Tecridin yansımaları: Kriminalizasyon politikaları

  • 09:04 19 Aralık 2024
  • Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - EGE-TUHAYDER Eşbaşkanı Ayfer Yıldırım, tutsaklara para göndermenin suç sayılmasının, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve bu tecridin topluma olan yansımasıyla ilgili olduğunu ifade etti.
 
Türkiye ve Kürdistan’da bulunan cezaevlerindeki hak ihlalleri gün geçtikçe artıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşülmesine rağmen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da söylediği gibi tecrit hala devam ediyor. Abdullah Öcalan’a dönük tecridin sürmesiyle cezaevlerinde bulunan tutsaklarda farklı hak ihlallerine maruz kalıyor. Özellikle son süreçte tutsaklara para gönderenler “örgüte finansman sağlamak” iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanıyor. Cezaevinde bulunan kızına ve kızının koğuş arkadaşına para gönderdiği için hakkında "örgüte finans sağlamak" iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilen 75 yaşındaki Hatice Yıldız, 23 Mart’ta tutuklanmıştı. Yine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyesi Hatice Onaran’a da "Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet" iddiasıyla 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmiş ve tutuklanmıştı.
 
Tutsaklara para gönderilmesinin suç sayılmasına karşı birçok kentte tutsaklara para gönderme kampanyası başlatıldı. İzmir’de de 16 Aralık tarihinde başlattıkları kampanyaya dair konuşan Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EGE-TUHAYDER) Eşbaşkanı Ayfer Yıldırım, bu uygulamanın tecritle direkt alakalı olduğunu vurgulayarak başlattıkları kampanyada toplumun bu konuda duyarlı olmasını ve tutsaklarla dayanışma içerisinde olmayı amaçladıklarını paylaştı.
 
‘Para gönderme süreçleri devletin gözetiminde’
 
Cezaevlerinde bulunan tutsaklara, yakınlarının para göndermesinin suç sayılmasının keyfi bir uygulama ve trajikomik bir durum olduğunu ifade eden Ayfer Yıldırım, para gönderme süreçlerinin direkt devletin gözetiminde olduğunu belirtti. Ayfer Yıldırım, “Aile, görüşçü ya da vasisi içerideki tutsağa para gönderdiğinde devletin kurumuyla parayı, devletin kurumuna gönderiyor aslında. Gönderilen para, oradaki cezaevi yönetiminde görevlendirilen kişilerin tasarrufunda oluyor. Yani o paranın gerçekten ‘teröre finans’ amacıyla kullanıldığını söylüyorsa ısrarla bu uygulamayı yapanlar, o zaman onlar mı teröre finans sağlıyorlar? Çünkü tasarruf kişinin kendisinde değil yani tutsakta değil. Parayı, cezaevi yönetimi onun kullanacağı şekilde kullanabiliyor” dedi.
 
‘Tutsakların yaşamı gasp ediliyor’
 
Dışarıdan cezaevlerine yiyecek, giyecek ve ilaçların alınmadığını söyleyen Ayfer Yıldırım, tutsakların bu ihtiyaçlarını cezaevi kantininden temin ettiğini ve bunu da kendilerine gönderilen parayla yapabildiklerini dile getirdi. Ayfer Yıldırım, “Diyorlar ki parası da olmasın. Bunları da temin edemesin. Şimdi İnsan Hakları Beyannamesi’ne bakıyorsun, her yerde de imzacısı olmuşuz ama önce biz buna uymuyoruz. Parası olmayıp yaşamını idame ettirememek ne demek? Ölümün dayatılması demek. Hastadır ilacını alamıyor, açtır yeteri kadar gıdasını alamıyor. Oradaki tutsağın, yaşamı bilinçli olarak gasp ediliyor” şeklinde konuştu.
 
‘Para göndermenin suç sayılması tecritle alakalı’
 
Bu durumun direkt tecritle alakalı olduğunu dikkat çeken Ayfer Yıldırım, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin cezaevlerine ve toplum üzerine bu uygulamayla birlikte sirayet ettiğini gördüklerini vurguladı. Tutsaklara para göndermenin suç sayılması nedeniyle sadece tutsakların tecrit edilmediğini, dışarıdaki tutsak yakınlarının ve toplumun da tecritten etkilendiğini sözlerine ekleyen Ayfer Yıldırım, “Cezaevleri öyle bir yapılmış ki direkt tecrit evleri yani. Tek kişilik odalarda kalıyorsun, dayanışma şansın yok. Belki bundan birkaç yıl önce tutsaklar bir aradayken birbirlerine eksikliklerinde destek oluyorlardı ama şimdi tekleştiriyorlar tecrit sebebiyle. Tekleşince dayanışma da ortadan kalkıyor, para da gönderilemiyor. Bu tecridin direkt en zirve yapmış halidir bence” diye belirtti.
 
‘Toplumun daha duyarlı olması gerekiyor’
 
Başlattıkları kampanya dâhil yapılacak diğer çalışmaları da hak ihlalleri ortadan kalkana kadar sürdüreceklerini paylaşan Ayfer Yıldırım, amaçlarının toplumun bu konuda daha duyarlı olmasını sağlamak olduğunu belirtti. Bu durumun insan hakları meselesi olduğunu vurgulayan Ayfer Yıldırım, “Bütün herkesin bunu çok iyi anlaması gerekiyor ve bununla ilgili duyarlılık göstermesi gerekiyor. Buradaki amaç duyarlılığı arttırmak, orada yaşanan hak ihlallerini duyurmak. Bu meselenin toplumsallaşması lazım. Herkesin de bununla ilgili ciddi anlamda duyarlılık gösterip sahip çıkması gerekiyor. Biz de üstümüze düşen neyse basın açıklamaları, ısrarla para göndermelere devam edeceğiz. Bunu duyurmak için elimizden geleni yapacağız” diye ifade etti.