‘Jin jiyan azadî’ ateşi İran seçimlerini nasıl etkileyecek?

  • 09:06 28 Haziran 2024
  • Güncel
 
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - İranlı kadın hakları aktivisti Shaghayegh Noruzi, İran’da yapılacak seçime ilişkin, “Reformistlerin, bu sistemin aşkla bağlı olduğu zorunlu başörtüsüne karşı bir şey yapacağı tamamen yalan. Hayatımızı heba eden bir yalandı. Sistem bir diktatörlük. Bunu unutmamalıyız. Hayatı asıl özgürleştiren biziz ve bunu tekrar yapacağız” dedi.
 
İran'da seçmenler, 19 Mayıs’ta yaşanan helikopter kazasında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin hayatını kaybetmesi üzerine alınan seçim kararı doğrultusunda bugün sandık başına gidecek.  Bugünkü seçimlerde Mesud Pezeşkiyan, Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, eski Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Said Celili ve eski İçişleri Bakanı Mustafa Purmuhammedi yarışacak.
 
İranlı kadın hakları aktivisti Shaghayegh Noruzi, bugün yapılacak olan seçimlere ilişkin konuştu. 
 
“İnsanların çoğunluğu, kesinlikle boykot stratejisini izleyecek ve sandığa gitmeyecek. Bir strateji olmadan boykot durumu olacak. Bence eksik olan şey bu durumu yeni bir ayaklanma dalgası yaratmak için kullanmak gibi bir stratejimiz olmadan seçimleri boykot ediyor olmamız. Örneğin, başka bir dalga yaratmak için kullanılabilirdi.”
 
* İbrahim Reisi’nin ölümünün ardından bu cumartesi İran’da yerine gelecek kişi seçim ile belirlenecek. Sizce bu seçimler nasıl geçecek?
 
İran'da hafta sonu yapılacak seçimlerden bahsederken seçimlerde boykotun uzun zamandır ana strateji haline geldiğini söyleyebiliriz. Yani bizim toplumu gözlemlediğimize göre, rejimde değişiklik isteyen insanların çoğunluğu, kesinlikle boykot stratejisini izleyecek ve sandığa gitmeyecek. Ancak, diğer yandan rejimin bu sefer yaptığı seçim oyununu kazanma şansını yakalamamız önemli. Bildiğiniz gibi, rejim bu kez de İran içinde reformist olarak adlandırdıkları kısmen reformist diyebileceğimiz kesimle iş birliği yapıyor. Bu tür bir reformistleri kendi rejimlerinin bir parçası olabilecek şekilde konumlandırmak istiyorlar ve rejimin yapısı içinde sadece küçük değişiklikler yaparak var olmak istiyorlar. Temelde reformist çizgi halkın veya demokrasinin talebini gerçekleştirme yolunda hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Dolayısıyla bu parti, bu reformistlerin yüzü çoktan beri halkın gözünden düşmüştür ama tabi hala varlar. Halkın gözünden düştükleri içinde geçtiğimiz birkaç seçimde rejim reformistlerle çalışmayı bırakmıştı. Rejim sadece sistemin aşırı muhafazakar kanadına odaklandı. Ancak bu kez, sözde reformistlerle iş birliği yapmaya başladılar. Bu bize şunu gösteriyor, “jin jiyan azadi/ kadın yaşam özgürlük” devriminden sonra rejimin sarsılmış ve kendini yeniden güçlü şekilde kurmaya çalıştığını. 
 
Oyunu değiştirmeyi, ülke içinde kendilerini yeniden inşa etmek için zaman kazanmayı düşünüyorlar. Ayrıca diplomaside ve uluslararası ilişkilerde kendilerini yeniden güvenli ve istikrarlı hale getirmek için çok çaba sarf ettiklerini gördük. Dolayısıyla tüm bunlara bir göz atmamızın önemli olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da insanların boykot edeceğini de biliyoruz. İnsanların çoğu seçimleri boykot etmek istiyor ama aynı zamanda düşünmemiz gereken bir şey  daha var, bir strateji olmadan boykot durumu olacak. Bence eksik olan şey bu durumu yeni bir ayaklanma dalgası yaratmak için kullanmak gibi bir stratejimiz olmadan seçimleri boykot ediyor olmamız. Örneğin, başka bir dalga yaratmak için kullanılabilirdi yoksa İran içindeki direnişi tamamen doğal bir şekilde boykot ederek güçlendiremeyiz. Bu, sadece iş birliği yapmak istemediğimizi ve asıl kararlara dahil olmak istemediğimizi söylemek olur. Ancak bana göre, rejimin yüzüne karşı işbirliği yapmak istemediğimizi haykırdığımız zaman çıkardığımız bu gürültüyü nasıl kullanmamız gerektiğini de düşünmeliyiz. Bunu ayaklanmanın yeniden reformu için bir tür enerji olarak nasıl kullanmak istiyoruz.
 
“Diktatörlük, Humeyni olan ana diktatör, o yaşıyor ve sadece Reisi'nin yerine başka birini koydular, koyacaklar ve hepsi bu. Bahsettiğiniz şeyi her zaman hatırlamalıyız, sistemin çökmesi gerektiğini ve asıl sorunun sistem olduğunu biliyoruz.”
 
* İbrahim Reisi'nin ölümünden sonra kutlamaları gördük, insanlar sokaklara döküldü. Fakat sistem hala ayakta ve yeni bir Reisi seçilecek.  Sistem ölmedikçe bir diktatörün ölümü eril zihniyet sorununu çözer mi?
 
 
Haklısınız, tam olarak diktatörlerden biri olan Reisi aslında asıl sistemin bir askeriydi. Reisi ilginç bir karakter, bu filmdeki rolüne baktığınızda çok genç yaştan beri sisteme hizmet ediyordu. 20 yaşından beri bu sistemin içinde ve çok genç yaştan beri rejimi kurmak için öldürmeye ve idam cezalarını imzalamaya başladı ve hayatının sonuna kadar da bu rolünü yaptı. Bir diktatörlük için tam da aranan bir hizmetkarın yüzüydü. Yani bu anlamda elbette hiçbir kişisel sorumluluğu olmadığı anlamına gelmez. Tabii ki var ama biliyorsunuz, bana Nazi dönemindeki İrlandalı adamı hatırlatıyor, sadece hizmet eden ve sistem çalışanları. Reisi hizmet etmek için karar veren adamı çok fazla andırıyor, bu da bu anlamıyla insanların ölümünden sorumlu olduğu anlamına geliyor. İran'da İslam Devrimi’nin ilk yıllarında binlerce, yüzbinlerce kişinin ölümünden sorumluydu. Komünist fikirlere, sol fikirlere ya da iktidara gelen İslami fikirlerden farklı fikirlere sahip birçok devrimci genci idam ettiler. Hepsinde imzası var. İdam edilenlerin aileleri hala hayattalar ve aslında İran'daki diktatörlüğe karşı hareketin bir parçasılar. Özellikle de kadınların, annelerin özel örgütlülüğü ve eylemleri var, bu örnek örgütlülük her zaman bu hafızayı canlı tutmaya ve direnişi insanların kitlesel olarak öldürüldüğü bu zamanlar etrafında örgütlemeye çalışıyorlar.
 
Bu yüzden Reisi öldüğünde insanlar sevinçlerini gösterdi. Sistemin birçok genci öldürmek için verdiği zalim kararların çirkin yüzüydü kendisi. Böylece bu insanların aileleri ve İran'daki pek çok insan mutlu oldu çünkü bizim için anlamı tamamen şuydu, rejim önemli bir askerini kaybetti. Bu diktatörlüğün kurulması için çok iyi bir asker oldu ve sonunda o da öldü. Bu yüzden mutluluk da bundan kaynaklanıyordu, bilirsiniz, sisteme karşı bir tür direniş ve mücadele içinde olduğumuzda ve çok fazla şanssızlıkla karşılaştığımızda ya da küçük şeyleri denediğimizde bazen başarısızlıkla karşılaşabiliyoruz, tamda bunun üstüne gelen bir haber mutluluk yaratır. Bu yine umut buluyor, “tamam, sonunda tek tek ölecekler” demenin umudu. Ama haklısınız sistem hala var olmayı sürdürüyor. Diktatörlük, Humeyni olan ana diktatör, o yaşıyor ve sadece Reisi'nin yerine başka birini koydular, koyacaklar ve hepsi bu. Bahsettiğiniz şeyi her zaman hatırlamalıyız, sistemin çökmesi gerektiğini ve asıl sorunun sistem olduğunu biliyoruz. Kişiler değil, hatta sadece Humeyni bile değil sistem asıl karşı durduğumuzdur, Humeyni bile bir gün ölürse, ki o da ölecek, sorun çözülmeyecek çünkü sistem var. Sistemin ekonomik desteği var, ideolojik ayağı var. Tüm yapı hala mevcut, ayakta ve asıl sorun da bu.
 
“Seçim konuşmalarını takip ederseniz bu adamların hepsinin seçim sürecinde kadın haklarından bahsettiğini görürsünüz. Bu aslında önemli, bu bizim başarımız çünkü İslami kamuoyu bile bu durumu önemsiyormuş gibi davranmaya zorlanıyor, bu içinde olduğumuz kadın hareketinin bir başarısı.”
 
* Yapılacak seçimlere kadınların katılabileceğini duyurmuşlardı, fakat bütün adayları ilk elden veto ettiler. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz yani gerçekçi gelmiş miydi?
 
Bu gerçekten çok ilginç ve komik diyebilirim. Kadınları seçimlerde görmek istiyor ve seçime katılmalarına izin verdiğinizi açıklıyorsunuz ancak ülkede kadınlar mevcut yasalar dahilinde kocası olmadan seyahat dahi edemiyor. Kocasının iznine ihtiyaç duyuyor, düşünsenize bir kadın başkan ülkede gezmek istiyor ama kocasından izin almak zorunda. İzin alamazsa kadın başkan ne ülke içinde ne dışında dolaşamıyor. Yani tam anlamıyla karar gülünç ve aşırı iğreti. Bunun nedenine baktığımızda İslam Cumhuriyeti dikkat çekmek istediğinde her zaman bir araç olarak kadınların durumunu kullanıyor.  Neyse ki biz bütün bu oyunları biliyoruz, kadınların hakları üzerine oynuyorlar. Yalanlarıyla ortaya çıkıp, “hadi kadınlar aday olabilir izin veriyoruz, zorunlu başörtüsü takmadıkları için tutuklamayacağız” gibi ama ertesi gün bu oyunlarının gerçek yüzünü görüyoruz tabii. Mesela seçim konuşmalarını takip ederseniz bu adamların hepsinin seçim sürecinde kadın haklarından bahsettiğini görürsünüz. 
 
Bu aslında önemli, bu bizim başarımız çünkü İslami kamuoyu bile bu durumu önemsiyormuş gibi davranmaya zorlanıyor, bu içinde olduğumuz kadın hareketinin bir başarısı ve onlara karşı ne kadar savaştığımızın, onlara karşı ne kadar bağırdığımızın uluslararası alanda kadına karşı gerçek patriyarkanın yüzünü ne kadar gösterdiğimizin başarısıdır. Ve bu nedenle zorlanıyorlar ve seçimlerde bile kadın hakları hakkında bir şeyler söylemek zorunda kalıyorlar. Elbette sözünü ettikleri hiçbir adım gerçekleşmeyecek, kadın hakları hakkında söyledikleri şeylerin hiçbiri olmayacak, cumhurbaşkanlarından biri kadın olmayacak ve hiçbirine izin vermeyecekler. Söylemleri yalan ama en azından biliyoruz ki o kadar çok zorluyoruz ki onları bizi kabul etmeye zorluyoruz, evet, kadın hakları asla kaçamayacakları bir konu. 
 
“Reformistlerin, bu sistemin aşkla bağlı olduğu zorunlu başörtüsüne karşı bir şey yapacağı tamamen yalan. Hayatımızı heba eden bir yalandı.”
 
* Kadınlar hala hakları için savaşırken bu seçimin bir değişiklik getireceğini düşünüyor musunuz?
 
 
Seçimlerde bizim lehimize herhangi bir değişiklik olmayacak ya da rejim içindeki herhangi bir iç sistem insan hakları için çalışamaz. Dürüst olmalı ve bu gerçeği kabul etmeliyiz, bunun olamayacağını biliyorsunuz. Bunun nedeni yine sizin de bahsettiğiniz ilk şey, sistemin kendisi sorun. Her şey tamamen bu sistemin direncine karşı çalışacak şekilde oluşturulmuş. İnsan haklarına karşı olduğu gerçeğine bağlı ve bu sistemin derin ve temelde çok muhafazakâr olmasıdır. Görünen o ki, sistemin kendisini insanların yeni ihtiyaçlarıyla güncelleyebilmesinin hiçbir yolu yok. Bu yüzden bu sistemin ruhu bu ve gerçekten içerideki hiçbir şey bunu değiştiremez. Sistemin tüm yanları ve parçaları kadınları ne kadar ezebileceğine bağlı çünkü kadınlar için biraz özgürlük, kadınlar için biraz şans bu sistem için büyük bir tehdittir. Sistemin tüm farklı parçalarını tedavi edemezsiniz. Sadece küçük bir değişiklik bunu başaramazsınız. Dolayısıyla bu reformistlerin bir şey yapmasıyla değişmeyecek. Reformistlerin, bu sistemin aşkla bağlı olduğu zorunlu başörtüsüne karşı bir şey yapacağı tamamen yalan. Hayatımızı heba eden bir yalandı. Örneğin, ben küçük yaşta, bu söze güvenmiştim. Reformistler başarılı olduklarında dahi iktidara gelince asla hiçbiri bu konuda hiçbir şey yapamazdı. Yapmak istemediler de. Bu insanlık sisteminin sadece bir parçası, buna dokunurlarsa değişim mümkün olur,  tüm parçaları hareket ettiriyoruz, bu yüzden bunu istemiyorlar. Sistemin tekrar tekrar kurulmasını istiyorlar. Bu yüzden evet, bu sadece kullandıkları araçlar ve oyundan ibaret, kadınlara oynuyorlar.
 
“Sistem bir diktatörlük. Bunu unutmamalıyız. Hayatı asıl özgürleştiren biziz ve bunu tekrar yapacağız. Önemli olan tek şey, odağımızı kadınlarla ilgili olan ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan insanların haklarıyla ilgili olan kendi hareketimizden ayırmamamızdır.”
 
*Sizce kadınlar bu reformist sizin deyiminizle “yalanlara” ve manipülasyonlara karşı nasıl bir yol izlemelidir, gerçek bir özgürlüğe ulaşmak için?
 
 
Benimle konuştuğunuz şu günlerde, İran'daki kadın hareketi en iyi zamanları yaşıyor diyemem. Genel olarak Orta Doğu'da, yıllar ya da aylar önce Rojava'nın farklı bölgelerinde, Türkiye'de, İran'da sisteme karşı bazı ayaklanmalar ve mücadeleler oldu. Bence bu hareketlerin hiçbiri maddi bir kazanım elde etmedi ve daha sonra anlamlarını yerine ve gerçek birçok şeyi ortaya koydu, İşbirliğinin ve birlikte çalışmanın yanında, aslında konuştuğumuz, birbirimize gönderdiğimiz ve birbirimizi tanıdığımız şekilde birçok şeyle çok daha iyi tepki veriyoruz. Fakat maddi olarak, örneğin sistemi geri itmek veya ciddi yasaları değiştirmek olsun bölgemizde hiçbirimizin çok ciddi bir başarı elde ettiğini düşünmüyorum. Bu yüzden bence hepimiz biraz yorgunuz ve temelde kendimizi organize etmek ve tekrar kendimizi kurmak için en iyi zaman bu. Ancak diğer yandan, özellikle bu direniş ve ayaklanma aşamasında, kadın ve LGBTQ'nun birer hareket olduğunu unutmamamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim düşünceme göre, uzun süre hayatta kalan ve hareket için yaşanan tüm zorlu mücadeleler sırasında yine en önemli değişikliği yapan ve bölgedeki en önemli ayaklanmayı organize eden tek hareketler bunlardır. 
 
Bu yüzden çok yakında, umarım çok yakında, bir sonraki ayaklanma dalgasına ulaşacağız. Ve unutmamalıyız ki bazen her şeyin reforme edildiğini ve seçimlerini yaptıklarını, işleri bir şekilde yola koyup insanları güvende hissettirdiklerini görsek bile sistem bir diktatörlük. Bunu unutmamalıyız. Hayatı asıl özgürleştiren biziz ve bunu tekrar yapacağız. Önemli olan tek şey, odağımızı kadınlarla ilgili olan ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan insanların haklarıyla ilgili olan kendi hareketimizden ayırmamamızdır. Sahip olduğumuz ana konu bu. Bu konuda her zaman dikkatli olmalıyız. Diğer partiler ya da diğer ideolojiler içinde eriyip gitmemeliyiz, çünkü bizim için önemli olan haklarımızdır. Ve biz sadece bu şekilde gücümüze sahip çıkabilir ve bu tür çok büyük bir ayaklanmayı ve çok büyük bir değişimi gerçekleştirebiliriz.