'Gazetecilerin hedef alınması bir devlet politikası'
- 09:06 31 Aralık 2024
- Güncel
Arjin Yüksekbağ
ANKARA - Türkiye'ye ait SİHA saldırısıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin şahsında gazetecilerin kolay bir şekilde öldürülebileceği fikrinin kanıksanmış olduğunu kaydeden Nuray Çevirmen, "Hem Orta Doğu coğrafyasında hem de dünyanın başka kesimlerinde gazetecilerin hedef alınması devlet aygıtlarının, kurumlarının, kuruluşlarının bir politikası olduğunu görmek gerekiyor. Savaş politikalarının ve savaştan beslenen ekonomilere sahip devletlerin bu politikaları yürüttüğünü unutmamak gerekiyor" dedi.
Qerekozax ve Tişrîn Barajı’na yönelik saldırıları takip eden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Türkiye ve beraberindeki SMO adlı paramiliter grubun Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları sırasında hedef alınarak, Türkiye’ye ait Silahlı İnsansız Hava Aracı’nın (SİHA) saldırısıyla katledildi. 19 Aralık'ta Tişrîn Barajı ile Sirrîn Beldesi arasındaki yolda gerçekleşen saldırıda, gazetecilerin bulunduğu araçta “PRESS” ibaresi yer almasına rağmen bu saldırı gerçekleştirildi. Saldırının ardından uluslararası kamuoyundan tepkiler gelmeye devam etmektedir.
Birçok kentte Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in katledilmesi protesto edilirken, bu protestolar kapsamında 21 Aralık’ta İstanbul’da açıklama yapmak isteyen 7’si gazeteci 9 kişi tutuklandı. Gazetecilere dönük saldırılara birçok kurum ve kuruluştan tepkiler sürerken, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Eşbaşkanı Nuray Çevirmen, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘İktidarların savaş politikalarıdır bu katliamlara sebep’
Türkiye de gazetecilere bakış açısının iktidarların düşmanlaştırma politikalarının göstergesi olduğunu söyleyen Nuray Çevirmen, “Özellikle özgür basın geleneğinde çalışan arkadaşlara ve Kürt gazetecilere yönelik büyük bir baskı, öldürme, katletme ve cezaevlerine koyma söz konusu. Gazetelerin bombalandığını, katledildiğini, faili meçhul cinayetlerine kurban gittiklerini biliyoruz. Bugün faili meçhul cinayetler olmasa dahi, gazetecilerin yoğun bir şekilde gözaltına alındığını, tutuklandığını ve yıllarca tutulduklarını biliyoruz ve son süreçlerde de özellikle savaş politikalarından kaynaklı gazetecilerinde katledildiklerine tanıklık ediyoruz” dedi.
‘Bir yılda 104 gazeteci katledildi’
Özelde savaş politikalarından beslenen, otokrasi ile yönetilen diktatöryal yönetim biçimine sahip ülkelerde ve savaşın olduğu bölgelerde gazetecilerin katledildiklerini söyleyen Nuray Çevirmen, bu politikaların dünya genelinde uygulandığını belirtti. Nuray Çevirmen, “En son yapılan araştırmalarda Uluslararası Gazeteciler Federasyonu verileri 2024 yılı içinde 104 gazetecinin katledildiğini raporladı. 55’i de İsrail’in saldırıları sonucunda Filistin’de yaşamını yitiren gazeteciler ve pervasız bir şekilde aslında özellikle bu savaş politikalarının yürütüldüğü savaş ortamların olduğu yerlerde gazeteciler katlediliyorlar ve ne yazık ki bütün dünya da herkes gazetecileri çok kolay öldürebileceğini kanıksamış durumda” diye konuştu.
Sorumlular sessiz demokrat geçinenler yaptırımdan uzak
Böylesi pratiklerin suç olduğu aleni iken, dünyanın pek çok ülkesinde bunun gözetilmediğine dikkat çeken Nuray Çevirmen, “Demokratik olduğunu iddia eden ülkeler tarafından bile bu cinayetleri işleyen ülkelere karşı bir yaptırım uygulanmıyorsa aslında hiçbir yerde gazetecilere dönük şiddetin engellenmesine dair yapılan açıklamaların da bir geçerliliğinin olmadığını söyleyebiliriz. Eğer bu kadar gazeteci öldürülüyorsa dünyada en azından demokratik anlamda söz söyleyen ülkelerinde sorumluluğu kabul etmesi gerekiyor. Ama ne yazık ki böyle bir şey söz konusu bile değil” diye belirtti.
Sorumlular açığa çıksın talebi AKP tarafından reddedildi
Böylesi baskı, şiddet ve katliamlarla bütün gazetecilerin karşılaşmadığını hatırlatan Nuray Çevirmen, “Aslında tüm gazetecilerin olmadığını biliyoruz. Gazetecilik mesleğini gerçeği arama konusunda, ihlalleri takip eden ya da savaş politikaların, katliamların açığa çıkmasını sağlayan özgür habercilik alanında çalışan gazetecilerin hedef alındığını biliyoruz. Çünkü diğer anlamda da yandaş medya olarak nitelendirdiğimiz, iktidarların faaliyetlerinin bir anlamda reklamını yapan bunları aklayan gazetecilere dönük herhangi bir şey söz konusu değil. Gerçek haberciliği yapan bu faaliyetleri yürüten gazetecilere karşı büyük bir yönelim var. Sadece bir protesto anlamında söz söyleyen ya da adaleti talep edenlere dahi yargısal baskıların ve tacizlerin olduğunu görüyoruz. En son katledilen iki gazeteci ile ilgili olarak, sorumluların ortaya çıkarılmasını talep eden ve bu konuda protesto eylemi yapan insanlara karşı bir polis şiddeti uygulandı, gözaltına alındılar. Eğer sorumlular yoksa gerçek sorumluların bulunabilmesi için bir takım girişimlerde bulunması gerekir. En son DEM Parti milletvekilleri bir araştırma önergesi verdiler fakat bu oy birliğiyle reddedildi, daha çok AKP tarafından reddedildi. Araştırılmasının dahi istenilmediği bir durum mevcut. Gazeteciler gerçeğin peşinde olmasından kaynaklı hedef haline getiriyorlar. Gözaltı, tutuklama ve yıldırma politikaları, katledilmelerinin tamamı aslında bu savaş politikalarının, ekonomik krizlerin, baskıcı rejimlerin bütün yapmış oldukları suçların açığa çıkmasıyla ilgili çaba sarf ettiklerinden ve gerçeği insanlara halklara duyurma faaliyetlerinden kaynaklı hedef alındıklarını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Ciddi ihlaller söz konusu’
Ahmet Hakan’ın, katledilen gazetecilerle ilgili "Cihan Bilgin ve Nazım Daştan gazetecidir. Bölgede görevlerini yaparken öldürüldüler sözleri büyük bir yalan" ifadelerine dikkat çeken Nuray Çevirmen, bir gazetecinin bu ifadeleri kullanmasını acı olarak gördüğünü ifade ederek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gazeteciyim diyen bir kişinin gazetecilerle ilgili sözler sarf ederken, gazeteci olmadıklarını iddia ediyor olması. O nedenle de böyle bir algı yaratılması ve bunların gazeteciler eliyle de duyuruluyor olması çok acı. Çünkü bu gazetecileri takip eden milyonlarca insan var ve gazeteciler hakkında yanlış yargılara ne yazık ki sahip olabiliyorlar. O nedenle de Türkiye’nin özellikle özgür basını ve Kürt gazetecileri kabul etmemesi ve hatta terör örgütü olarak kabul etmesi, yargılaması, cezaevlerine koyması ile ilgili ihlal de söz konusu ve bizde dernek olarak bunları sıkça takip ediyoruz.”
Gerçek habercilik yapanlar hedefte
Türkiye'nin bir sorumluluğu yok ise faillerin ortaya çıkarılması ile ilgili adım atması gerektiğini vurgulayan Nuray Çevirme, “Bu SİHA’larla gazetecilerin öldürülmesi direkt olarak gazetecilerin hedef alındığını gösteriyor. Son iki yılda 7 gazeteci Irak Kürdistan’ında ve Rojava bölgesinde SİHA saldırıları sonucunda katledildi. Özellikle bu bölgeler de haber yapılması istenmeyen bir takım güçler tarafından gerçekleştiriliyor çünkü hedef alınan saldırılar söz konusu. Faillerin ortaya çıkarılması ve hukuki anlamda bir süreç işletilmesi gerekiyor. Ne yazık ki bu süreçlerin yürütülmesini talep edenlere karşı zor aygıtlarını kullanarak gözaltı yapıyor ya da Meclis’te soru önergelerini ya da komisyon kurulması taleplerini reddediyor. Gerçekten de gazeteciler büyük emek vererek canlarını ortaya koyarak büyük bir mücadele veriyorlar. Hem hak temelli hem de gerçeklerin halka ulaşması ile ilgili yaşamlarını ortaya koyan bir habercilik anlayışıyla hareket ediyorlar” ifade etti.
‘Sorumlulara karşı bütün mekanizmalar işletilmeli’
“Bugün bu kadar gazeteci öldürülüyorsa, dünyanın bütün kurumlarında bu katliamlara karşı harekete geçmesi gerekiyor” diyen Nuray Çevirmen, katliamları işleyen devletlere karşı bütün mekanizmaların işletilmesi gerektiğini söyledi. Nuray Çevirmen, “Hem Orta Doğu coğrafyasında hem de dünyanın başka kesimlerinde gazetecilerin hedef alınması devlet aygıtlarının, kurumlarının, kuruluşlarının bir politikası olduğunu görmek gerekiyor. Savaş politikalarının ve savaştan beslenen ekonomilere sahip devletlerin bu politikaları yürüttüğünü unutmamak gerekiyor. Aksi takdirde gerçekten herkesin bu katliamlarda sorumluluğu vardır. Türkiye’de de pek çok insan hakları örgütlerinin bu yaşam hakkını ortadan kaldıran uygulamalara karşı sadece bunun mücadelesini gazetecilere bırakmamaları gerekiyor. Hepimizin haber alma hakkı var, tüm gazetecilerin haber yapma hakkı var. Bu hakka sahip çıkmak ve özelde de yaşam hakkına sahip çıkabilmek için gereken tüm adımların atılması gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.