İHD ve TİHV’den Kayıplar Haftası’na ilişkin söyleşi

  • 20:33 22 Mayıs 2024
  • Güncel
İZMİR - İHD İzmir Şubesi ve TİHV İzmir Temsilciliği, 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası dolayısıyla İzmir’de yapılan etkinlikler kapsamında  “Türkiye’de kayıplar gerçeği: 1000’inci haftada failler hala cezasız” başlığıyla söyleşi gerçekleştirdi.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Temsilciliği, 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası dolayısıyla İzmir’de gerçekleştirilen etkinlikler kapsamında “Türkiye’de kayıplar gerçeği: 1000’inci haftada failler hala cezasız” başlığıyla söyleşi gerçekleştirdi. Fransız Kültür Merkezi’nde yapılan söyleşiye konuşmacı olarak Hafıza Merkezi’nden Özlem Zıngıl, Cumartesi İnsanı İkbal Eren Yarıcı, kolaylaştırıcı olarak da TİHV’den Nilgün Toker katıldı.
 
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın talebi
 
Burada konuşan Cumartesi İnsanı İkbal Eren Yarıcı, söyleşiden önce izletilen “Dargeçit” belgeselinden bahsetti. Kayıpların öyküsünü en güzel anlatan belgesellerden birinin Dargeçit belgeseli olduğunu söyleyen İkbal, kendisinin de buna benzer bir belgeseli izlediğini ve bu belgeselin de Arjantin’de geçtiğini paylaştı. İki belgeselde de anlatılanların arasında bir farkın olmadığını dile getiren İkbal, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın taleplerinden en önemlisinin başka annelerin ve insanların aynı şeyleri yaşamaması olduğunu söyledi.
 
‘Haberimizin olmaması belki başımıza gelenlerin nedenlerinden biriydi’
 
Türkiye’de yaygın bir biçimde 80’li yıllarda başlayan ve 90’lı yıllarda da fütursuzca insanların kaybedildiği dönemleri yaşadıklarını belirten İkbal, kaybettirmelerin daha önceki süreçlerde de yaşandığını ifade etti. İkbal, “Bizim bunlardan yeterince haberimizin olmaması belki başımıza gelenlerin nedenlerinden biriydi. Ben ağabeyimi 1980 yılında kaybettim. Gözaltına alındığı merkezde yakın dönemlerde ağabeyimle birlikte dört kişinin daha kaybedildiğini yıllar sonra öğrendik. Bu mücadele içerisinde öğrendik bunu” dedi.
 
Galatasaray’da başlayan mücadele süreci  
 
1995 yılında İstanbul’da Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un kaybedilmesiyle başlatılan kampanya sonucunda Hasan Ocak ve Rıdvan Karabulut’un cansız bedenlerine ulaşıldığını hatırlatan İkbal, bu süreçten sonra Galatasaray Meydanı’nda gözaltında kayıp mücadelesinin başladığını ifade etti. İkbal, “İlk kez yüksek sesle gözaltında kaybetme olgusu Türkiye’nin gündemine taşındı” şeklinde konuştu.
 
Hafıza alanı: Galatasaray Meydanı
 
Ardından söz alan Hafıza Merkezi’nden avukat Özlem Zıngıl, kaybetme pratiğinin sadece Türkiye’de değil dünyada olduğunu belirtti. Kaybetmenin özel bir gizlilik ve görünürlük diyalektiği içinde gerçekleştiğini vurguladı. Özlem, “Tüm detaylarına vakıf olunmasa da kayıp yakınları dahil herkes bir felaketin meydana geldiğini biliyor ve hakikati bilme hakkı dediğimiz hak da tam da burada doğuyor. Ne zaman, nerede, hangi şartlarda, hangi emir, talimat doğrultusunda ne olduğunu bilme talebi. Bu talebi gerçekten görünür kılan kayıp yakınlarının ve o mücadeleyi bünyesinde bulunduran Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın mücadelesi oldu ve bir hafıza alanı yarattı. Galatasaray Meydanı o hafıza alanının bir temsili” diye ifade etti.
 
‘Ergenekon ile birlikte zorla kaybettirmeler yargıya taşındı’
 
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın hakikati bilme taleplerinin Galatasaray Meydanı’nda var olmalarıyla başladığını kaydeden Özlem, bu durumun hukuk ve kamu tarafından bilinmesinin, Hafıza Merkezi’nin çalışmalarının başka bir noktasında durduğunu sözlerine ekledi. Özlem, “2009’da Ergenekon soruşturmalarıyla birlikte bazı itiraflar ya da beyanların içerisinden izi sürülen ifadeler, o güne kadar çok katı bir şekilde reddedilen zorla kaybetmeler gerçeğinin yargısal boyutuna sirayet etti. Bu uğurda cezasızlıkla mücadele etmenin bir parçası ve hakikati kamusal alanda konuşmak ve tartışmak adına biz bu davaları izledik. Dargeçit bunlardan bir tanesiydi” diye konuştu.