Sansür mü basın özgürlüğü mü?
- 09:03 7 Mayıs 2023
- Medya Kritik
Gülşen Koçuk
HABER MERKEZİ - İktidarın 20 yıllık pratiğini anlamak için sadece gazetecilere yönelik uygulamalarına bakmak dahi yeterli. 88 gazetecinin tutsak olduğu koşullarda karşılanan seçimlerde ya sansür denilecek ya da basın özgürlüğü…
Son 20 yılını AKP’nin kaos siyasetiyle geçiren Kurdistan ve Türkiye toplumu, birçok kesim tarafından “yüzyılın en önemli seçimi” olarak tanımlanan 14 Mayıs’taki seçime hazırlanıyor. Bir yandan bu iktidar gider mi, gitmez mi tartışmaları yapılırken, “Ya yine kazanırsa” kaygıları da dile gelirken, gidişi konusunda tüm kesimlerden daha ikna olan da yine iktidar. Elindeki yargı sopasını seçime günler kala yeniden Kürtlerin üzerinde kullanma pratiği de bunun bir göstergesi.
İktidarın hedefinde her ne kadar AKP-MHP’li olmayan her kesimin olduğu söylense de her dönemin değişmeyen adresi Kürtler oluyor. Kürt siyasetçiler, Kürt hukukçular ve elbette ki Kürt gazeteciler. Neredeyse Kürt siyasetine karşı gerçekleştirilen her gözaltı operasyonunun da vazgeçilmezidir gazeteciler. Ve son büyük tabloya da bakıldığında, aslında baskının odağında olanın özgür basın geleneği olduğu da anlaşılır.
11 aylık basın özgürlüğü tablosu
Her daim dediğimiz gibi Apê Musaların, Gurbetelli Ersözlerin kaleminden bugüne akan özgür basın gazeteciliği, 90’ların baskı araçları ile nasıl hedef olduysa, bugün de AKP-MHP’nin şiddet araçlarıyla inatla susturulmaya çalışılan, ancak yine inatla susmayan bir gelenek. Bunu anlamak için sadece son 11 aya bakmak bile yeterlidir. Zira sadece 11 ayda 34 özgür basın emekçisinin tutuklanmış olması da bunu kanıtlar nitelikte.
Türkiye geriledi
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni yayınladı. Endekse göre Türkiye, 180 ülke arasında 165'inci sırada yer aldı. 2022 yılında 149'uncu sırada yer alan Türkiye, 16 sıra gerileyerek, endekste en sert gerileme gösteren ülkelerden biri oldu. Endeks kapsamında, basın özgürlüğünün durumu 31 ülke için “vahim”, 42 ülke için “kötü”, 55 ülke için “sorunlu” ve 52 ülke için ise “çok iyi” veya “iyi” olarak sınıflandırılıyor. Türkiye, bu sınıflandırmaya göre “sorunlu” kategorisinden “vahim” kategorisine geriledi.
Ayrıca Türkiye'nin düşük notuna “gazetecilere yönelik baskıya hız verilmesi”, “özellikle Kürt gazetecilere yönelik toplu tutuklamalar” ve “medya özgürlüğünü tehdit eden sosyal faktörler” gerekçe gösterildi.
Gerilemeye yanıt daha fazla baskı
Yine DFG’nin aylık raporunda yer alan verilere göre 1 Mayıs itibariyle Türkiye’de tutsak 86 gazeteci bulunuyordu. Ve AKP-MHP yargısı, bu sayıya Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yenisini ekleyerek 88’e yükseltti. Basın özgürlüğünü kendisi için temel tehdit olarak gören AKP’nin mevcut karnesi, tüm dünyada tepkiyle “izleniyor”.
8 Haziran gözaltı operasyonu
AKP’nin, Kürt özgür basın kurumlarına dönük baskısını açık şekilde gerçekleştirdiği son bir yıl içindeki ilk gözaltı operasyonu 8 Haziran 2022’de Amed merkezli gerçekleşti. Bu kapsamda Pel, Arî ve Piya yapım şirketleri, JINNEWS, Mezopotamya Ajansı (MA) ile çok sayıda eve baskın gerçekleştirildi. Baskınlar sonucu aralarında JINNEWS Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş ile Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan’ın da bulunduğu 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı ve bu isimlerden 16’sı, 16 Haziran’da gece yarısı “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Tutuklananlardan 15’inin iddianamesi ise ancak 10 ay sonra tamamlandı ve duruşma tarihi ise tutukluluk sürelerinin 14’üncü ayı olarak 11 Temmuz şeklinde belirlendi. Yani gazeteciler ancak 14 ay sonra mahkemeye çıkarılabilecek.
Safiye Alağaş’ın iddianamesi 11 ay sonra kabul edildi
16 Haziran’da tutuklanan 16 gazeteci arasında bulunan Safiye Alağaş’ın Ramazan Bayramı öncesi hazırlanan iddianamesi ise ancak 11 ay sonra geçtiğimiz günlerde mahkemece kabul edildi. Safiye de yine tutsaklığının 13’üncü ayında 15 Haziran’da ilk kez duruşmaya çıkabilecek.
Adalet mücadelesi veren gazeteciler hedef oldu
Tutuklanan 16 gazeteci için henüz adalet mücadelesi verilirken, 25 Ekim 2022’de Ankara merkezli gerçekleştirilen gözaltı operasyonu ile de yine JINNEWS ve MA hedef alınarak 1’i farklı bir dosya kapsamında olmak üzere, 10 gazeteci tutuklanarak cezaevine gönderildi. Mart ayında aynı dosyada adı bulunan gazeteci Hamdullah Bayram da tutuklandı. Bununla birlikte tutsak edilen gazetecilerin sayısı 27’ye yükseldi.
Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklama
Yine 25 Nisan günü Amed merkezli gerçekleştirilen siyasi soykırım operasyonu kapsamında 150’ye yakın kişi gözaltına alınırken, aralarında çok sayıda gazeteci de bulunuyordu. Toplamda gözaltına alınan 192 kişi’den 52’si tutuklandı. Tutsak edilenler arasında JINNEWS Muhabiri Beritan Canözer, MA Editörü Abdurrahman Gök, gazeteciler Mehmetşah Oruç, Remzi Akkaya ve Mikail Barut da yer aldı.
Daha bu tutuklamaların üzerinden saatler geçmeden 29 Nisan sabahı Ankara merkezli operasyonla DFG’nin diğer eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve MA Editörü Sedat Yılmaz da gözaltına alındı. Ve ne ironiktir ki işkence ile Amed’den Ankara’ya götürülen, sorgularında ise yalnızca yaptıkları haberler suçlama olarak yöneltilen gazeteciler, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklandı. Gazeteciler ise tutuklama kararına karşı net mesaj verdi: "Bu harami düzen yıkılacak!"
20 yıllık enkazı basını susturarak kapatma çabası
AKP’nin 20 yılı aşkındır süren iktidarının hem hak ve özgürlükler hem de sosyal, siyasal, ekonomik anlamda bir enkaz yarattığı ortada. Bu enkazı gizlemenin çözümünü ise basını susturmakta bulan iktidarın belki de 20 yılda asıl bilmesi gereken temel gerçeklerden biri özgür basının, tek bir yazanı dahi kalsa susmayacağı olmalıydı. Kendi eliyle gerçekleştirdiği ya da arkasında olduğu her türlü suçu, hak ihlalini yazan özgür basını “örgüt üyesi” olmakla, “propaganda” yapmakla suçlamaktan başka elinden bir şey gelmeyen iktidar; tam da seçimler öncesi kendisini daha fazla teşhir etmemesi amacıyla, korku iklimi yaratmak amacıyla bir kez daha özgür basını hedef aldı.
Gazetecilik önünde iki seçenek
İktidarın politikaları karşısında medyanın tarafını belirlediği Türkiye koşullarında elbette gazeteciler, seçimlerde de bir yurttaş olarak tercihini yaparken, gazetecilik kimliği ile de sandık başında olacak. Tam da 88 gazetecinin tutsak edildiği AKP dönemi için tamam mı, devam mı? Gazeteciler de sandıklarda ya sansüre evet diyecek ya da basın özgürlüğüne. Ve ikinci seçeneğin kazanımı hak ve özgürlüklerde de kazanmanın belki de kapısını açacak.