatı altında demokratik bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Halk kendi nöbetlerini tutuyor, öz savunmasını kendisi yapıyor. Bu savaşı, ‘varlık-yokluk savaşı’ olarak görüyorlar. Ortadoğu’da bir savaşın kaçınılmaz olduğunu biliyorlar ve bu savaş karşısında sonuna kadar direneceklerini, onurlarını koruyacaklarını söylüyorlar” şeklinde konuştu.