Kurdistan’da doğa katliamı

  • 09:00 3 Haziran 2024
  • Ekoloji
Derya Ceylan 
 
HABER MERKEZİ - Kurdistan'da HES, JES ve maden ocakları projeleri, AKP iktidarının politikalarıyla ekolojik, ekonomik ve sosyal yıkıma neden oluyor. Ekolojistler, söz konusu projeler ile doğal kaynakları tahrip edildiğine, Kürt halkının geçim kaynaklarını yok edilip demografik yapıyı değiştirme amacı taşıdığına işaret ediyor. 
 
Dünya genelinde doğa katliamı her geçen gün büyürken uluslararası güçlerin de görmezden geldiği doğa katliamının yaşandığı bölgelerden biri Kurdistan. Devletin güvenlikçi politikaları ekseninde gerçekleşen doğa yıkımı, barajlar, hidroelektrik santraller, termik santraller, kalekollar, güvenlik kuleleri, madencilik, orman yangınları ile sürdürülüyor. Bu durum bölgenin ekolojik, ekonomik ve sosyal yapısını ciddi şekilde etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. Bu projeler, yalnızca doğal kaynakların kullanımı açısından değil, aynı zamanda Kürt halkına yönelik özel savaş politikası olarak da hayata geçiriliyor. 
 
5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla Kurdistan'da son yıllarda yaşanan ekolojik yıkıma dikkat çekiyoruz. 
 
Ekolojik yıkım ve doğal kaynakların kontrolü 
 
Kurdistan’da yapılan HES, JES ve maden ocakları, zamanla ekolojik dengeyi bozarak doğayı tahrip ederken, birçok zarar verdi. Doğal hayatın yok olmasına neden olan söz konusu projeler nedeniyle özellikle endemik bitki ve hayvan türleri tehdit altında. Munzur Dağları’ndaki endemik türlerin yok olma riski, bölgenin biyolojik çeşitliliğini azaltıyor. 
 
Su kaynakları zarar görüyor
 
HES projeleri, su kaynaklarının kontrolünü ele geçirerek tarım ve hayvancılığı olumsuz etkiliyor. Zilan Deresi ve Sortkin Çayı’nda olduğu gibi, su seviyesindeki dalgalanmalar balık ölümlerine ve tarımsal üretimin düşmesine neden oluyor.
 
Toprak ve orman talanı 
 
Maden ve taş ocakları ise, toprak erozyonuna ve ormanların yok olmasına yol açıyor. Bu da, Kurdistan’daki tarım arazilerinin verimsiz hale gelmesine neden oluyor. 
 
İşsizlik ve yoksulluk
 
Tarım ve hayvancılığın sona ermesi, yurttaşların işsiz kalmasına ve yoksulluğun artmasına neden oluyor. Maden ocaklarında çalışan işçilerin kötü çalışma koşulları ve düşük ücretler de bu durumu pekiştiriyor. 
 
Sosyal ve kültürel yıkım
 
Doğayı hedef alan projeler, Kurdistan halkının sosyal ve kültürel yapısını da olumsuz yönde etkiliyor. AKP’nin 22 yıllık iktidarlığı sürecinde baraj ve HES projeleri nedeniyle birçok köy sular altında kaldı, halk göç etmek zorunda bırakıldı. Heskîf ve Ilısu Barajı, bu durumun en belirgin örneklerinden. Yine tarihi ve kültürel alanlar, yapılaşma ve madencilik faaliyetleri nedeniyle yok oluyor. Ekolojistler, söz konusu faaliyetlerin, halkın kültürel mirasının yok olmasına neden olduğunu vurguluyor. 
 
Askeri operasyonlar 
 
Doğayı hedef alan projelerin, aynı zamanda AKP’nin Kurdistan’a yönelik özel savaş politikalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu projelerle birlikte bölgede dönem dönem “özel güvenlik bölgeleri” ilan ediliyor. Bu durum, halkın hareket alanını da kısıtlarken, günlük yaşamlarını da zorlaştırıyor. Özellikle maden ocakları ve HES projelerine karşı çıkan köylülere yönelik asker saldırısı sıkça yaşanıyor. Wan’daki Yurtbaşı köyünde mermer ocağına karşı köylülerin maruz kaldığı baskılar, buna en somut örnek olarak gösteriliyor. 
 
AKP ne yapmak istiyor?
 
AKP iktidarının bu projelerle ulaşmak istediği politik ve stratejik hedefler de bulunuyor. Ekolojistler, bunlardan birinin halkın direncini kırmak, bir diğerinin ise göçe zorlamak olduğunu belirtiyor. Halkın geçim kaynaklarının yok edilmesi, direnişin zayıflatılmasına yönelik bir strateji olarak değerlendiriliyor. Bir diğer hedef ise demografik yapının değiştirilmesi. Buna göre, göç zorunluluğu, bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi amacını da taşıyor. Bu durum, Kürt nüfusunun azaltılması ve yerlerine başka grupların yerleştirilmesi stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. 
 
Kurdistan’da doğa katliamının yaşandığı bölgelerden bazılarını derledik. 
 
Dêrsim'de madencilik işgali
 
Dêrsim, Yukarı Fırat havzasında yer alıp yeraltı kaynakları bakımından Kurdistan’ın en zengin bölgelerinden biri. Ancak son yıllarda bölgede maden sahalarının sayısı hızla artıyor. Dêrsim coğrafyası, baraj ve HES projeleri, orman yangınları, maden ve taş ocakları, özel güvenlik bölgeleri gibi çeşitli tehditler altında. Bölgede 145 maden projesi bulunuyor. Ayrıca 43 bin 350 hektar alan maden sahası ilan edilmiş. Munzur Dağları’nın tamamı maden sahası olarak belirlendi. Bu ruhsatlardan bazıları Munzur Gözeleri, Munzur suyu, Mercan Vadisi gibi doğal zenginlikleri de kapsıyor. Birçok maden şirketi burada ruhsat almış durumda. 
 
Munzur Gözeleri’ne yönelik saldırı
 
Munzur Gözeleri'ndeki otel inşaatı projesi 2019 yılında başlarken, Dêrsim’deki Munzur Vadisi Milli Park’ın bir parçası olan Munzur Gözeleri'nde bir turizm projesi kapsamında yapılması planlanmıştı. Bu projeyi gerçekleştiren şirket ise Serban firması. Ancak, bu proje ciddi tepkilerle karşılaştı. Yurttaşlar  ve çevre aktivistleri, Munzur Gözeleri'nin doğal ve kültürel mirasına zarar vereceği endişesiyle projeye karşı çıktı. Tepkiler sonucunda, proje durduruldu ve inşaat şu anda devam etmiyor.
Zilan Deresi’nde HES projesi
 
Wan’ın Erdiş (Erciş) ilçesinde bulunan Zilan Deresi'ndeki HES projesi 2014 yılında Gökakım Elektrik Üretim A.Ş. tarafından başlatıldı. Proje için 2012 yılında "ÇED gerekli değildir" kararı alınmıştı, ancak bu karar daha sonra hukuka aykırı bulundu ve iptal edildi. Proje kapsamında Zilan Regülatörü ve HES projesi planlandı ve 2015 yılında Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığı'nın kararıyla proje revizyonu ve kapasite artışı için izin verildi. Proje, yaşam savunucuları ve yurttaşların büyük tepkisiyle karşılaştı. Zilan Vadisi, endemik bitki ve hayvan türlerinin yer aldığı önemli bir ekosistem. HES projesi nedeniyle vadide ciddi ekolojik tahribatlar meydana geldi; yüzlerce ağaç kesildi, su samurları yok oldu, balık ölümleri arttı ve tarım arazileri zarar gördü. Bölgedeki birçok mezarlık da HES inşaatı sırasında tahrip edildi.
 
Mahkeme süreçlerinde, 2015 yılında Danıştay kararıyla proje durduruldu, ancak HES inşaatı pandemi sürecinde tekrar başladı. 2022 yılında Van 1. İdare Mahkemesi, “ÇED gerekli değildir” kararını iptal etti ve projenin çevresel etkilerinin hukuka uygun olmadığını belirtti. Buna rağmen, yurttaşlar ve ekolojistler, projenin tamamen durdurulması için mücadelelerini sürdürüyorlar 
 
Sortkin Çayı’nda balık ölümleri
 
Wan’ın Şax (Çatak) ilçesinde bulunan Sortkin Çayı üzerinde 2020’den bu yana faaliyet gösteren HES nedeniyle şimdiye kadar sayısız balık yaşamını yitirirken, tarım ve hayvancılık da HES nedeniyle olumsuz etkilendi. Bu projeyi gerçekleştiren şirket EnerjiSA olarak biliniyor ve inşaat 2010’lu yıllarda başlamıştı. HES projesi, yurttaşlar ve ekolojistler tarafından tepkiyle karşılandı. Bölge halkı ve ekolojistler, projenin doğal yaşamı ve ekosistemi olumsuz etkilediğini, balık türlerinin yaşam alanlarını tehdit ettiğini, bölgedeki su kalitesini düşürdüğünü belirtti. Ayrıca inşaat sırasında yapılan patlatmaların ve ağaç kesimlerinin de bölgenin doğal güzelliklerine zarar verdiği vurgulandı. 
 
Westan’da kalker ocağı açılması
 
Wan’ın Westan (Gevaş) ilçesinde 2020’den bu yana yasaklı bir mesire alanında kalker ocağı açıldı. Söz konusu ocak ise Elit Yol Şirketi tarafından açıldı. Açılış tarihi tam olarak belli olmasa da bu tür ocaklar, özel izin ve ruhsatlarla faaliyet gösteriyor. Elit Yol Şirketi dışında işletmeyi üstlenen birçok yerel ve ulusal şirket yer alıyor. Kalker ocağına yönelik halk tepkileri, diğer madencilik faaliyetlerinde olduğu gibi, çevresel ve sosyal etkiler nedeniyle olumsuz oldu. Halk, özellikle doğaya verilen zararlar ve çevresel tahribat konusunda endişelerini dile getirdi. Kalker ocaklarının doğaya verdiği zararlar arasında, bitki örtüsünün yok edilmesi, toprak erozyonu, su kaynaklarının kirlenmesi ve yerel ekosistemin bozulması yer alıyor. 
 
Öte yandan kalker ocağı ile ilgili hukuki süreçler ve denetimler devam ediyor. Yerel yönetimler ve ekoloji örgütleri, çevresel etkilerin minimize edilmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin uygulanması için çalışmalar yapıyor. 
 
Yurtbaşı köyünde mermer ocağı
 
Wan’ın Payîzava (Gürpınar) ilçesine bağlı Yurtbaşı köyünde kurulan mermer ocağı, 2013 yılında işletilmeye başlanırken, MTA tarafından ruhsatlandırıldı. Projeyi yürüten şirketin adı ise Metamar Mermer Şirketi. Yurttaşların tepkileri, mermer ocağının doğaya verdiği zararlar nedeniyle oldukça güçlü oldu. Yurttaşlar, mermer ocağının çevreye olan olumsuz etkileri konusunda büyük endişeler taşıdı. Özellikle tarım arazilerine ve su kaynaklarına zarar verdiği, bunun da yerel ekonomiyi olumsuz etkilediği ifade edildi. Patlatmalar, sonucu oluşan toz ve gürültü, bölgedeki yaşam kalitesini düşürürken, sağlık sorunlarına da yol açtı. 
Tortum Gölü
 
Erzirom’da (Erzurum) gerçekleştirilen Tortum Gölü Rekreasyon Projesi, bölgedeki doğal güzellikleri koruyarak turizmi canlandırmak amacıyla 2018’de Çevre, iklim ve Şehircilik Bakanlığı’nın yatırım programına alındı. Proje, 60 hektarlık bir alanı kapsarken, çeşitli rekreasyon alanları seyir terasları, bahçeler, su sporları kulüpleri ve yürüyüş yolları gibi yapılar içeriyor. Projenin uygulanması sırasında bazı tepkiler ve endişeler dile getirildi. Özellikle çevresel etkiler ve bölgedeki doğal yaşamın zarar görebileceği konusundaki endişeler, çeşitli sivil toplum kuruluşları ile halk tarafından gündeme getirildi. Ayrıca projenin bazı bölgelerde ekosisteme zarar verebileceği ve halkın yaşamını olumsuz etkileyebileceği belirtildi. 
 
Qamuşan’da HES projesi
 
Qers’in (Kars) Qamuşan (Sarıkamış) ilçesinde HES projeleri, özellikle 2010’lu yıllarda gündeme geldi. Bu projeler, bölgenin doğal yapısına ve ekosistemine ciddi zararlar verdiği gerekçesiyle yurttaşlar ve yaşam savunucuları tarafından yoğun tepkilere neden oldu. Aras Nehri üzerinde yapılan HES projeleri, BİLSEV Enerji Şirketi tarafından hayata geçirilirken,  Berdan Nehri üzerinde yapılan Gök HES, KTM Grup tarafından gerçekleştirildi. Bu projeler kapsamında, ormanlık alanların ve yerel tarım alanları zarar gördü. Projelerden biri için 10 bin 421 adet meşe ve gürgen ağacının kesileceği belirtildi. 
 
İlçedeki HES projeleri, hukuki süreçlerde de sıkça tartışma konusu oldu. Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporlarına karşı halkın açtığı davalar sonucunda bazı projeler iptal edildi. Ancak bu iptaller, uzun soluklu olmadı, Danıştay tarafından bazı projelerin iptal kararları bozuldu. Buna karşı ise yurttaşlar tepki gösterdi ve bu durum, uzun soluklu bir direniş hareketine dönüştü. 
 
İlçe halkı, HES projelerinin tarım ve hayvancılık faaliyetlerine, su kaynaklarına ve genel olarak bölgenin ekosistemine verdiği zararlara dikkat çekti. Boğazpınar köyü örneğinde olduğu gibi, HES projelerine karşı yapılan direnişler yıllarca sürmüş ve bölge halkı defalarca hukuki yollara başvurdu. Halk, HES’lerin bölgedeki doğal dengeyi bozduğunu, tarım ürünlerinin rekoltesini düşürdüğünü ve hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkilediğini belirtti. 
 
Şirnex’te kömür ocakları
 
Şirnex’te (Şırnak)’ta kömür ocakları 1980’li yıllardan itibaren faaliyet gösteriyor. Bu ocaklar, başta Ciner Grubu ve Evrensel Madencilik olmak üzere büyük şirketler tarafından işletiliyor. Şirnex’te kömür madenciliği hem doğaya hem de insanlara ciddi oranda zarar veriyor. Kömür ocaklarında çeşitli patlamalar ve iş kazaları yaşanırken bu olaylar birçok işçinin de hayatını kaybetmesine yol açtı. 
 
Verdiği zararlar 
 
Diğer yandan çevreye verilen zararlar arasında hava kirliliği, su kaynaklarının kirlenmesi ve tarım arazilerinin zarar görmesi var. Bu durum, halkın sağlığını olumsuz etkilerken, ciddi tepkilere de yol açtı. Hukuki süreçlerde, işçi ölümleriyle ilgili davalar açıldı, ancak bu davalar, genellikle uzun sürdü ve çoğu zaman tatmin edici sonuç alınamadı. 
 
Hekîmxan’da maden faaliyetleri
 
Meletî’nin (Malatya) Hekîmxan (Hekimhan) ilçesinde 2021’de çiftlikler maden şirketleri tarafından satın alınarak maden faaliyetleri başlattı. Bölgede demir madenciliği yapılırken, bu faaliyetler, birçok şirket tarafından yürütülüyor. Öne çıkan şirketlerden bazıları, Eti Bakır Şirketi ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’dür (MTA). Maden çıkarma faaliyetleri, 2000’li yılların başından itibaren hız kazandı. Bu maden ocaklarının doğaya da ciddi zararları söz konusu. Bölgedeki maden çıkarma faaliyetleri, su kaynaklarının kirlenmesine, tarım arazilerinin verimliliğinin düşmesine ve yerel ekosistemlerin bozulmasına neden oldu. Özellike Hekimxan’da maden çalışmalarından dolayı arsenik kirliliği, su kaynaklarının azalması, arıcılık ve hayvancılığın zarar görmesi gibi sorunlar yaşanıyor. Ayrıca maden faaliyetleri sonucunda yerel halkın göçe zorlandığı belirtiliyor. 
 
Maden faaliyetlerini, halk ve çevre örgütleri tepkiyle karşılarken, protestolar da yaşandı. Malatya Çevre ve Kültür Platformu gibi sivil toplum örgütleri, bu faaliyetlerin durdurulması ve doğanın korunması için çeşitli kampanyalar düzenledi. Halk, yaşam alanlarının ve tarım alanlarının korunmasını talep ediyor. 
Erzîngan, Îlîç’te altın madeni
 
2021’den itibaren Erzîngan’ın (Erzincan) Îlîç ilçesinde faaliyet gösteren altın madeni, Çöpler Altın Madeni olarak bilinen Anagold Madencilik Şirketi tarafından işletiliyor.  Bu şirket, ABD merkezli SSR Mining ve Türkiye merkezli Çalık Holding’e bağlı Lidya Madencilik’in ortaklığıyla faaliyet gösteriyor. Keban, Karakaya ve Atatürk barajlarına zarar vereceğine dikkat çekilen maden ocağı üretime 2010 yılında başladı.  
 
Çöpler Altın Madeni’nde çevre kirliliğine ve toprak kaymalarına neden olan olaylar yaşandı. 2022’de solüsyon boru hatlarında meydana gelen arıza nedeniyle çevre kirliliği oluşmuş ve bu nedenle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, madenin faaliyetlerini durdurdu. Şirket, 16 milyon 441 bin TL idari para cezasına çarptırıldı.  Olayla ilgili adli soruşturma başlatıldı. Ayrıca, çevresel iyileştirme çalışmalarının tamamlanması ve bakanlık denetim ekiplerince onaylanması gerekiyor. 
 
Madenin doğaya verdiği zararlar arasında toprak kayması ve siyanür sızıntısı gibi ciddi çevresel riskler yer alıyor. Bu durum, özellikle Fırat Nehri'ne siyanür sızıntısı olasılığına dair endişeleri artırdı. Bölgede yapılan protestolar ve tepkiler, çevre kirliliğine dikkat çekmek ve madenin kapatılmasını talep etmek amacıyla düzenlendi. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar, çevre ve sağlık üzerindeki olumsuz etkiler nedeniyle madene karşı çıktı.
 
Sağgöze köyünde HES tehdidi
 
Çewlig’in (Bingöl) ilçesine bağlı Sağgöze köyünde 2021’de yapılan HES projesi, Özaltın Holding tarafından gerçekleştirildi. Bu projenin, köyün ekolojik dengesini bozacağına dikkat çeken köylülerin tepkilerine rağmen, proje hayata geçildi. Köy, daha önce üç kez boşaltılıp yakıldı. Yaşam savunucuları, projenin doğaya, büyük zarar verdiğini, özellikle de su kaynaklarının ve ekosistemin ciddi şekilde etkilendiğini belirtti. Ayrıca tarım ve hayvancılıkla geçinen köylüler, projelerin yaşamlarını da olumsuz etkilediğini dile getirdi.  Günümüzde tamamlanmış olan HES’in doğaya verdiği zarara karşı halkın tepkisi hala gündemdeki yerini koruyor. Proje kapsamında kesilen ağaçlar ve bozulan su yolları, ekolojik dengede geri dönülemez tahribatlara yol açtı. 
 
Pîran’da tarımsal üretim tehdidi
 
Amed’in Pîran ilçesinde 2020 yılında gerçekleştirilen maden arama çalışmaları, Ölmez Doğu Madencilik firması tarafından yürütüldü. Çalışmalar, Pirejman ve Tunekrak mahallelerinde yoğunlaşmış olup, ilk aşamada, 24,94 hektarlık bir alanda başladı ve daha sonra 532,77 hektarlık bir alana genişletildi. Bu süreçte bakır, çinko ve kurşun gibi mineraller arandı. 
 
Madencilik faaliyetleri sırasında çevresel tahribat ciddi boyutlara ulaşmış ve bölge halkı bu durumdan rahatsızlık duydu. Köylüler, doğalarının tahrip edildiğini, meyve ağaçlarının kuruduğunu, yolların kötüleştiğini ve ekolojik dengenin bozulduğunu ifade ederek, tepki gösterdi. Ayrıca, patlayıcı maddelerin kullanılması ve açılan çukurların kapatılmaması gibi sorunlar da köylülerin şikâyetleri arasında. Bölgedeki madencilik faaliyetlerine karşı çıkan köylüler, çalışmaların durdurulmasını talep etti. 
 
Hewsel Bahçeleri’nin dönüştürülmesi 
 
UNESCO tarafından 2015 yılında dünya mirası kabul edilen Amed’deki Hewsel Bahçeleri’nin Millet Bahçesi’ne dönüştürülmesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2021’de açıkladığı bir proje kapsamında yapıldı. Proje, Dicle Üniversitesi yerleşkesinin bulunduğu alanın bir kısmını kapsayan Hewsel Bahçeleri’nin, daha fazla yeşil alan yaratma iddiasıyşa millet bahçesine dönüştürülmesini öngörüyor.  Projeyi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yürütüyor. 
 
Bu dönüşüm projesi, birçok çevreci ve halk tarafından tepkiyle karşılandı. Hewsel Bahçeleri’nin Amed’in tarihi ve ekolojik değeri yüksek bir bölgesi olarak bilinir ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alır. Dolayısıyla projeye karşı çıkanlar, bölgenin doğal ve tarihi dokusunun zarar göreceğini ve biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olduğunu savunuyor.  Projeye yönelik tepkiler devam ederken, çeşitli sivil toplum örgütleri ve halk tarafından protesto ediliyor. Henüz proje tamamlanmazken, uygulama sürecinde çeşitli tartışmalar ve hukuki süreçler de yaşandı. 
 
Licê’de ağaç katliamı
 
Amed’in Licê ilçesinde 2020 yılında, toplu ağaç kesimi gerçekleştirildi. Askeri operasyonlar kapsamına ormanlık alanda yapılan ağaç kesimine çevre ve doğa savunucuları da tepki gösterdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, çeşitli sivil toplum örgütleri, ormanlık alanın talan edilmesine karşı tepkilerini dile getirdi. Ayrıca bu kesimlerin bölgenin ekosistemine ve halkın geçim kaynaklarına zarar verdiği ifade edildi. Tepkiler sonrası yetkililer ise, ağaç katliamını adeta savundular. 
 
Zorava Çayı’nda HES projesi
 
Sêrt’te (Siirt) 2015 yılında Tigris Enerji Üretim Şirketi tarafından Zorava Çayı üzerinde gerçekleştirilen Baran HES projesi, tamamlanmış durumda. Bu HES projesi, bölgedeki biyolojik çeşitlilik ve tarım alanları üzerinde olumsuz etkiler yarattı. HES’in inşası sırasında çevresel etkiler göz ardı edilmiş ve halkın tepkilerine rağmen proje hayata geçirildi. 
 
İkinci bir HES projesi için yapılan planlamalar, bölgedeki halkın itirazlarına ve ÇED raporlarının olumsuz sonuçlarına rağmen gündeme geldi. Ancak, yurttaşların ve yerel yöneticilerin karşı çıkmaları sonucu ikinci HES projesinin yapımı durduruldu. Siirt İl Genel Meclisi’nde AKP’li üyelerin çabalarıyla imar planlarında değişiklik yapılarak proje yeniden gündeme getirildi, fakat yoğun tepkiler nedeniyle şimdilik durduruldu. 
 
Zorê Vadisi’nde HES projesi 
 
Êlih’in (Batman) Qabilcewz (Sason) ilçesi ile Amed’in Pasûr ilçeleri arasında yer alan Zorê Vadisi'nde yapılması planlanan hidroelektrik santral (HES) projesi, Maya Enerji Üretim Şirketi tarafından yürütülmektedir. Proje, için ilk başta "ÇED olumlu" raporu alınmış, ancak bu rapor daha sonra mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Ancak, şirket yeni bir ÇED raporu hazırlayarak tekrar başvuruda bulunmuş ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından tekrar "ÇED olumlu" kararı verilmiştir. Bu karar üzerine itirazlar ve hukuki süreçler devam ediyor. 
 
Mêrdîn’de RES projeleri 
 
RES projelerini gerçekleştiren şirketler arasında bulunan Siemens Gamesa, Danimarkalı Vestas firması ve Gürgenler Rüzgar Türbinleri, Mêrdîn’deki birçok projede yer alıyor. Mêrdîn’in Dêrika Çiyayê Mazî (Derik), Şemrex (Mazıdağı) ve Qoser (Kızıltepe) ilçelerinde 2020 yılında rüzgar türbini projeleri hayata geçirildi ve bu durum, tarihi ve doğal alanlara zarar verdi, vermeye de devam ediyor. Söz konusu projeler, 50 adet rüzgar türbini ve bir adet şalt sahasını kapsıyor. 
 
Heskîf’in yok edilmesi
 
Êlih’in Heskîf (Hasankeyf) ilçesinde Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan Ilısu Barajı, 12 bin yıllık tarihi ve doğayı yok etti ve birçok köyü sular altında bıraktı. 2016 yılında yasa ile onaylanan proje, 2019 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açıldı. 
 
Sêrt’te madencilik faaliyetleri 
 
Sêrt ve çevresindeki madencilik faaliyetleri, özellikle orman alanlarında yoğunlaşmış durumda. Bu faaliyetler, orman ekosistemlerine ve bölge halkının yaşam biçimlerine ciddi zararlar veriyor. Ormanların tahrip edilmesi ve kimyasal kirliliğe maruz bırakılması gibi sorunlar, bölgedeki ekosistemin ve insan sağlığının bozulmasına neden oluyor. Kentte bakır ocağı işletmesi ise Cengiz Holding tarafından işletiliyor.  Kapasite artırımı planlanan ocak, bölgenin ekolojik dengesini de bozdu. 2016 yılında 16 işçinin yaşamını yitirdiği ocak kapatılmazken, aksine 2020’de kapasite artırımına gidildi. 
 
  
 

Etiketler:

Okumadan geçme!