Kwestan Dawudi’nin Jineolojî panelindeki sunumu (1)

  • 09:05 21 Haziran 2024
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Özgürlük hareketinin ortaya çıkmasıyla bu denklem değişti. Rojhilat’taki kadınların özgürlük hareketine katılması, eğitimlerden geçmesi ve eğitilmeleriyle Hewramî, Kurmanc, Soran ve diğer gruplarla diyalog kurması, Kürtçe dilinde tartışmaları, kapsamlı bir lehçe oluşturmaları bu iddianın en belirgin örneklerinden biri olduğu söylenebilir.”
 
Necibe Qeredaxi
 
İyi günler arkadaşlar,
 
Doğu Kürdistan’daki (Rojhilat) kadınların mücadelesi hakkında kısaca konuşmaya çalışacağım. Belli ki bazılarınız o dönemde henüz doğmamıştı; fakat ben ayaklanma sonrası dönemde partilerin mücadelesinden, ayrıca halkla ilişkilerini kesmelerinden de bahsedeceğim. Kendi geçmişim ve olayların nedenlerini yorumlayışım, kadınlarla ilgili olduğu için oldukça kısa konuşacağım. 
 
Hepimizin bildiği gibi işgalci İran devleti, Kürdistan’ın diğer işgalcileri gibi istatistikleri biz Kürtlere sunmamak için uğraşmıştır; çünkü istatistik bilimsel bir araçtır ve açıklamak, analiz etmek ve tespit yapmak için kullanılabilir. İşgalci taraf, olaylarla baş etme imkanları kalmasın diye Kürtler retorik düzeyde konuşsun ve çalışsın istiyor.
 
Biz Kürtler henüz doğru istatistiklere sahip değiliz, örneğin nüfusumuzun ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Bazıları otuz milyon bazıları kırk milyon diyor, doğru istatistiklerin olmaması nedeniyle biz Kürtler bu gibi şeylerden bahsedemiyoruz. Mesela, Kürtlerin tarihindeki olayların nasıl gerçekleştiği hakkındaki detaylar, olaylar ve nasıl gerçekleştikleri… Çünkü bunlar yazılı değil ve bahsedemiyoruz. 
 
İstatistiklerin olmaması nedeniyle diğer bütün sorunlar gibi kadınlarla ilgili sorunlar da pek çok durumda genel bir konu haline geliyor. Bahsettiğim gibi her millet için kendi tarihini tekrar yazmak çok önemlidir. Tarih neydi, olayların içerikleri nasıldı ve kadınlar ne yapmıştı? Doğu (Rojhilat) Kürdistan’dan bahsettiğimizde, Maku’dan, Xoy’a ve İlam Kürdistan’ının güneyine kadar geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. 
 
Sizin güncel durumunuz hakkında konuştuğumu söylemiyorum; fakat kendimden bahsediyorum. Mesela Komünist Partiye katıldığım veya hala Mahabad’da olduğum zamanlardan. İnsanların  yüzde 80’inin İlam’ın veya Maku’nun bir Kürt şehri olduğunu bilmediğine eminim. Her şekilde, böyle bir bilgi yokmuş gibi davranılıyor. Bu coğrafi bölgede Kürt kadınları homojen değildir, yani tek çeşit ve bir örnek değildirler. Kadınların yaşam biçimi üzerinde önemli bir etkisi olacak şekilde farklı dinlerden, farklı lehçelere, genel kültüre, gündelik davranışlara sahiptirler, bu farklılıklar Kürt kadınları arasında rahatlıkla görülebilir.
 
Gördüğünüz gibi, coğrafyamızın genişliği nedeniyle dil, lehçe ve din bakımından farklıyız; ancak ortak olduğumuz bir nokta var. Şüphesiz ki pek çok ortak noktamız var fakat muhtemelen siyasetin derinleşmesi sayesinde bunların arasından Rojhilatlı kadınların çalışma ve mücadelelerine esas alacakları çok sayıda ortak nokta bulabiliriz. 
 
Kürtçenin lehçeleri 
 
Doğu Kürdistan’da (Rojhilat) Kürtçe’nin Sorani, Kelhuri ve Hewrami lehçelerinin her birini konuşuyoruz. Geçmişte nasıl olduğu farklı bir konu; fakat modern tarihte, lehçelerin yakınsaması ve benzeşmesi önemli bir rol oynar.  Ama bu lehçelerin nasıl kaynaştığı da ayrı bir konudur. Doğu Kürdistan’da (Rojhilat) erkeklerin bu lehçeleri kullandığını söyleyebilirim. Bunlar özellikle siyasi partilerde çalışan, işle meşgul, kazanç sağlayan ve seyahat eden erkeklerdir. Fakat biz kadınlar, elbette öğrenci olanlardan bahsetmiyorum; genelde kendi oturdukları bölge çerçevesinde aktiflerdir. Ancak erkekler farklı yerlerde çalıştıkları, kazanç sağladıkları ve seyahat ettikleri için, diğer lehçeleri kullanma becerileri kadınlardan biraz daha fazladır. 
 
Bu anlayış, ifade ettiğim gibi, bütün kadınlar için geçerli olmayabilir; ama kadınlar hala ev ve okul, ev ve market gibi belirli bir çerçevede hareket ediyorlar. Ve bu durum kesinlikle birbirlerini anlamalarını zorlaştırıyor. Başka bir deyişle eğer erkekler kendi aralarında, evden, pazardan, kültürel alışverişten bağımsız ortak bir dil yarattılarsa, Kürt kadınları bu fırsata sahip olamamıştır ve ortak bir dile sahip değildirler. 
 
Geçim kaynakları ve ticaret, erkeklerin evden ayrılması ve başka şehirleri keşfetmesi için önemli faktörlerdir; bu da onların diğer Kürtler ve lehçelerle tanışmasına neden olur. Örneğin ben çocukken Mahabad’da bir hastane yoktu. İnsanlar, iş veya bir ihtiyaçlarını karşılamak için bir yerden diğerine giderken saatlerini harcamak zorunda kalıyordu. Başka bir deyişle işgalci taraf, Kürtleri yüzlerce seyahat problemi ile meşgul etmek zorunda bırakan bir sistem kurmuştur. Rojhilat’taki kadınların, ayrımcılığa uğrama nedenlerinden birinin dildeki farklılıklar olduğunu düşünüyorum. Belki de Med TV’nin kurulmasından ve Kürdistan’ın dört parçasındaki mücadelenin derinleşmesi ve genişlemesinden sonra ve diğer medya ağlarının ortaya çıkmasıyla daha çok çatışma meydana gelmiştir. Radyo ve televizyon kanallarının ortaya çıkması gerçektir, fakat nerede? Evlerin içinde, yine evlerin içindeydiler. Yani kadınlar programları evde izleyebiliyordu. 
 
Özgürlük hareketinin ortaya çıkmasıyla bu denklem değişti. Rojhilat’taki kadınların özgürlük hareketine katılması, eğitimlerden geçmesi ve eğitilmeleriyle Hewramî, Kurmanc, Soran ve diğer gruplarla diyalog kurması, Kürtçe dilinde tartışmaları, kapsamlı bir lehçe oluşturmaları bu iddianın en belirgin örneklerinden biri olduğu söylenebilir. 
 
Örneğin, televizyonda arkadaşlar sohbet ederken, gerçekten nereli olduklarını anlamıyorduk, yani lehçeler arasında ortak bir benzerlik var. Bunlardan önce diğer lehçelerin varlığını bilmiyorduk. Örneğin Rezaye (Urmiye) şehri. Pek çok insan onların Türk, Miyadavab, Nakdeh, Şağur vb. olduğunu sanıyordu, çok az insan onların da Doğu Kürdistan’ın (Rojhilat) bir parçası olduğunu biliyordu. Hatta Peşmerge saflarına katıldığımızda bile çok az insan bunu biliyordu. Ama bu açılım, bu hareket ve oluşum yapısının çabalarının bir sonucu idi ve biz kadınları gerçekten etkiledi. Buna rağmen hala kadınlar ev sınırlarındaydı. Peki, bu engelin üstesinden nasıl gelinir? Bu, bu iş için zemin oluşturan özgürleştirme hareketiydi; bu, insanlar arasında oluşturulan bir yapı idi. Bu iddianın açık bir örneği Doğu Kürdistan (Rojhilat) kadınları oldu. 
 
Arkadaşlar bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Dağlara gitmek için evden ayrıldığımızda, Kürt dilini okuyacak ve çalışma yapacak derinlikte bilmiyorduk. Tüm metinler Farsçaydı. İki kişi arasında böylesi ciddi bir diyalog ihtimali çok azdı ama biz Kürdistan’ı canı gönülden sevdik. Mesela beni etkileyen büyük bir erkek kardeşim var ve Kürdistan sevgisinden bahsederdi; ama ne Demokratik Parti ne de Komünist Parti, ulusal ve siyasi düzeyde bir eğitime sahip değildiler. 
 
1979 yılında İran’daki Şah rejimi düştüğünde, Rojhilat kadınları önemli bir rol oynadılar. Bakın pek çokları Rojhilat veya Komünist Partili kadınlardan bahsediyor. Bu gerçeği küçümsemeyin. Kuzey Kürdistan’da (Bakûr) ve Rojava’da olanlar, bugün bunlarla gurur duyuyoruz, Rojhilat’ta da oldu. Yüzlerce iyi kalpli kadın ve genç kız sahneye çıktı. Daha sonra Şah’ın devrilmesi sırasında Mahabad, Sanandij, Merivan, Saqız ve diğer şehirlerde İran’ın diğer şehirlerinden daha fazla gösteri düzenlendi. Tüm eylemlere kadınlar katıldı, örneğin yaşım küçük olmasına rağmen ben de gösterilere katıldım. Gösterilere katılan insanların pek çoğunun özgür kişiler olduğunu ve o sırada hapiste olan babaları, erkek kardeşleri, eşleri için katıldıklarını iddia edebilirim. Bu kadınlar özgürce katılmışlardı; fakat çoğunlukla bahsettiğim nedenler yüzünden katılmışlardı. Daha sonraları, zaman içinde partiler kurulurken eğitimli kadınlar, gelip gösterilere korkusuzca katıldılar. Ama “ev kadınlarının” aktif ve korkmadan katılımına daha az rastlanıyordu; fakat varlardı ve katılıyorlardı. Özellikle o dönemde, yalnızca kız okulları greve gidiyorlardı veya erkek ve kız okulları ayrı ayrı greve gidiyorlardı. 
 
Yani bahsettiğim gibi geleneksel Kürt özgürlük kültüründe kadın hep var olmuştur, ama kadın anne ya da eş demektir ve kadınların sayısı hep az olmuştur. Bu nedenle Şah rejimine karşı ayaklanma genç kadınların, özellikle de öğrenci kadınların kurtuluş mücadelelerine katılmasının önünü açtı.
 
Katılım eşit, yaklaşım aynı düzeyde değildi 
 
Bu dönemde genç kadınların gönüllü katılımı, devrimci ve özgürlükçü bir olguydu. Bu geleneksel çerçevede Kürdistan Demokrat Partisi’ne katılan genç kadınların sayısı çok azdı. Belki bunların çoğu Mahabad şehrinde yaşandı; ama Kürdistan İşçi Devrimci Komitesi kurulduğunda ona katılanların sayısı oldukça fazlaydı. Yani bu gençler anne ya da eş olarak değil, aşağı yukarı zamanlarının erkek çocukları gibi özgürlük mücadelesinin içinde yer almış, bu mücadeleye katılmak isteyen ve katılmanın bedelini ödemeye hazır kızlardı, erkeklere kıyasla katılımları eşitti. Ama yaklaşım aynı düzeyde değildi, bu genç kadınlara hakaret ve saygısızlık edildi. İşte bu yüzden genç kadınlar zorla evlendiriliyor ya da babalarının ve ağabeylerinin kararlarından etkileniyorlardı, nasıl? Örneğin babası veya erkek kardeşi ve eşi, Komünist Parti’de olan kadınlar Komünist Parti’ye katıldı. Ya da demokrat olsalardı Demokratlara katılırlardı. Yani seçimleri bilinçli ve akıllıca bir seçim değil, zorunlu bir seçimdi. Evet, kadınlar için erkeklerin tercihiydi. Hangi sebeple? Ara sıra evden çıksa o genç kadına evi terk etmiş derlerdi.
 
Çoğunlukla işgalci tarafın tepkisi hakkında konuşuyoruz, ama aslında iç tepki sorunu biz kadınları çok şiddetli bir şekilde etkiledi. Partideki kadınlara, genç kadınlara yönelik hakaretler, sadece işgalci taraftan yapılmazdı. Kötü sözler ve hakaretler erkek çocuklarına ve erkeklere değil özellikle genç kadınlara, kadınlara yönelikti. Mesela, iyi bir kız çocuğu evde oturan ve hiçbir şey yapmayan kızdı. Direniş sırasında kadınlar kendilerine saygılarını kazandılar, köylerde peşmerge olan kadınlara ve genç kadınlara saygı gösteriliyordu. Bunun temel nedeni bir kadının peşmergelik görevlerinin yanında sosyal ve geçim görevlerini de yerine getiriyor olmasıydı. Örneğin; sabah erkenden köylülerle birlikte çiftliğe çalışmaya gidiyorduk; ama erkekler böyle değildi, kadınların sahip olduğu sorunlara sahip değildi. 
 
Zihniyet  kademeli olarak değişti 
 
Kadınların aleyhine dönük ifadelerin bir kısmını İslam Cumhuriyeti ortaya sürüyordu: onlar solcuydu, kardeşliğin bile ne olduğunu bilmiyor ve birbirlerine tecavüz ediyorlar diye laf yayıyorlardı. Sonraları, köylüler de aynı sözleri tekrar etmeyi öğrendiler. Demokratik Parti ortaya çıkıp, etkisini gösterdikten sonra Komünist Parti kuruldu. Demokratik Parti de Komiteye muhalifti. Örneğin sloganlarında, alaycı bir ifadeyle “güzel kızlara sahip komite, çok yaşa” diyorlardı. İlk zamanlarda, direnişçi genç kadınlara hakaretler işgalci taraftan değil iç tepkilerden geliyordu. Ama mücadelenin merkezinde, kadınlara çok saygı duyuluyordu. Köylerin kendilerinde, mücadeleye katılan kadınlara saygı duyuluyordu, zaman içinde bu zihniyet kademeli olarak değişti. 
 
Bu aşamada köylerde kadınların aleyhine bir zihniyet yoktu, hatta belki seviliyorduk ve kahramanlar olarak tanınıyorduk. Kadınların ve genç kadınların bireysel olarak buna katıldığını demek istemiyorum ama maalesef çok eril bir ortam vardı, ataerkil bir atmosferdi. Liderler erkekti ve sorumlulukları kendi aralarında paylaşıyorlardı. Kadınlar erkeklerin standartlarına göre ölçülüyorlardı ve hatta erkekler onlardan sorumluydu. 
 
O zamanlarda, şanslı mıydım değil miydim ve maalesef çok mu fazla eleştirdim veya Komünist Parti’deki yoldaşların hoşuna gitmeyen konulardan çok mu fazla bahsettim bilmiyorum. Biz on kişiydik, erkek bir liderimiz vardı, üç-dört yoldaşımız idam edildi, bir tanesi hala hayatta; ancak o zaman olanlar nedeniyle psikolojik problemleri vardı. O zaman çok yorgunduk. Bir gece bir arkadaşımız gelip Marks’ın Komünist Manifesto’sunu bize okumuştu ve biz anlamamıştık. Aslında o arkadaşımız da anlamamıştı. Ne zamanki özgürlük mücadelesi yayıldı anlamaya başladık. Biz kadınlar mücadelenin kalbinde, işgalcilerin ve gericilerin hakaret dolu sözlerine maruz kaldık, kadınların ve genç kadınların pozisyonu o dönemde çok acı vericiydi. 
 
Kadınlar mücadeleye katıldı 
 
Düşmanla savaş alanını seçen genç bir kadından, 70 yaşındaki annelere kadar kadınlar mücadeleye katıldılar. Örgütün gizli bilgilerinden, erzak ve silah getirilmesine kadar mücadelede yer aldılar. O zamana kadar annelerimiz gelip çocuklarını ararlardı; şimdi ise gerilla yoldaşlar arasında arıyorlar. Bizi görmek için yüzlerce kilometre köy köy gelirlerdi, bizi göremezlerdi ama çocuklarının mücadelesine ortak olacaklarına inanırlardı.
 
Kürt kadınlar on dört yaşından itibaren cezaevine girdi. İran, 1979-1980 yıllarında 60 kadar kız çocuğunu cezaevlerinde infaz ettiler. Bildiğim kadarıyla daha fazla olmalı. Tam sayılarını bilmiyoruz; çünkü önemsenmediler. Ama mesela Kürdistanlı bir mülk sahibi bir ailenin kardeşi veya ferdi olsaydım ve bir saat tutuklansaydım, bana çok saygı duyarlardı. Ya da mesela zengin bir aile ve merkez komite üyesi olsa çok saygı görürdü, bunun çok örneği var.   
 
Kanımca cezaevlerindeki kadın ve kız çocukların direnişi, en büyük ve en kutsal mücadeleydi ki şu anda elimizde Kürtçe arşiv olmasa bile er ya da geç İran hapishanelerinin arşivleri açığa çıkacak ve bu direniş, belgeler ve arşivler arasında yer alacak. Rojhilat cezaevlerinde kadınlar, genç kadınlar işkence gördüler, cinsel tacize uğradılar ve dövüldüler yine de işgalciler onların mücadelelerini değiştiremedi. Şimdi ya da ne zaman Rojhilat cezaevlerinden bahsedilse telaşlanıp hemen soruyorlar; “tecavüze uğradınız mı?” diye korkuyorlar.
 
* Kwestan Dawudi’nin 19 Haziran 2016 tarihli Jineolojî Paneli’nde  yaptığı sunumunun 1'nci bölümünü yayınlıyoruz. Sunumun ikinci bölümü haftaya yayınlanacaktır. 
 
* Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Rojhilat” dosya konulu 28. sayısından kısaltılarak alınmıştır. 
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!