
Jandarma tutsakların jinekolojik muayeneyesinde yaka kamerasını açıyor!
- 09:05 7 Ağustos 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan tutsaklara yönelik hak ihlallerine yenisinin eklendiğini söyleyen ÖHD üyesi Avukat Gazel Külüğ, “Kadın tutsaklar muayene için hastaneye götürüldüklerinde, jandarmaların yaka kamerasıyla muayene odasında kaldığını öğrendik. Daha vahimi, en mahrem alanlardan biri olan jinekoloji muayeneleri sırasında bile jandarmaların kamerayı açtığı ortaya çıktı” dedi.
Hak ihlalleriyle gündeme gelen Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kadın tutsaklar, ağır şiddet uygulamalarına maruz bırakılıyor. Tutsakların yalnızca infazları yakılmakla kalmıyor; aynı zamanda fiziksel ve psikolojik şiddete uğruyorlar. Sağlık hakkı, sosyal haklar ve özgürlüğe erişim hakkı başta olmak üzere, en temel hakları sistematik biçimde ihlal ediliyor. Bu ihlaller zincirinin son örneği, geçtiğimiz günlerde cezaevinde tutulan Delal Tekdemir, Türkan Karadaşlı ve Mekiye Sönük’ün, keyfi gerekçelerle infazlarının uzatılması oldu.
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda (İHİK) yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın ile Şırnak Milletvekili Newroz Uysal Aslan, İdare ve Gözlem Kurulu’nun (İGK) aldığı kararla infazları ertelenen Delal Tekdemir, Türkan Karadaşlı ve Mekiye Sönük’ün durumunu Meclis gündemine taşıdı. Milletvekilleri, İHİK’e başvurmanın yanı sıra, Adalet Bakanlığı tarafından yanıtlanması istemiyle de soru önergesi sundu.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Gazel Külüğ, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan tutsaklara yönelik yaşanan hak ihlallerine dair konuştu.
Tahliyeler engelleniyor
Türkiye cezaevlerinde hak ihlallerinin kronik bir hale geldiğini belirten Gazel Külüğ, yaşanan ihlallerin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini dile getirdi. Gazel Külüğ, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na dikkat çekerek, böylesi bir süreçte cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı çözüm bulunmasının önemli olduğunu ifade etti. Gazel Külüğ, “Bir toplumun özgürlüğü elinden alınmış üyelerine uyguladığı muamele, söz konusu toplumun insan haklarına ve demokratik toplum ölçütlerine ne derece bağlı olduğunun en açık göstergesidir. Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde yaşanan mevcut hak ihlallerinin başında ise tahliye engellemeleri geliyor. En son Delal Tekdemir, Mekiye Sönük ve Türkan Karadaşlı özelinde verilen infaz uzatma kararları, infaz ve gözlem kurullarının varlığı, niteliği ve vasfı üzerine tekrar düşünmemizi sağladı. Delal Tekdemir hakkında verilen kararla birlikte, idare ve gözlem kurullarının oldukça keyfi gerekçelerle tahliyeleri engellediğini ve gerekçelerin bilimsellikten uzak olduğunu görmüş olduk. Delal Tekdemir, 68 yaşında, hasta bir mahpustur. İki dizinden protez ameliyatı geçirmiş ve çoklu sağlık sorunları olan bir mahpustur. İdare ve gözlem kurulu kararlarında, okuma-yazma ve spor kurslarına katılmaması infaz uzatma gerekçesi yapılmış. Ancak Delal Tekdemir, lisans mezunu biridir. Lisans mezunu birinin okuma-yazma kursuna katılması beklenemez. Yine sportif aktivitelere katılmaması da kendisinden beklenemez; çünkü iki dizinden ameliyat geçirmiş, çok ciddi sağlık sorunları olan biridir. Delal Tekdemir aynı zamanda kurula çıkarılmadan hakkında infaz uzatma kararı verilen bir mahpustur. Bu nedenle savunma hakkı da engelleniyor” dedi.
Cezaevi idaresinin ‘keyfi’ tutumları
Tahliyeleri İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla engellenen Türkan Karadaşlı ve Mekiye Sönük’ün durumuna dikkat çeken Gazel Külüğ, şunları söyledi: “Türkan Karadaşlı da kurula çıkarılmadan infaz uzatma kararı verilen mahpuslardan biri. Kararların gerekçelerine baktığımızda; ‘suça farkındalık göstermeme’ ya da ‘haklarını iyi niyetle kullanmama’ gibi soyut, bilimsel dayanağı olmayan gerekçeler mevcut. Kararın önce verildiği, gerekçelerin ise sonradan oluşturulduğu izlenimi veriyor. Mekiye Sönük ise infazı uzatılan bir başka mahpus. Onun için gösterilen gerekçe ise ailesinden birinin cezaevi anılarının bulunması. Bu örnek, İdare ve Gözlem Kurullarının hukuki temel ilkelerden yoksun değerlendirmeler yaptığını ve keyfi kararlar aldığını açıkça ortaya koyuyor. Zira cezaların şahsiliği ilkesi gözetilmeden verilmiş bir karar söz konusu.”
‘Cezalar hâkim onayına geç sunuluyor’
Bakırköy Cezaevi’nde tutsakların disiplin cezalarının infazının ertelenmesi ve geciktirilmesi yoluyla iyi hâl değerlendirmesinin yapılmaması da başka bir infaz uzatma yöntemi haline geldiğine vurgu yapan Gazel Külüğ, “Bu kararların büyük bölümünde idare, takdir hakkını keyfi şekilde kullanıyor. Mevcut düzenlemelere göre disiplin cezasının kaldırılması için öngörülen bir yıllık sürenin başlangıcı, infazın bittiği günden değil; cezanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeli. Ayrıca, İnfaz Kanunu’nun 48. maddesinde kesinleşen disiplin cezalarının derhal infaz edilmesi öngörülüyor. Nitekim Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin emsal nitelikli kararında, mahpustan kaynaklanmayan sebeplerin mahpus aleyhine yorumlanamayacağı açıkça belirtilmiş durumda. Tüm bu düzenleme ve kararlara rağmen, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde mahpusların disiplin cezalarının infazı geciktiriliyor. Bu cezalar, hâkim onayına geç sunuluyor. Tek kişilik koğuşların bulunmaması gerekçe olarak sunuluyor; ancak idareden kaynaklanan bu gecikmeler mahpusun aleyhine yorumlanmamalı. İdarenin bu kadar keyfi tutumlar sergilemesi ve kendine yeni bir pratik oluşturması, temel insan hakları ilkelerine açıkça aykırıdır” şeklinde konuştu.
‘Jandarma en mahrem alana yaka kamerasıyla kaldı’
Gazel Külüğ, son olarak şunları söyledi: “Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde yaşanan hak ihlalleri yalnızca tahliye engellemeleriyle sınırlı değil. Kronik hale gelmiş sağlığa erişim hakkına müdahaleler de söz konusu. Müvekkillerimizle yaptığımız görüşmelerde, hasta mahpusların hastaneye sevki sırasında kelepçe takıldığını ve bu kelepçeli uygulamanın muayene boyunca sürdürüldüğünü öğrendik. Muayene sırasında kelepçeli tutulmanın yanı sıra jandarmanın odayı terk etmemesi uygulamasına ek olarak, en mahrem alan olan jinekoloji muayene odasında jandarmanın yaka kamerasıyla kaldığını öğrendik. Kadın mahpuslar buna itiraz etse de jandarmalar odadan çıkmayı kabul etmiyor. Bir diğer ihlal ise su sorunu. Havanın bu kadar sıcak olduğu bir dönemde kadın mahpusların suya erişimi engelleniyor. Sular ya kesiliyor ya da kirli veriliyor. Bizler bu sorunları gözlemlemek istiyoruz ancak idareyle görüşmeye dair yaptığımız başvurular genellikle cevapsız bırakılıyor. Bu da bize, uygulamaların keyfi olduğunu gösteriyor. Bu uygulamalar insan haklarına aykırıdır. Kötü muamele ve işkence yasağına aykırıdır. Kişinin özel hayatının gizliliğine aykırıdır. Mandela Kuralları’na aykırıdır. Ancak Bakırköy Hapishanesi’nde haklara erişim engelleniyor ve söz konusu ihlaller devam ediyor.”