İktidarın ‘Anadolu medyası’ kayyımı savunmak için yarışıyor

  • 09:06 16 Haziran 2024
  • Medya Kritik
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
HABER MERKEZİ - Kurdistan ve Türkiye’de kayyıma karşı mücadele büyük bir iradeyle  sürerken, iktidarın ‘Anadolu medyası’ neleri haberleştirme gereği duydu? Yandaş medyanın haberlerinde “Daha çok irade gaspı, daha çok kayyım!” dediğini görmemek mümkün değil.
 
Kayyım politikalarını üreten iktidarın yandaş medyası, algı yaratmaya ve nefret saçmaya devam ediyor. İktidarın Kürt, kadın, Alevi ve doğa düşmanlığını “habercilik” adı altında normalleştirmeye çalışan ana akım medya, yalanlarla dolu haberlerle halkı kin ve nefrete teşvik ediyor. Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasıyla yeni bir fırsat bulan ana akım medya, kayyımın irade gaspı olması ve demokrasinin zedelenmesiyle ilgilenmeyip, kişileri hedef alarak aslında Kürt halkına duyduğu nefreti açığa çıkarıyor.
 
Halkın değil, iktidarın ‘Anadolu medyası’
 
AKP’li Cumhurbaşkanı, 5 Haziran’da “8. Anadolu Medya Ödülleri” programında yaptığı konuşmada, havuz medyayı “Anadolu medyası” olarak nitelendirdi.  Havuz medyayı “Anadolu medyası” diyerek övmesi boşuna değil elbette. Bu öylesine söylenmiş bir söz de değil. İktidara daha çok yandaş daha çok propaganda gerektiği için bu söylemle havuz medyasına “harekete geçin” mesajı da veriliyor. Erdoğan, yaptığı konuşmada “Halktan yana ve kendisini halka karşı sorumlu hissederek yayıncılık yapan mahalli medyanın yerini, başka hiçbir kurum alamaz ve dolduramaz. Mahalli medyamız insanımızın talep, beklenti ve eleştirilerini aktarmada bir nevi köprü görevi yapıyor” demişti. Elbette medyanın toplumun talep, beklenti ve eleştirilerini aktarmakta bir köprü görevi gördüğü doğru. Fakat iktidarların medya kuruluşları bu köprü görevini halktan yana değil, iktidardan yana kullanıyor. Dolayısıyla iktidarın talep, beklenti ve eleştirilerini aktarmasında havuz medya sarsılmaz bir köprü görevi görüyor. Bunu tam da halkın talep, beklenti ve eleştirilerini yüksek sesle haykırdığı kayyım protestoları haberlerine bakarak görebiliriz. Halktan yana (!) olan havuz medyasının halkın iradesine darbe olan kayyım ataması haberlerini nasıl işlediğine bakmakta fayda var.
 
Yeni Şafak yalan haber yazarken yakalandı
 
Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyımın ve belediye eşbaşkanının tutuklanmasının ardından ana akımda yer alan haberler yine bizi şaşırtmayan bir şekilde yazıldı. Neredeyse her kesimin tepki gösterdiği ve kabul edilemez olarak nitelendirdiği kayyım atamasına övgüler AKP-MHP’den, yandaşı olan partilerden ve tabi ki ana akım dediğimiz havuz medyasından geldi. Colemêrg Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın Wan’da gözaltına alınmasına dair haber yapan Yeni Şafak Gazetesi, haberin başlığını şu şekilde attı: “DEM’li başkan kaçarken yakalandı” Haberin devamında yer verilen ifadeler ise şu şekilde: “Terör örgütü yöneticiliğiyle yargılanan DEM Partili Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış kaçarken yakalandı. Akış, yarınki duruşmaya katılmamak için gittiği Van’da gözaltına alındı. Hakkari Belediyesi'ne kayyum atandı.”
 
Sicili kabarık havuz medya
 
Aklı sıra kayyım atamasını haklı çıkartmaya çalışan Yeni Şafak, eşbaşkanın Wan’da gözaltına alınmasını ne hikmetse kaçmaya çalışmasıyla ilişkilendirdi. Haberin sonlarına doğru da nefretinde zirveye ulaşan Yeni Şafak, belediye eşbaşkanı için “sicili hayli kabarık” diyerek durumu meşru kılmaya yönelik ısrarına devam etti. Yandaş medyanın, gazeteciliğin etik ilkelerini yerle bir etme konusunda sicili hayli kabarıkken böylelikle yaptığı haberlere bir yenisini daha eklemiş oldu.
 
Anbean kameralara yansıyan arsızlık
 
Yine Yeni Şafak’ta yer alan bir haberde Mêrdîn Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün TBB Meclisi’nde yaptığı konuşma hedef alındı. Ahmet Türk, konuşma yaptığı sırada kayyım politikalarını eleştirdiğini söyleyerek kayyım atanmasını kınadıklarını dile getirdi. Yeni Şafak, haberinde şu ifadelere yer verdi: “Ahmet Türk'ün kayyum atamalarını eleştirdiği konuşmasına Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya sert tepki gösterdi. Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ayağa kalkarak gür bir sesle "Biz kınamıyoruz, siz kınıyorsunuz kafanıza göre" diyerek tepki gösterdi. O anlar anbean kameralara yansıdı. 
 
Kayyımı övme gururu..
 
Karabük Belediye Başkanı’nın irade gaspını normalleştirerek kınamadığını söylemesi (Yeni Şafak’a göre “gür sesle” söylemesi) onlar için utanç değil, gurur olmuş durumda. Tabi havuz medyası da bu gururu yaşatma çabasında. Ancak yaşadıkları ve yaşatmaya çalıştıkları gururun, yazdıkları haberlerle birlikte tarihin çöplüğünde yer alacağı da bir gerçek. Kürt halkının da Kurdistan’da kayyımları “tarihin çöplüğüne” göndermesiyle büyük bir zafer kazanmasını hazmedemeyenler, çareyi zavallıca hazırlanmış haberleri yapmakta buluyor. Ne de olsa havuz medyası iktidarın çöplüğünden besleniyor.
 
Ana akımın kayyıma kılıf uydurma çabası
 
Yeni Şafak’ın “Anadolu medyası” olmaya layık görülmesi onu daha da hırslandırmış olacak ki düşmanlık ve nefret kokan haberlerini sadece rutinlerle geçiştirmedi. “Anadolu medyasının” gazetecilerinden Aybike Eroğlu, Yeni Şafak gazetesine bir yazı yazdı. Tahmin edileceği üzere yazıda amaçlanan yeni bir kayyım atama ihtimalini arttırmak ve ardından gelecek olan kumpas davalarına zemin hazırlamaktı. Yazıda yine ve yeniden eş başkanlık sistemi hedef alındı. İktidarın kadın düşmanlığı arttıkça havuz medyanın kadın düşmanlığını empoze etmek için servis ettiği haberler de artıyor. Bu gazetecinin yazdığı haberi incelediğimizde elbette içerisinden yalnızca kadın düşmanlığı değil, Kürt halkına olan nefret de açığa çıkıyor. Yazılan yazı akıllara 2019’da yine aynı gazetecinin Yeni Şafak’a yazdığı haber sonrası Amed Büyükşehir Belediyesi de dahil üç belediyeye kayyım atanmasını getirdi.
 
Yeni Şafak’ın ulaştığı bilgiler kimi inandırır?
 
Yazıda geçen ifadeler şu şekilde: “Yeni Şafak’ın ulaştığı bilgilere göre, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde belediye başkanı ve yöneticilerine gölge yönetim tayin edildi. KCK’nın sözde yöneticileri, belediye başkanına atadığı eş başkana bile komiser atadı. Daha önce terör örgütü PKK ile ilgili suçlardan birçok kez gözaltına alınan TJA kadın hareketi elebaşı Halime Bayram, eş başkanlar Serra Bucak Küçük ve Doğan Hatun’a sözde komiser oldu. Bayram, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla daha önce gözaltına alınmıştı.”
 
Ortaya çıkan örgütlü kötülük
 
Havuz medyanın bu haberleri kamuoyuna sunarken kaçındığı şey değil amaçladığı şey kişilerin haklarının ihlal edilmesi ve hedef gösterilmesi. Burada yapılmak istenen şey aslında olası kayyım atamasına bir kılıf uydurmak. Ismarlama haberleri bir halkın iradesini hiçe sayarak yapan ana akım, her yazısında mutlaka kadın özgürlük mücadelesine saldırmaktan geri durmuyor. Kişilerin gözaltına alınması, dosyasının olması, tutuklanmış olması onlar için “suç makinesi” olmalarına yetiyor. Fakat Kürt kadın siyasetçi Sebahat Tuncel’in de söylediği gibi Kurdistan’da hakkında dosya açılmamış bir insan bulmak bir hayli zor. İktidarın kendisinden olmayan herkesi ve her şeyi düşman ilan ederken yaptığı tek şey siyasi yargıya dosya hazırlatmak olurken yandaş medya da bunu kuvvetlendirmeye çalışacak haberler yapıyor. Yani ortaya örgütlü bir kötülük çıkıyor.
 
Yandaş medyanın bitmek bilmez eşbaşkanlık düşmanlığı
 
Yandaş medyanın her fırsatta kadın mücadelesine saldırdığını söylemiştik. Aybike Eroğlu, yazdığı haberde eşbaşkanlık sistemini şöyle hedef aldı: Terör örgütü PKK, ‘eş başkan’ sistemiyle yönetilen DEM Partili belediyelerden Diyarbakır’da paralel yönetim oluşturdu. Tüm daire başkanlıkları da PKK gölgesi altında. Terör örgütü, belediyenin tüm kaynaklarında söz sahibi”. Ana akıma göre eşbaşkanlık sistemi kadınların bir kazanımı, kadınların siyasette aktif rol oynaması değil kayyım atama gerekçesi olmuş durumda. Türkiye siyasetinin Kürt halkından öğreneceği çok şey var elbette. Fakat bunların en başında eşbaşkanlık sistemi geliyor. Bunu çok iyi bilen iktidar ve yandaş medya, kadınların söz sahibi olmasının kendi başlarına dert açacağını bildiklerinden en çok kadın mücadelesine saldırıyor.
 
Geriye kalan çaresizlik
 
Wan’daki irade gaspı girişiminden cevabını alan iktidar bu sefer kendince hesabını yapmış ve halktan yana olan (!) Anadolu medyasını da bu hesaba katmış durumda. Fakat hesap edemedikleri şey, Kürt halkının iradesine sahip çıkarak mücadelesini sürdürmesi. Bu sebeple 4’üncü kuvvet dediğimiz medyanın etinden sütünden faydalanmak istiyorlar. Etinden, sütünden faydalanmak istedikleri yandaş medyanın haberleri ise karın doyurmuyor. Sadece daha fazla nefreti daha fazla yalanı tabaklara servis ediyor. Ne yapılan haberlerle kayyıma kılıf uydurmak ne de kumpas davalarıyla halkın iradesi olan kişilerin tutuklanması Kürt halkının iradesini yıkamayacak. Geriye yandaş medyanın verilen mücadeleyi yazamama çaresizliği kalacak.